Geçenlerde Ziraat, Vakıfbank ve Halkbank'ta bedelli sermaye artırımı yapıldı, borsadaki yatırımcının rüçhan hakkı kullanımı engellendi ve karar oldubittiyle (maç doksan dakika, ben bitti demeden bitmez. Bugünün yarını da var. Gelgit esnasında sular çekildiğinde karıncalar balıkları, sular yükseldiğinde balıklar karıncaları yer. Dünyanın en güçlü silahı kalem, en önemli mühimmatı da beyin, o halde hayli güçlü bir adamım, etkili olmam kafiristana hicret edebilmeme bağlı,) uygulandı. Niçin muhalefet partileri, muhalif ekonomistler bu konuyu tartışmadılar? İflas eden şirketleri saymazsak borsa tarihinin en mağdur hissedarı herhalde Halkbank yatırımcısıdır. Birinci halka arz ile ikinci halka arzı fiyatlarını enflasyondan arındırılmış biçimde hesaplarsanız işin vahametini anlarsınız. O arzlar yapılırken (2007'de 8 tl, 2012'de 15.10 tl) başka bir hükümet yoktu, şimdikiler görev yapıyorlardı. İfade özgürlüğü o derece kısıtlandı ki cebimizden paramızı alsalar kolluk kuvvetine başvurmaktan korkar olduk, hiçbir konuda fikir beyan edemiyoruz, birisine selamünaleyküm desek yatırım tavsiyesi değildir diye ekliyoruz. Billahi bu kadar bunaltıldık. Hayır, meraklısı değilim, bu coğrafyada hiçbir kurumla aidiyet bağı hissetmiyorum, modern ülkelerden birinden yerleşim vizesi alabilsem bir saniye durmam, derhâl kaçarım, ölene dek İngilizce okurum, yazarım. Halkbank'ı örnekleyeyim, aynı mantıkla Vakıfbank mevzusu da anlaşılabilir. Borsacı hisseyi niye alır? Piyasa değerine bakar, gerçekte şuraya ulaşması gerekir der, yatırım yapar. Halkbank'ı 12.9 milyar usd piyasa değerinden halka arz ettiler, 1 milyar piyasa değerine gerilediğinde bedelli sermaye attırdılar, küsuratı tamamlayalım, net ifade olsun diye yüzde yüz diyelim. Fiktif bir işlemle firmanın değeri bir anda ikiye katlandı, 2 milyar dolara ulaştı, ayrıca halka açıklık oranı yarı yarıya azaldı. Kısacası devletin gelecekte yeniden arz edebileceği hisseler yaratıldı, borsacının ortaklık payı yani temettü hakkı yarıya düştü. İşin trajik yanı 12.9 milyar usd piyasa değerinden halka arza katılan vatandaşın reel kara geçmesi için artık 25.8 milyar usd üstünde bir piyasa değerine ulaşması gerekecek. Medyada bu bedelli sermaye artırımını matah bir şey gibi gösterdiler, CHP, İYİ PARTİ vs partilerden itiraz eden olmadı. Benim elimden tutan hukukçu, avukat, ... olsa kararın iptali için uluslararası mahkemeler dahil her platforma başvururdum. Yanlış değerlendirdiğimi, yatırımcının korunduğunu iddia edebilirsiniz. O tezinizi hemen çürüteyim: Amaç yatırımcıyı korumak olsaydı bunun son derece kolay bir yolu var: İki yıldır bankaların temettü dağıtımını yasaklıyorlar, herhalde seneye de aynı yolda yürürler, bu meseleyi karıştırmayayım. Madem sermayesi güçlensin istiyorsun, eyvallah, yüzde 300 bedelsiz sermaye artırımı yapardın, zaten yedekler buna müsait, üstelik hazinenin kasasından şimdikinden az para çıkardı. Yüzde 300 bedelsiz sermaye artışında ne olurdu? Sokaktaki simitçi dahi bilir, Halkbank tavanları kitlerdi. E, sen borsacının mağduriyetinden sorumlu değil misin? Fiyattaki tarihi düşüşün müsebbibi ben miyim? Durumu gayet açık biçimde izah ettim. Halkbank eskiden on misli ucuzdu, o kararla beş misli ucuz oldu. Tabii halka arz fiyatını baz alıyorum, şahsi kanaatimi kendime saklıyorum. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, bu sermaye artırımı borsacının iyiliği için yapıldı diye Kur'an'a el basabilir misiniz? Şayet evet diyebiliyorsanız, dünyanın en aşağılık insanı olduğumu kabul ediyorum. Benim fikrimce devlet Halkbank hissesini halka arz ettiği fiyattan geri almalı, hisse borsa kotundan çıkarılmalı, yoksa bir asır sonra bile bugünler yad edilir. Geri alımda enflasyondan arındırılmış rakam yahut usd tercih edilebilir, orası yansız bir komisyonca belirlenebilir. Alım yahut satım tavsiyesi yapmadığıma dikkatinizi çekerim. Hazreti Ömer adaletini arıyorum, mevcut durumu içime sindiremiyorum. Ayrıca şunu da vurgulayayım: Aşağı yukarı iki yıldır borsadayım, 2008 global krizinde dalmış ve çıkmıştım. Şerefim üstüne yemin ederim, borsada Halkbank'tan daha kötü performans gösteren hisse görmedim. Varsa yazın, öğreneyim. Yanlış anlaşılmasın, son altı, yedi senelik düşüşü kastetmiyorum, borsanın dipten döndüğü anlardaki gidişatı yazıyorum. E, bu bedelli sermaye artırımını iki yıl önce borsaya girerken bilseydim, tahmin edebilseydim, elbette kağıttan uzak dururdum, diğer kelepirlere yönelirdim. Şöyle noktalayayım: Veri sağlayıcılar fiyatı niye ayarlamadılar? Temettü ve sermaye artırımında bu yapılmalı, nedense es geçildi. Halkbank'ın fiyatı 6 liraysa eski duruma göre 12 lira oldu ama yatırımcı bu sıçrayıştan bir kuruş kazanamadı, üstelik halka açıklık oranı yarı yarıya azaldığı için şirketteki payı düştü, gelecekte daha az temettü alacak, en kötüsü de birinci ve ikinci halka arzdaki kadar bir hisse tekrar halka arz edilebilecek. Bu durumu muhalefet partileri niçin görmezlikten geliyor? Devlet halkına karşı ticari menfaat güder mi? Tüketici hakları diye bir hadise var, kusurlu mal iade ediliyor. Halkbank'ın davası devam ederken kamuoyuna "hiçbir olumsuzluk olmayacak" içerikli demeçler veren şahıslar 10, 9 ve 8 liranın üstünde mini ralliler yaşanmasına sebep oldu. Bunların hukuki skandal olduğunu ta o günlerde twitter hesabımda yazmıştım. Dürüst olalım, bir kelimemi yalanlayacak bir kişi varsa canlı yayında karşıma çıksın, boyunun ölçüsünü alayım, bir tek yanlışımı bulsun, tüm mal varlığımı onun üstüne bağışlayayım, şeref ve namus sözü!