Benim gibi
kuramsal bilginize, zekânıza güveniyor ve “Zincirlerimden başka kaybedecek
neyim var?” diyebiliyorsanız, para sizin için amaç değil araçsa, net biçimde
ifade edeyim, kenara ayırdığınız parayı yok sayabiliyorsanız, kesinlikle borsayla
tanışmanızı öneriyorum. Köpeklik eden ve deveyi havuduyla yutan iktisatçıları
ancak İstinye sırtlarında tokatlayabilirsiniz. Halkı soyan abuzittinleri
soymaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Şunu da kafanıza kazıyın: Sanal
âlemde kafanızı çalıştırıp reel dünyada kazanç sağlayabileceğiniz tek yer
borsadır.
Yazar, trader, horgeneral, Türk Silahsız Kuvvetleri Başkomutanı, Yokluk Fonu reisi, Hıyanet İşleri Başkanı, kuş pezevengi, düş hekimi, hayal taciri, borsa peygamberi, parayolları genel müdürü, parabulucu, kültür aristokratı, üstün korkaklık madalyası, beyaz zenci, haymatlos, tektuşconi, heccav, beisicumhur, meritokrasi, ekomünist, futbolog, sütkolik, arbitraj, satranç, snooker, müzik, briç, body building, kafes dövüşü. Yedi kitabımı da google.books'a yükledim.
Çarşamba, Eylül 16, 2015
Cuma, Eylül 04, 2015
Reziliazam'dan Alıntı
Bir Türk’ün
normalleşebilmesi için olmazsa olmaz şart nedir? Kesinlikle yurdum gazetelerini,
bilhassa köşe olmuş köşe yazarlarını okumamalı, spor yayınları
ve belgeseller haricindeki televizyon yayınlarını
izlememeliyiz. Ajansları internet sitelerinden, yabancı gazetelerden,
reutersten filan anbean takip edin, fakat berrak dimağınızı tekelci medyadan
koruyun. Bu şaşırtıcı gerçeği keşfettiğimde otuz dört yaşımdaydım, yani hayli
geç kalmıştım. Maalesef hepimiz papağanlaşıyoruz, ileri sürdüğümüz fikirler
kendimize ait değildir, bir yerden okuduğumuz ya da duyduğumuz safsataları bire
beş katıp kişniyoruz. Borsadaki başarımın tılsımlı formülü bu kaçışımdır;
menetmekten değil bilinçli bir tercihten bahsediyorum, bu nüansı atlamayın.
Pazar, Ağustos 30, 2015
Cuma, Ağustos 28, 2015
Perşembe, Ağustos 27, 2015
Cumartesi, Ağustos 22, 2015
Çarşamba, Ağustos 12, 2015
Twitter Hesabım
Twitter hesabımı 12.08.2015 akşamından sonra gizliye ayarladım, böylece finansal tüyolar verebilirim, keyfimce kükreyebilirim. Bu iş iyi oldu, artık parazitlerden kurtulacağım. Borsa yorumculuğunu bırakalı on yılı geçti, pılı pırtıyı topladığımda aylık 25 lira ödeyen 39 üyem vardı, senelerdir twetter'da kişniyorum, hem yazarım hem emsalsiz borsacıyım, beni iplemiyorlar, daha doğrusu gizlice takip ediyorlar. Sizi gidi köftehorlar! Siz giderken ben geliyordum, bildiğinizin bin mislini unuttum. Hacıyatmazlar! Kanaryamın çükünü yiyin, benle müşerref olmak şereftir ve sizi bu şereften yoksun bırakıyorum, yeni durumunuzu (Kimseye şerefsiz demedim, öyle anladıysanız ne yapabilirim?) sorgulayın.
Pazar, Temmuz 19, 2015
Fosyalist! (Not:Reziliazam'dan Alıntıdır, Her Hakkı Saklıdır, Başka Yerde Neşredilemez,)
Ey fosyalist
denilen insan müsveddesi! Sosyalist eşkâline bürünüp martaval okumayı bırak,
özüne dön! Sayende öğrendim ki kuduz köpekten kaçmayacaksın ama Türkiye
Cumhuriyeti pasaportlu bir vatandaş, “Ben sosyalistim,” diye lafa başlıyorsa
arkana bakmadan kaçacaksın. Kuduz köpeğin ısırığının muhtemel zararlarını bir
ayda tamamlanan beş aşıyla bertaraf edebiliyoruz, fakat mutasyona uğrayan
fosyalizm virüsünün çaresi yok! Elektron, proton ve nötron parçacıkları uzmanı
olan Einstein abimin meşhur teorisine göre bir gram maddenin enerjiye
dönüşümünden vasati bir insanın 23500 yıllık ihtiyacını karşılayacak ölçüde
kilokalori enerji elde edilebiliyormuş; şayet fosyalistlerin tamamını enerjiye
dönüştürmeye kalksaydık, evrenin sonu gelebilirdi. Şu hâlde onları yok etmeye
de gelmez. Varlıkları bir dert, yoklukları bin bela! Yaktın bizi fosyalist,
Allah belanı vere!
Perşembe, Temmuz 02, 2015
Dolar'ın (USD) Cenazesi - THE FUNERAL OF USD
Konjonktür
muvacehesinde dolarla olan evliliğimizi bugün itibarıyla sonlandırdım;
talakıselaseye uygun olarak üç defa "Boş ol!" dedim, yeşil sarıklı hocadan boşanma ilamını aldım, müftüye
de Mecelle'ye, şeriata, kapitalizme, Marksizm’e uygunluğunu tasdiklettirdim. USD
öldü, totemuteala rahmet eylesin! Amin! Merhumun çok ekmeğini yedim, mekanı
cehennem olsun ki orada da görüşelim.
Pazar, Haziran 28, 2015
Perşembe, Haziran 25, 2015
HZ. MELİH GÖKÇEK (REZİLİAZAM'DAN ALINTIDIR, HER HAKKI SAKLIDIR, İZİNSİZ YAYIMLANAMAZ)
HZ. MELİH GÖKÇEK
Öncelikle
belediyelerin kaynaklarını spor kulüplerine aktarma modasının öncülerinden olan
Sefa Sirmen ve Celal Doğan gibi mümtaz şahsiyetleri şükranla anıyorum. Onlar
sayesinde bazı kendini bilmez belediye başkanları yol, su, elektrik,
kanalizasyon, altyapı, kültür ve benzeri lüzumsuz işler yerine asli görevlerini
öğrendiler. Hikmetine sual olunmaz yüce iblislerim hasbelkader bir gün muhterem
Sirmen ve Doğan ile ıssız ve tenha yerlerde teke tek karşılaşmamızı
lütfeylerse, yanımdan ayırmadığım meşe odunumla kendilerine karşı beslediğim
derin muhabbet ve bağlılık duygularımı sunmaktan imtina etmem. Böylece,
gıllıgışlı erketecilere tapınmayı şiar edinen Reziliazam’ın hürmetinin
nişanesini ebediyete intikal edene dek taşırlar.
Ankaraspor,
Keçiörengücü ve Askispor derken son olarak Ankaragücü’ne boyunduruk vuran
başkent belediye başkanı Melih Gökçek’e Allah zeval vermesin; devletin kasasını
boşaltana kadar esenlikli ve uzun bir ömür sürsün! Âmin! Bir asır önce ücra
köşelerde gizlice futbol oynayan limonatacıları hafiyelerine kovalatan
hünkârlar vardı. Şimdiyse, “Allahtan başkasına hesap vermem,” parolasıyla
hükümranlığını ilan eden Hazreti Melih bin Ahmet Gökçek’i görüyoruz.
Zatıalileri benim indimde evliya mertebesindedir, ayrıyeten son padişahtır.
Kefereden devşirilen medeni yasanın gazabına uğrayan sultanımın haremi yok,
lakin zevcesi ve dahi veletlik devirlerini geride bırakan şehzadeleri var.
Allah nasip ederse, bu memleketin anasını ağlatma işini, yani sevinçten ağlatma
mevzusundan bahsediyorum, onlar devralacaklar. Ankaragücü başkanlığı makamını
bileğinin gücüyle işgal eden yetenek abidesi şehzade Ahmet Gökçek’in huzuruna
çıkabilseydim, en kralından bir temenna çaktıktan sonra bir de kafayı… kısacası
kafasını kullanırsa Ankaragücü’nü Şampiyonlar Ligi’nin finalinde
oynatabileceğini söylemek isterdim, fakat prensipleri gereğince derbeder
hicivcilerle muhatap olmuyorlar.
Ankaraspor,
Süper Lig’e çıkmadan önce maçlarını Keçiören’de yapıyordu. Ben olanca
rezilliğimle tavukgötü büyüklüğündeki tribünde oturabilecek yer arıyordum ama
Allah’ın futbol sahalarındaki elçisi Melih Gökçek, maçlardan önce sahanın
ortasına helikopterle teşrif ediyordu. Avrupa ülkelerinde bir belediye başkanı
bu biçimde davransaydı, “Gel lan buraya, halkın vergileriyle toplanan paraları
hangi hakla çarçur ediyorsun?” diyerek adamı dolandırıcılıktan tutun,
envaiçeşit yolsuzlukla suçlayıp görevden alırlar, büyük olasılıkla hapse
tıkarlardı. Frenk diyarlarında beyhude yaşayan cahil ve cibilliyetsiz
ekselanslara boşuna gâvur demiyoruz; gelsinler, idareimaslahat dersi alsınlar.
Bana gelince, helikopterin kalkış ve inişinin ne denli maliyetli olduğunu
bildiğimden, bu debdebeli ve forslu yaşantısına hayran kaldığım değerli
başkanımıza her seçim döneminde oy vermeyi ihmal etmedim. Ölsün, gene ona oy vermezsem
namerdim. “Dirisinin hayrını görmedim ki ölüsüyle hayal kırıklığına uğrayayım!”
manası çıkarmayın, “kendilerine sonsuza kadar bağlıyım,” demeye getiriyorum.
Vefa borcu denilen bir şey var ve bunu gösterebilmek adına iskeletine bile oy
veririm.
Padişahım
bonkörce harcadığı paralarla Ankaraspor’u Süper Lig’e çıkardı, transfer
harcamaları itibariyle üç büyüklerle yarıştı. Çokbilmiş spor duayenlerine
sorsanız, “Tüysüz delikanlıların vergilerini hesapsız kitapsız şekilde sağa
sola saçtı da ne oldu? Sonuç havayla cıva değil mi?” derler. Kerameti kendinden
menkul o kalemşörleri, sayın başkanımın arabalarıyla yol kesip adam sopalayan
yiğit şehzadelerine havale ediyorum. Uluların en ulusu, yücelerin en yücesi bir
hakanı savunmak elbette Reziliazam’a düşmez, ancak iktisat yasalarını bilmeyen
zevzek dayanışmacıların havlamalarına ifrit olduğumdan susamıyorum. Evet,
başkanımın bilmem kaç milyar dolarlık borç yükü altına soktuğu büyükşehir
belediyesini resmen iflasın eşiğine getirdiğini, borçlarının bir kısmını olsun
çevirebilmek için özelleştirmeler yapıldığını öne süren it kopuk çıkabilir,
makro ve mikro iktisada aklım ermez, ancak bu mevzu sanıldığı gibi kötü
değildir. Bilakis Türk ekonomisinin gelecekteki devasa hamlelerinin başlangıç
noktasıdır. Kaz kafalı ekonomistlere şöyle izah edeyim: Birisi zengin diğeri
yamalı pantolonla dolaşacak kadar fakir iki kişi düşünelim. Hangisi çok
çalışır? Yo, yatağı kastetmiyorum, tabii ki yoksul vatandaşların kalantorlarla
rekabette başarılı olabildikleri yegâne alan yorgan altıdır. Açlıktan kemikleri
birbirine yapışan gariban yurttaş, zeytin ekmekle karnını doyurma pahasına gün
boyunca eşekler gibi didinirken, ötekine genel müdür maaşı da verseniz
mesailere bağımlı kalmayı kabul etmez; özcesi yoksulluk çalışmaya, bir şeyler
üretmeye yol açıyor. Şu hâlde, Türk milletinin muhtaç olduğu kudret,
damarlarındaki A (RH) pozitif kanlardan ziyade fukaralıktadır. Padişahım bu
yampirilikleri hepimizden iyi biliyor ve Türk halkının karıncalar gibi
çalışmasını istiyor. Elde barkta zırnık kalmayınca ilkin vergiler artacak,
bilahare tek tük görülen iflaslar genele yayılacak, derken necip milletimiz
yetmiş sente muhtaç olacak ve bir lokma ekmek uğruna yollara düşecek, sonuçta
cennet vatanımda aylak insan kalmayacak. Ne muhteşem bir plan! Bu ülkede Hz.
Melih Gökçek misali milli serveti ziyan edecek ve devleti devasa borç yükü
altına sokacak on tane daha vatansever belediye başkanı bulunsaydı, altı aya
kalmadan moratoryum ilan ederdik. Keşke bu tür bir fiyasko gerçekleşseydi,
çünkü gırtlağına kadar borca batmış Türk halkının köle misali günde yirmi saat
çalışacağına ve Japon mucizesini sollayacağına tüm kalbimle inanıyorum. Tembel
politikacıların büyük başkanımızı sevmemelerinin esbabımucibesi budur. Allah belalarını vere, tiz kelleleri
vurula! Âmin!
Herkes ahkâm
keserse işler yürümez. Neymiş, padişahım futboldan anlamıyormuş. Tamam,
şehzadelerin de anlamadıklarını kabul ediyorum ama daha iyidir, asıl
anlasaydılar Türk futbolu mahvolurdu. “Iskartaya çıkarılan futbolculara
harcanan o meblağla ben transfer yapsaydım, rahatlıkla üç sene peş peşe
şampiyon olur, Fenerle Cimbom’u kovaya çevirirdik,” dediğinizi duyar gibiyim.
Benim şapşalak kardeşim! Ağzından çıkanı kulağın duymaz, sağda solda hot zot
atar, padişahımla şehzadelerimize laf çarparsın. Ne yani, tüm kupaları
Ankaraspor veya Ankaragücü toplasaydı daha mı iyi olurdu? Egoistlik etmeyelim,
sadece küçük bir azınlığı değil, Türkiye genelini düşünelim. Padişahımın
iddiasız takımları sayesinde Süper Lig’in on yedi takımı da mutlu oluyor, ancak
sen bencillik yapıp yalnızca Ankaragücü’nü düşünüyorsun. Soruyorum: Bir insanın
mutluluğu mu yoksa on yedi insanın mutluluğu mu iyidir? Ankaragücü kaybedecek,
diğer ekipler kazanacak! Reçete diye buna derim.
Muhayyer
padişah Melih Gökçek ihtiyaç duyulması hâlinde halifelik makamını da layıkıyla
doldurabilir, haddizatında her türlü eleştiriyi göğüsleyebilen, toleranslı bir
şahsiyettir. Misal, padişahlar muhaliflerinin boyunlarını vurdururlar, fakat
asaletine kurban olduğum Melih başkanın buna benzer bir münasebetsizliğe
kalkıştığına rastlamadım, yalnızca mahkemelere verip süründürmekle yetiniyor.
Ne asil bir ruh ya Rabbi! Fatih Sultan Mehmet padişahlıktan emekli olmasına
rağmen SGK’den maaş alamama talihsizliğini yaşadı, ondan türeyen nesillerin
osuruktan başka silahı kalmadı; Fatih’in torunlarından biri olmama karşın
Babıali’de naralar eşliğinde taarruza kalkmıyor ve sabırla bekliyorsam,
kadirşinas halkımızın Hz. Melih Gökçek’in hakkını teslim edeceğine olan
inancımdandır. Padişahım sen çok yaşa! Gerçi dualarım kabul edilmez ve rotanı
öbür dünyaya çevirirsen de gözün arkada kalmasın, çünkü araçlarıyla yol kesip
milleti kötekleyen şehzadelerin yerini almak için aportta bekliyorlar. Ya
Rabbi! Melih Gökçek’e uzun ömür ver ama bana da sabır ver. Âmin! Gayri dayanamıyorum,
yani muhaliflerini görmeye dayanamıyorum.
Not: Reziliazam'dan alıntıdır, her hakkı saklıdır. Başka platformlarda izinsiz yayımlanamaz.
Not: Reziliazam'dan alıntıdır, her hakkı saklıdır. Başka platformlarda izinsiz yayımlanamaz.
Pazartesi, Haziran 22, 2015
Güvercinler Bu Sabah (22 Haziran 2015) İlk Yumurtayı Bıraktılar
Kerkenezlerden sonra güvercinler balkonuma yuva yaptılar, bu sabah ilk yumurtayı bıraktılar. Dün gece kerkenez balkon demirinde uyudu, güvercin yuvada yattı, yani kerkenez şimdilik güvercine de yumurtaya da saldırmadı ama ileride yavruları yiyebilir.
Pazar, Haziran 21, 2015
Kuşlar Etrafımdan Ayrılmıyorlar
Kerkenezler balkonumda yuva yaptılar, altı yumurta bıraktılar, kuluçkaya yattılar, yavruları büyüttüler, derken şimdi de güvercinler balkonuma yuva yapıyorlar. Üç günden beri çalı çırpı topladılar, bugün öğleden sonra güvercinlerden biri yuvaya yattı, herhalde yakında yumurtlayacak. İşin garibi kerkenezler balkon demirine konuyorlar, yatan güvercine sataşmıyorlar ama yarın öbür gün yumurtayı yahut yavruları yiyebilirler. Ben işime bakacağım, güvercinleri ekmekle (Balkonun yanındaki pencereye bırakırım,) besleyeceğim. Bu işte bir gariplik var. Demek ki hayvanlar bana itimat ediyorlar. Vay anasını sayın seyirciler! Tabii bu yaz balkon bana haram oldu, halbuki ne hayallerim vardı. Sandalyeye kurulacaktım, birayı yudumlayacaktım, yıldızları seyredecektim. Totolar yattı!
Çarşamba, Haziran 17, 2015
Futbol Kamuoyunun Dikkatine!
Salakların
yöneticilik yaptığı kulüpler desteklenir mi? Transfer girişimlerine bakıyorum,
taraftara acıyorum. Yabancı bir takımda yedeğin yedeği olan bir golcü söylesem,
kelepire alınır, bizim kral (?!) Burak'ı top diye oynar. Wolfsburglu Bendtner
27 yaşında, Danimarka milli takımın as oyuncusu, gelgelelim Bundesliga'da forma
şansı bulamıyor. Şapşal yöneticilerimizle, dangalak menajerlerimizle bu kervan yürümez.
Romanlarımı İngilizceye veya başka bir dile çevirtsinler, yayımlatsınlar,
onlara düşük maliyetle süper bir ekip kurdurayım. Ajandama otuz iki yabancı
futbolcunun ismini kaydetmişim. Dangalak yöneticilerimizle ahmak menajerlerimiz
benle irtibat kursunlar.
Salı, Haziran 16, 2015
Pazar, Haziran 14, 2015
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
I have a terrible hunger for knowledge
I have a terrible hunger for knowledge, I am probably one of the few people who read the most books in Turkey, but I know that I am complete...