11/04/2020

Memleketin hali


Coni'min vefatıyla hicret için atağa kalktığımı, apar topar pasaport çıkarttığımı, 30 Mart 2020 tarihine uçak bileti aldığımı biliyorsunuz. Derken Pegasus 16 Mart 2020'de uçuşun iptal edildiğini bildirdi, aynı gün paramın iadesi için başvurdum, 3 gün içinde hesabıma yatırılacağı söylendi, sayısız telefon diplomasisine, Cimer'e şikayetine, Ulaştırma bakanlığına bilgi verilmesine rağmen henüz paramı tahsil edemedim, doğrusu umudu kestim, çoktan unuttum. Neyse, sadede geleyim, anormal tecrübelerimi aktarayım, Türkiye'nin allahlık durumunu belgeleyeyim. Ankara'yı 25 Mart 2020 Çarşamba akşamı 22.30 otobüsüyle terk ettim ki cumadan sonra şehirler arası seyahatler valiliğin iznine bağlandı, yani kıl payı ayrıldım. Martın 26'sı sabahı yani perşembe günü buraya geldim. Vaktiyle ben yüzbaşıyken kurmay albay olan birinci sicil amirim bana o günlerde de yakın ilgi gösteriyordu, beni şaşırtıyordu, çünkü atılmak üzere olduğumu, sakıncalı kategoriye ayrıldığımı filan öğrenmiş, malulen emeklilik dilekçemi vermiş, Horgeneral rütbesine terfi etmiş, Türk Silahsız Kuvvetleri başkomutanlığı görevine atanmıştım. O günleri düz yazılar kitaplarımda, Reziliazam, Deliminatör ve Paramatör'de anlattım. Fazla traş cildi bozar, konuya döneyim. O komutanıma telefon açtığımda bana önerileri sıraladı, hatırlı bir makamda olan kardeşi vasıtasıyla sahilde konut aramak, kendi evinde misafir etmek ve Almanya'da yaşayan ablasının boş dairesini vermek seçenekleri arasında sonuncusunu çok cazip buldum, evet dedim ve perşembe sabahı buraya yerleştim. Sorumlu her vatandaşın duyarlığını gösterdim, ertesi sabah yani cuma günü nüfus müdürlüğüne gittim ama beni kaydetmediler, çünkü kira kontratı yok, orada bir hanımefendinin oturduğu gözüküyordu, onun Almanya'dan gelmesi, onay vermesi gerekiyormuş. Corona dolayısıyla uluslararası uçuşlar askıya alınmasaydı bile bu mümkün müdür? Pazartesi günü bir sefer daha düzenledim, valilikteki mercileri dolaştım, netice alamadım. Hoppala, ikametgâhım verilmedi, ancak yılmadım, salı sabahı polis karakoluna gittim, komiserle görüştüm, sağ olsun, nüfus müdiresine telefon açtı, mevzuyu aktardı, kayıt için söz aldı, fakat değişik bir çözüm getirildi, ikinci adres olarak kaydedildi, resmi yazışmalarda filan Ankara'da eskiden oturduğum yer gözükecekmiş, oysa orayla bağım kalmadı. Şimdi ben aslında yokum, devlet beni Ankara'da yaşıyor sayıyor, öyle olmadığını beyan ettiğim halde kimse beni dinlemiyor. Yarın hastalansam, aile hekimi beni kabul etmeyecek, seçim olsa pusulam Ankara'ya gönderilecek. Bankalara, şuraya buraya adres olarak burayı veremiyorum, çünkü devlet beni Ankara'da sayıyor. Hayaldi, gerçek oldu, Horgeneral ecinniye döndü, buradayken orada gösterildi.

Suçu halka atıyorlar, pes!


Sokağa çıkma yasağını 22.00'de haber veriyorlar, iki saat sonra 48 saat süreli yasak başlayacak diyorlar, vatandaşı paniğe sevk ediyorlar, sonra da halkı suçluyorlar, iki gün aç kalsanız ölür müsünüz diyorlar. Ayıptır, insan utanır. Etrafım market, pastane, börekçi,... kaynıyor, en uzağı 5 dakika yürüyüş mesafesinde on kadar market var, dışarıda her şeyi buluyorum, sokağa çıkma yasağı ilan edilirse millete zaman tanınır, bir gün filan önceden haber verilir diye düşündüğüm için eve hiçbir şey almadım, bu haber üzerine belki konserve türü gıda bulurum diye sokağa fırladım, bereket iki dakika yürümeyle açık bakkal buldum, içerisi ve dışarıdaki kuyruk mahşer günü gibiydi, demek ki herkes benim gibi düşünmüş, olası bir yasak için önceden hazırlanabileceğimiz süre verilir demiş. Saat 20.00'de sağlık bakanı tvye çıktı ki Allah'ı var, temiz birine benziyor, güven veriyor, o zaman niye bizi bilgilendirmedi? Yasağı bilmiyor muydu? İstanbul belediye başkanı İmamoğlu açıkladı, haberi yokmuş, bizle birlikte öğrenmiş. Büyük bir hata yapıldı, AKP'li kardeşlerim körü körüne bizi suçlamamalı, burada hayati bir mesele var, ben hayatım boyunca parti tutmadım, CHP'yi herkesten çok eleştirdim (şimdi destekliyorum, denize düşen yılana sarılırmış,), yani objektif olabiliyorum. Vahim bir hata yapıldı, insanların suçu yok, o saatte baskın bir yasak kararı almak yanlıştı. Bunu dürüst olan herkes kabul eder. Tamam, peygamber bile memnu meyveyi yemiş, cennetten kovulmuş. Peygamber dahi hata yapıyor, siyasetçi de insan, etten kemikten yapılmış. Eyvallah, itirazım yok ama zeytinyağı gibi üste çıkmaya gerek yok, hiçbir suçu olmayan yığınları suçlamayın, benim yerimde siz de olsanız dün gece dışarı çıkardınız, açık bakkal, manav, fırın, ... arardınız.

10/04/2020

31 şehirde sokağa çıkma yasağı


Bu akşam bir arkadaş WhatsApp ile saat 21.55'de haber verdi, 24.00'den sonra 31 ilde 48 saat süreyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Abu, paçam tutuştu, hemen sokağa fırladım, belki bakkal bulurum dedim. Bu akşamüzeri hava kararmadan 15 dakika önce şehrin merkezindeydim, aynı arkadaşa WhatsApp üstünden yazdım, hayalet kent olmuş, sokaklar bomboş dedim, açık bir yerde iki lahmacun yedim, evime döndüm. Kısacası in cin top oynuyordu, sabahleyin 62 yaşındaki birinin kargosunu PTT'ye teslim ettiğimde de yollar bomboştu, demin bakkala gittiğimde ana baba günüydü, araçlar vızır vızır turluyordu, insanlar sokakları doldurmuştu, küçücük bakkalda en az 30 kişi vardı, bir veya iki kişi maske takmıştı, dışarıdaki kuyruk da epey uzamıştı. Ankara'da doğal gaz, elektrik, su aboneliklerimi iptal ettirdiğimde cirit atmıştım, metroları, otobüsleri kullanmıştım; yemin ediyorum, bu kadar kalabalık görmemiştim. Gündüz ve akşamüstü ıssız olan kent 22.00'den sonra ayaklandı, herkes caddelere fırladı. Bu ortamda virüs çok büyük hızla yayılmıştır, büyük olasılıkla ben de Corona'yı kapmışımdır. Bir anlam veremedim, maksat üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi? Bu gece Corona vakası patlar, rekor kırar. Bana göre hava hoş, değil Corona ölümden korkmuyorum, ancak çok büyük bir yanlış yapıldı, entelektüelin misyonu doğruları açıklamaktır, bu nedenle buraya yazdım, aydın sorumluluğumun vecibesini yerine getirdim. Hayır, bir ay sokağa çıkma yasağı koyulsa bile itiraz etmem, saygı duyarım, alkışlarım, ancak vatandaşın hazırlık yapmasına fırsat vermeden böyle bir karar almak akılla, bilimle bağdaşır mı? Kaldı ki AKP kanadından sesler yükseliyordu, sokağa çıkma yasağı isteyenlere Fetöcü, bozguncu, terörist deniliyordu. Bu ne lahana bu ne perhiz? Bundan sonra sana kim inanır, güvenir? Corona'yı bundan hızlı yayamazsınız, bu işin vebalini göğüsleyemezsiniz. Ayrıntıya girmiyorum, niçin 81 il değil, niye sadece hafta sonundaki iki gün demiyorum, zaten ifade özgürlüğünün kırıntısı kalmadı. Yazık! Korkmadığım için alışveriş yaptım, hıncahınç dolu bakkala daldım, yoksa açlıktan ölmeyi yeğlerdim. Demek ki halk da salgını ciddiye almıyor. Vah Türkiye'm, kimlerin eline kaldın?

Mars Sportif


Ankara Eryaman Mars Sportif kulübüne üye olmuştum, nakit para almıyorlar, illa kredi kartından tahsilat yapıyorlar. Mecburen kredi kartının internet alışverişini açtırdım, orada antrenman yaptım, derken 30 Mart 2020'de yurt dışına uçuş bileti aldım, martın ilk haftasında dilekçe verdim, üyeliğim bitirilsin dedim, birkaç gün sonra sordum, "tamam, gereği yapıldı," denildi, ayın ortasında Coronavirüs yüzünden salon kapatıldı, uçuş da iptal oldu, Ankara'yı terk ettim, fakat Mars Sportif bana sürekli mail yolluyor. Al başına belayı! Demek ki talebimi hasıraltı ettiler. Bugün Mars Sportif genel merkezine telefon açtım, üyeliğinin bitirildiğine dair bilgiyi Eryaman şubesine sorun denildi. Hoppala! Topu taca atıyor, belli ki katakulli çevirecek, benden zorla para sızdıracak. Yurt dışında on sene kalırım, onlar bana fatura ibraz ederler. Vay be! Hayaldi, gerçek oldu. Ne günlere kaldık, bu iktidar döneminde akıllara seza şeylere şahit olduk. Eryaman şubesi şimdi kapalı, internet kanalıyla mesaj yazdım, başvurumun gereği yapıldı mı dedim. Bakalım cevap verilecek mi? Geri dönülmezse E-devlet üstünden Cimer'e yazarım. Pegasus paramı utanmazca iç etti, haftalardır geri ödemedi, Cimer bile yanıtlamadı, bir de bu Mars Sportif çıktı. Türkiye cehenneme döndü, her türlü haksızlığa maruz kalıyoruz, hak arayamıyoruz. Yuh! Buraya not düştüm, belli ki Mars Sportif gıyabımda cüzdanımı boşaltmak için her yolu deneyecek. Alır mı alır, benim Türkiye'de olmayışım kimin umurunda... Vay anasını! Bu şirket şişe muhabbeti yapıyor, internette olumsuz yorumlar var, ağır ithamlar yapılmış. İşi sağlama bağlayayım dedim, demin E-devlet vasıtasıyla Cimer'e dilekçe verdim.

08/04/2020

Pegasus


Pegasus yurt dışı uçuşumu 16 Mart 2020'de iptal etti, aynı gün biletimin iadesi için başvurdum, en geç üç gün içinde hesabıma aktarılacağı bildirildi, görevliler de defalarca öyle söylediler, netice alamadım, 30 Mart 2020 pazartesi günü Cimer ve ulaştırma bakanlığına şikayet ettim, hala gelişme olmadı, Pegasus yazılı başvuruma da twitter üzerinden direkt mesajıma da yanıt vermedi. Bugün 8 Nisan 2020 Çarşamba, bu kadar zamanda paramın ödenmemesi normal mi? Devletin görevi vatandaşın hakkını korumak değil mi? Neler oluyor? Anlayan beri gelsin, bana da izah etsin.

07/04/2020

Kızlarla ilişkilerimde yaptığım iki hata


Maziyi anımsıyorum, kız arkadaşlarımdan hiçbirine yalan konuşmadım, bana versin diye name okumadım, seni seviyorum demedim, evlilik vesair balonlar vaat etmedim, bilakis "yurt dışına yerleşeceğim, kimseyle evlenmeyeceğim," dedim. Lise birden beri bu teraneyi tutturdum, pişman olmadım, ancak iki konuda hata yaptım. Çanakkale'de üsteğmendim, ay parçası D. ile çıkıyordum, zamanla abayı yakar gibi oldum, tehlikeyi sezdim, ilişkiyi bitirmeye karar verdim, arabamda iken kıza açıldım, "evlenmeyeceğim, yabancı ülkeye yerleşeceğim, çok güzelsin, sana kıyamam, zamanını alamam, şimdi bana kızacaksın, fakat ileride dua edeceksin, artık görüşmeyelim," dedim. D. hayır dedi, torpido gözünden Ahmet Kaya'nın Kum Gibi kasedini çıkarttı, aynı şarkıyı dinletti, ben kararımda direttim, o ise parçayı birkaç kere dinletti, kulak ver ve hislerimi anla dedi. Serde odunluk var, meramını anlamadım, noktayı koydum, fişi çektim. Yıllar sonra o şarkıyı daha dikkatle dinledim, içim cız etti, daha makul bir bahane bulabilirdim, uygun bir zamanı bekleyebilirdim. Ben acılara şerbetliyim, ciğerlerim korlanmış, herkesi öyle sanıyorum, halbuki kızlar narin ve duygusal oluyorlar, dobra olayım diye öküz olmuşum. İkinci bir yanlışım daha var, birkaç sene öncesine kadar sebebini çözememiştim, kızın kaprisi sanmıştım, oysa tam bir moloz gibi davranmışım. Yine Çanakkale'de idim, üsteğmendim, F.li ve güzeller güzeli bir kız arkadaşım vardı, bir gözü mavi,öteki yeşildi, iki üniversite bitirdi, ikincisi ODTÜ idi, o sırada memleketimde ilk üniversiteyi okuyordu, yıllık izne gittiğimde tanışmıştık, mercimeği fırına vermiştik. Sadede geleyim, sömestr tatilinde yanıma gelmek istedi. Kediye ciğer ister misin denilir mi? Buyur ettim, geldi, kaldı ve gitti ama giderken ters davrandı, küstü, ben de anlam veremedim, şaşırdım. Seneler sonra jeton düştü, yaş elliyi geçti, mevzuyu yeni çakozladım. Kızı otobüse bindirdim, uğurladım ama bilet parasını ödemedim. Yuh bana! Hayatımda hiçbir kadına, kıza para yedirmedim, hep Alman usulü yaptım, dolayısıyla bilet ücretini ödemeyi fahişe muamelesi sanıyordum. Vay akılsız başım! Bre teres, o bir öğrenci, parası sınırlı, ta Giresun'dan yanına gelmiş, kim bilir kaç günlük harçlığını gözden çıkarmış. Benim dolgun bir maaşım vardı, altımda sıfır arabam filan derken maddi sorunum yoktu. Ne angut adammışım, şu meseleyi göremedim, normalde bileti almalıydım, üstüne üstlük harcırah babından cüzdanına takviye yapmalıydım. Beni tanıyanlar bilirler, pinti değilim, aksine bonkörüm, maddiyata hiç önem vermem, fakat o hadisede sığırlık yaptım, kız da haklı olarak siktirnameyi takdim etti, daha doğrusu surat astı. Ben işin aslını bilmediğim için yine aradım, görüştük, arkadaşlığımız sürdü, fakat mesajı yıllar sonra aldım. Pazar günü kiliseye gitsem, papaza af çıkar desem, sopa çıkarır, kafamı gözümü yarar.