25/06/2015

HZ. MELİH GÖKÇEK (REZİLİAZAM'DAN ALINTIDIR, HER HAKKI SAKLIDIR, İZİNSİZ YAYIMLANAMAZ)

HZ. MELİH GÖKÇEK

Öncelikle belediyelerin kaynaklarını spor kulüplerine aktarma modasının öncülerinden olan Sefa Sirmen ve Celal Doğan gibi mümtaz şahsiyetleri şükranla anıyorum. Onlar sayesinde bazı kendini bilmez belediye başkanları yol, su, elektrik, kanalizasyon, altyapı, kültür ve benzeri lüzumsuz işler yerine asli görevlerini öğrendiler. Hikmetine sual olunmaz yüce iblislerim hasbelkader bir gün muhterem Sirmen ve Doğan ile ıssız ve tenha yerlerde teke tek karşılaşmamızı lütfeylerse, yanımdan ayırmadığım meşe odunumla kendilerine karşı beslediğim derin muhabbet ve bağlılık duygularımı sunmaktan imtina etmem. Böylece, gıllıgışlı erketecilere tapınmayı şiar edinen Reziliazam’ın hürmetinin nişanesini ebediyete intikal edene dek taşırlar.

Ankaraspor, Keçiörengücü ve Askispor derken son olarak Ankaragücü’ne boyunduruk vuran başkent belediye başkanı Melih Gökçek’e Allah zeval vermesin; devletin kasasını boşaltana kadar esenlikli ve uzun bir ömür sürsün! Âmin! Bir asır önce ücra köşelerde gizlice futbol oynayan limonatacıları hafiyelerine kovalatan hünkârlar vardı. Şimdiyse, “Allahtan başkasına hesap vermem,” parolasıyla hükümranlığını ilan eden Hazreti Melih bin Ahmet Gökçek’i görüyoruz. Zatıalileri benim indimde evliya mertebesindedir, ayrıyeten son padişahtır. Kefereden devşirilen medeni yasanın gazabına uğrayan sultanımın haremi yok, lakin zevcesi ve dahi veletlik devirlerini geride bırakan şehzadeleri var. Allah nasip ederse, bu memleketin anasını ağlatma işini, yani sevinçten ağlatma mevzusundan bahsediyorum, onlar devralacaklar. Ankaragücü başkanlığı makamını bileğinin gücüyle işgal eden yetenek abidesi şehzade Ahmet Gökçek’in huzuruna çıkabilseydim, en kralından bir temenna çaktıktan sonra bir de kafayı… kısacası kafasını kullanırsa Ankaragücü’nü Şampiyonlar Ligi’nin finalinde oynatabileceğini söylemek isterdim, fakat prensipleri gereğince derbeder hicivcilerle muhatap olmuyorlar.

Ankaraspor, Süper Lig’e çıkmadan önce maçlarını Keçiören’de yapıyordu. Ben olanca rezilliğimle tavukgötü büyüklüğündeki tribünde oturabilecek yer arıyordum ama Allah’ın futbol sahalarındaki elçisi Melih Gökçek, maçlardan önce sahanın ortasına helikopterle teşrif ediyordu. Avrupa ülkelerinde bir belediye başkanı bu biçimde davransaydı, “Gel lan buraya, halkın vergileriyle toplanan paraları hangi hakla çarçur ediyorsun?” diyerek adamı dolandırıcılıktan tutun, envaiçeşit yolsuzlukla suçlayıp görevden alırlar, büyük olasılıkla hapse tıkarlardı. Frenk diyarlarında beyhude yaşayan cahil ve cibilliyetsiz ekselanslara boşuna gâvur demiyoruz; gelsinler, idareimaslahat dersi alsınlar. Bana gelince, helikopterin kalkış ve inişinin ne denli maliyetli olduğunu bildiğimden, bu debdebeli ve forslu yaşantısına hayran kaldığım değerli başkanımıza her seçim döneminde oy vermeyi ihmal etmedim. Ölsün, gene ona oy vermezsem namerdim. “Dirisinin hayrını görmedim ki ölüsüyle hayal kırıklığına uğrayayım!” manası çıkarmayın, “kendilerine sonsuza kadar bağlıyım,” demeye getiriyorum. Vefa borcu denilen bir şey var ve bunu gösterebilmek adına iskeletine bile oy veririm.

Padişahım bonkörce harcadığı paralarla Ankaraspor’u Süper Lig’e çıkardı, transfer harcamaları itibariyle üç büyüklerle yarıştı. Çokbilmiş spor duayenlerine sorsanız, “Tüysüz delikanlıların vergilerini hesapsız kitapsız şekilde sağa sola saçtı da ne oldu? Sonuç havayla cıva değil mi?” derler. Kerameti kendinden menkul o kalemşörleri, sayın başkanımın arabalarıyla yol kesip adam sopalayan yiğit şehzadelerine havale ediyorum. Uluların en ulusu, yücelerin en yücesi bir hakanı savunmak elbette Reziliazam’a düşmez, ancak iktisat yasalarını bilmeyen zevzek dayanışmacıların havlamalarına ifrit olduğumdan susamıyorum. Evet, başkanımın bilmem kaç milyar dolarlık borç yükü altına soktuğu büyükşehir belediyesini resmen iflasın eşiğine getirdiğini, borçlarının bir kısmını olsun çevirebilmek için özelleştirmeler yapıldığını öne süren it kopuk çıkabilir, makro ve mikro iktisada aklım ermez, ancak bu mevzu sanıldığı gibi kötü değildir. Bilakis Türk ekonomisinin gelecekteki devasa hamlelerinin başlangıç noktasıdır. Kaz kafalı ekonomistlere şöyle izah edeyim: Birisi zengin diğeri yamalı pantolonla dolaşacak kadar fakir iki kişi düşünelim. Hangisi çok çalışır? Yo, yatağı kastetmiyorum, tabii ki yoksul vatandaşların kalantorlarla rekabette başarılı olabildikleri yegâne alan yorgan altıdır. Açlıktan kemikleri birbirine yapışan gariban yurttaş, zeytin ekmekle karnını doyurma pahasına gün boyunca eşekler gibi didinirken, ötekine genel müdür maaşı da verseniz mesailere bağımlı kalmayı kabul etmez; özcesi yoksulluk çalışmaya, bir şeyler üretmeye yol açıyor. Şu hâlde, Türk milletinin muhtaç olduğu kudret, damarlarındaki A (RH) pozitif kanlardan ziyade fukaralıktadır. Padişahım bu yampirilikleri hepimizden iyi biliyor ve Türk halkının karıncalar gibi çalışmasını istiyor. Elde barkta zırnık kalmayınca ilkin vergiler artacak, bilahare tek tük görülen iflaslar genele yayılacak, derken necip milletimiz yetmiş sente muhtaç olacak ve bir lokma ekmek uğruna yollara düşecek, sonuçta cennet vatanımda aylak insan kalmayacak. Ne muhteşem bir plan! Bu ülkede Hz. Melih Gökçek misali milli serveti ziyan edecek ve devleti devasa borç yükü altına sokacak on tane daha vatansever belediye başkanı bulunsaydı, altı aya kalmadan moratoryum ilan ederdik. Keşke bu tür bir fiyasko gerçekleşseydi, çünkü gırtlağına kadar borca batmış Türk halkının köle misali günde yirmi saat çalışacağına ve Japon mucizesini sollayacağına tüm kalbimle inanıyorum. Tembel politikacıların büyük başkanımızı sevmemelerinin esbabımucibesi budur. Allah belalarını vere, tiz kelleleri vurula! Âmin!

Herkes ahkâm keserse işler yürümez. Neymiş, padişahım futboldan anlamıyormuş. Tamam, şehzadelerin de anlamadıklarını kabul ediyorum ama daha iyidir, asıl anlasaydılar Türk futbolu mahvolurdu. “Iskartaya çıkarılan futbolculara harcanan o meblağla ben transfer yapsaydım, rahatlıkla üç sene peş peşe şampiyon olur, Fenerle Cimbom’u kovaya çevirirdik,” dediğinizi duyar gibiyim. Benim şapşalak kardeşim! Ağzından çıkanı kulağın duymaz, sağda solda hot zot atar, padişahımla şehzadelerimize laf çarparsın. Ne yani, tüm kupaları Ankaraspor veya Ankaragücü toplasaydı daha mı iyi olurdu? Egoistlik etmeyelim, sadece küçük bir azınlığı değil, Türkiye genelini düşünelim. Padişahımın iddiasız takımları sayesinde Süper Lig’in on yedi takımı da mutlu oluyor, ancak sen bencillik yapıp yalnızca Ankaragücü’nü düşünüyorsun. Soruyorum: Bir insanın mutluluğu mu yoksa on yedi insanın mutluluğu mu iyidir? Ankaragücü kaybedecek, diğer ekipler kazanacak! Reçete diye buna derim.


Muhayyer padişah Melih Gökçek ihtiyaç duyulması hâlinde halifelik makamını da layıkıyla doldurabilir, haddizatında her türlü eleştiriyi göğüsleyebilen, toleranslı bir şahsiyettir. Misal, padişahlar muhaliflerinin boyunlarını vurdururlar, fakat asaletine kurban olduğum Melih başkanın buna benzer bir münasebetsizliğe kalkıştığına rastlamadım, yalnızca mahkemelere verip süründürmekle yetiniyor. Ne asil bir ruh ya Rabbi! Fatih Sultan Mehmet padişahlıktan emekli olmasına rağmen SGK’den maaş alamama talihsizliğini yaşadı, ondan türeyen nesillerin osuruktan başka silahı kalmadı; Fatih’in torunlarından biri olmama karşın Babıali’de naralar eşliğinde taarruza kalkmıyor ve sabırla bekliyorsam, kadirşinas halkımızın Hz. Melih Gökçek’in hakkını teslim edeceğine olan inancımdandır. Padişahım sen çok yaşa! Gerçi dualarım kabul edilmez ve rotanı öbür dünyaya çevirirsen de gözün arkada kalmasın, çünkü araçlarıyla yol kesip milleti kötekleyen şehzadelerin yerini almak için aportta bekliyorlar. Ya Rabbi! Melih Gökçek’e uzun ömür ver ama bana da sabır ver. Âmin! Gayri dayanamıyorum, yani muhaliflerini görmeye dayanamıyorum.

Not: Reziliazam'dan alıntıdır, her hakkı saklıdır. Başka platformlarda izinsiz yayımlanamaz.

22/06/2015

Güvercinler Bu Sabah (22 Haziran 2015) İlk Yumurtayı Bıraktılar

Kerkenezlerden sonra güvercinler balkonuma yuva yaptılar, bu sabah ilk yumurtayı bıraktılar. Dün gece kerkenez balkon demirinde uyudu, güvercin yuvada yattı, yani kerkenez şimdilik güvercine de yumurtaya da saldırmadı ama ileride yavruları yiyebilir.

Kerkenezlerin Altı Yumurtası!

Kerhaneciler balkonumu mezbahaya çevirdiler.

21/06/2015

Kuşlar Etrafımdan Ayrılmıyorlar

Kerkenezler balkonumda yuva yaptılar, altı yumurta bıraktılar, kuluçkaya yattılar, yavruları büyüttüler, derken şimdi de güvercinler balkonuma yuva yapıyorlar. Üç günden beri çalı çırpı topladılar, bugün öğleden sonra güvercinlerden biri yuvaya yattı, herhalde yakında yumurtlayacak. İşin garibi kerkenezler balkon demirine konuyorlar, yatan güvercine sataşmıyorlar ama yarın öbür gün yumurtayı yahut yavruları yiyebilirler. Ben işime bakacağım, güvercinleri ekmekle (Balkonun yanındaki pencereye bırakırım,) besleyeceğim. Bu işte bir gariplik var. Demek ki hayvanlar bana itimat ediyorlar. Vay anasını sayın seyirciler! Tabii bu yaz balkon bana haram oldu, halbuki ne hayallerim vardı. Sandalyeye kurulacaktım, birayı yudumlayacaktım, yıldızları seyredecektim. Totolar yattı!