Pazar, Eylül 20, 2015

Coni (20 Eylül 2015)


Coni (20 Eylül 2015)


Cahillik

Bu ülkede yaşayan biri cahilliğe mahkumdur, tek çıkış yolu var: Gavurca öğrenecek, kafiristandaki eserlere hatim indirecek. Kendi adıma anırıyorum, bin civarında İngilizce eseri devirebilsem gam yemem, gözüm açık gitmem. Kelime dağarcığmı geliştirirsem, otuz-kırk bine çıkarırsam, İngilizce yazabilirim. İnziva hayatı yaşamak, bir köpek edinmek, kana kana okumak, keyifle yazmak, spor yapmak, birinci derece kan bağım olan akrabalarım dahil (Babamın sülbundan gelen dalyarakla fitneci anamı imliyorum,) tüm Türklerle irtibatı kesmek gibi bir idealim var. Olacak ya da olacak. Coni'nin yüzü suyu hürmetine burada bekliyorum, yoksa çoktan tüymüştüm.

Hayatımın En Mutlu Ayları

İyi ki kaza geçirdim, elmacık kemiğim kırıldı ve ameliyat oldum, yoksa Sığacık'tan Ankara'ya gelmezdim. Hayatımın en güzel aylarını yaşıyorum, maddi ve manevi anlamda doygunluğa kavuştum, tatmin oldum. Beni borsayla özdeşletirenlere müjdeleyeyim: Şimdilerde euro/dolar paritesinde (Beklentilerimin çok ötesinde bir performans sergiliyorum, şans mıdır, deha mıdır, anlayamadım gitti, ancak paraya önem vermediğim için aldırmıyorum, işime bakıyorum,) terör estiriyorum. Tek hedefim kaldı: Sonbahardan sonra biraz diyet yapacağım, baklavaları (Aslında şimdiden çıkardım ama süper definasyon için yağların tamamını eritmek lazım,) dizeceğim, kafiristana hicret için aportta bekleyeceğim. Minik kuşum büyük dostum Coni çok yaşlandı, kanaryaların sekiz ile on yıl yaşadığı söyleniyor ama o on bire girdi. Burada sırf onu bekliyorum, ne pahasına olursa olsun tüyeceğim. Cukkayı stokladım, her ülkede yaşayabilirim, yeter ki vizeyi koparayım. Antrparantez, İngilizcemi bayağı geliştirdim, kıro Alamancıların yirmi senede öğrenebildiği Alamancadan katbekat fazla İngilizce biliyorum. Cenabıtotem nasip eylerse Türk doğdum, gavur öleceğim.

Çarşamba, Eylül 16, 2015

Reziliazam'dan Alıntı

Benim gibi kuramsal bilginize, zekânıza güveniyor ve “Zincirlerimden başka kaybedecek neyim var?” diyebiliyorsanız, para sizin için amaç değil araçsa, net biçimde ifade edeyim, kenara ayırdığınız parayı yok sayabiliyorsanız, kesinlikle borsayla tanışmanızı öneriyorum. Köpeklik eden ve deveyi havuduyla yutan iktisatçıları ancak İstinye sırtlarında tokatlayabilirsiniz. Halkı soyan abuzittinleri soymaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Şunu da kafanıza kazıyın: Sanal âlemde kafanızı çalıştırıp reel dünyada kazanç sağlayabileceğiniz tek yer borsadır. 

Cuma, Eylül 04, 2015

Reziliazam'dan Alıntı

Bir Türk’ün normalleşebilmesi için olmazsa olmaz şart nedir? Kesinlikle yurdum gazetelerini, bilhassa köşe olmuş köşe yazarlarını okumamalı, spor yayınları ve belgeseller haricindeki televizyon yayınlarını izlememeliyiz. Ajansları internet sitelerinden, yabancı gazetelerden, reutersten filan anbean takip edin, fakat berrak dimağınızı tekelci medyadan koruyun. Bu şaşırtıcı gerçeği keşfettiğimde otuz dört yaşımdaydım, yani hayli geç kalmıştım. Maalesef hepimiz papağanlaşıyoruz, ileri sürdüğümüz fikirler kendimize ait değildir, bir yerden okuduğumuz ya da duyduğumuz safsataları bire beş katıp kişniyoruz. Borsadaki başarımın tılsımlı formülü bu kaçışımdır; menetmekten değil bilinçli bir tercihten bahsediyorum, bu nüansı atlamayın.

Çarşamba, Ağustos 12, 2015

Twitter Hesabım

Twitter hesabımı 12.08.2015 akşamından sonra gizliye ayarladım, böylece finansal tüyolar verebilirim, keyfimce kükreyebilirim. Bu iş iyi oldu, artık parazitlerden kurtulacağım. Borsa yorumculuğunu bırakalı on yılı geçti, pılı pırtıyı topladığımda aylık 25 lira ödeyen 39 üyem vardı, senelerdir twetter'da kişniyorum, hem yazarım hem emsalsiz borsacıyım, beni iplemiyorlar, daha doğrusu gizlice takip ediyorlar. Sizi gidi köftehorlar! Siz giderken ben geliyordum, bildiğinizin bin mislini unuttum. Hacıyatmazlar! Kanaryamın çükünü yiyin, benle müşerref olmak şereftir ve sizi bu şereften yoksun bırakıyorum, yeni durumunuzu (Kimseye şerefsiz demedim, öyle anladıysanız ne yapabilirim?) sorgulayın.

Pazar, Temmuz 19, 2015

Fosyalist! (Not:Reziliazam'dan Alıntıdır, Her Hakkı Saklıdır, Başka Yerde Neşredilemez,)

Ey fosyalist denilen insan müsveddesi! Sosyalist eşkâline bürünüp martaval okumayı bırak, özüne dön! Sayende öğrendim ki kuduz köpekten kaçmayacaksın ama Türkiye Cumhuriyeti pasaportlu bir vatandaş, “Ben sosyalistim,” diye lafa başlıyorsa arkana bakmadan kaçacaksın. Kuduz köpeğin ısırığının muhtemel zararlarını bir ayda tamamlanan beş aşıyla bertaraf edebiliyoruz, fakat mutasyona uğrayan fosyalizm virüsünün çaresi yok! Elektron, proton ve nötron parçacıkları uzmanı olan Einstein abimin meşhur teorisine göre bir gram maddenin enerjiye dönüşümünden vasati bir insanın 23500 yıllık ihtiyacını karşılayacak ölçüde kilokalori enerji elde edilebiliyormuş; şayet fosyalistlerin tamamını enerjiye dönüştürmeye kalksaydık, evrenin sonu gelebilirdi. Şu hâlde onları yok etmeye de gelmez. Varlıkları bir dert, yoklukları bin bela! Yaktın bizi fosyalist, Allah belanı vere!

Perşembe, Temmuz 02, 2015

Dolar'ın (USD) Cenazesi - THE FUNERAL OF USD

Konjonktür muvacehesinde dolarla olan evliliğimizi bugün itibarıyla sonlandırdım; talakıselaseye uygun olarak üç defa "Boş ol!" dedim, yeşil sarıklı hocadan boşanma ilamını aldım, müftüye de Mecelle'ye, şeriata, kapitalizme, Marksizm’e uygunluğunu tasdiklettirdim. USD öldü, totemuteala rahmet eylesin! Amin! Merhumun çok ekmeğini yedim, mekanı cehennem olsun ki orada da görüşelim. 

Perşembe, Haziran 25, 2015

HZ. MELİH GÖKÇEK (REZİLİAZAM'DAN ALINTIDIR, HER HAKKI SAKLIDIR, İZİNSİZ YAYIMLANAMAZ)

HZ. MELİH GÖKÇEK

Öncelikle belediyelerin kaynaklarını spor kulüplerine aktarma modasının öncülerinden olan Sefa Sirmen ve Celal Doğan gibi mümtaz şahsiyetleri şükranla anıyorum. Onlar sayesinde bazı kendini bilmez belediye başkanları yol, su, elektrik, kanalizasyon, altyapı, kültür ve benzeri lüzumsuz işler yerine asli görevlerini öğrendiler. Hikmetine sual olunmaz yüce iblislerim hasbelkader bir gün muhterem Sirmen ve Doğan ile ıssız ve tenha yerlerde teke tek karşılaşmamızı lütfeylerse, yanımdan ayırmadığım meşe odunumla kendilerine karşı beslediğim derin muhabbet ve bağlılık duygularımı sunmaktan imtina etmem. Böylece, gıllıgışlı erketecilere tapınmayı şiar edinen Reziliazam’ın hürmetinin nişanesini ebediyete intikal edene dek taşırlar.

Ankaraspor, Keçiörengücü ve Askispor derken son olarak Ankaragücü’ne boyunduruk vuran başkent belediye başkanı Melih Gökçek’e Allah zeval vermesin; devletin kasasını boşaltana kadar esenlikli ve uzun bir ömür sürsün! Âmin! Bir asır önce ücra köşelerde gizlice futbol oynayan limonatacıları hafiyelerine kovalatan hünkârlar vardı. Şimdiyse, “Allahtan başkasına hesap vermem,” parolasıyla hükümranlığını ilan eden Hazreti Melih bin Ahmet Gökçek’i görüyoruz. Zatıalileri benim indimde evliya mertebesindedir, ayrıyeten son padişahtır. Kefereden devşirilen medeni yasanın gazabına uğrayan sultanımın haremi yok, lakin zevcesi ve dahi veletlik devirlerini geride bırakan şehzadeleri var. Allah nasip ederse, bu memleketin anasını ağlatma işini, yani sevinçten ağlatma mevzusundan bahsediyorum, onlar devralacaklar. Ankaragücü başkanlığı makamını bileğinin gücüyle işgal eden yetenek abidesi şehzade Ahmet Gökçek’in huzuruna çıkabilseydim, en kralından bir temenna çaktıktan sonra bir de kafayı… kısacası kafasını kullanırsa Ankaragücü’nü Şampiyonlar Ligi’nin finalinde oynatabileceğini söylemek isterdim, fakat prensipleri gereğince derbeder hicivcilerle muhatap olmuyorlar.

Ankaraspor, Süper Lig’e çıkmadan önce maçlarını Keçiören’de yapıyordu. Ben olanca rezilliğimle tavukgötü büyüklüğündeki tribünde oturabilecek yer arıyordum ama Allah’ın futbol sahalarındaki elçisi Melih Gökçek, maçlardan önce sahanın ortasına helikopterle teşrif ediyordu. Avrupa ülkelerinde bir belediye başkanı bu biçimde davransaydı, “Gel lan buraya, halkın vergileriyle toplanan paraları hangi hakla çarçur ediyorsun?” diyerek adamı dolandırıcılıktan tutun, envaiçeşit yolsuzlukla suçlayıp görevden alırlar, büyük olasılıkla hapse tıkarlardı. Frenk diyarlarında beyhude yaşayan cahil ve cibilliyetsiz ekselanslara boşuna gâvur demiyoruz; gelsinler, idareimaslahat dersi alsınlar. Bana gelince, helikopterin kalkış ve inişinin ne denli maliyetli olduğunu bildiğimden, bu debdebeli ve forslu yaşantısına hayran kaldığım değerli başkanımıza her seçim döneminde oy vermeyi ihmal etmedim. Ölsün, gene ona oy vermezsem namerdim. “Dirisinin hayrını görmedim ki ölüsüyle hayal kırıklığına uğrayayım!” manası çıkarmayın, “kendilerine sonsuza kadar bağlıyım,” demeye getiriyorum. Vefa borcu denilen bir şey var ve bunu gösterebilmek adına iskeletine bile oy veririm.

Padişahım bonkörce harcadığı paralarla Ankaraspor’u Süper Lig’e çıkardı, transfer harcamaları itibariyle üç büyüklerle yarıştı. Çokbilmiş spor duayenlerine sorsanız, “Tüysüz delikanlıların vergilerini hesapsız kitapsız şekilde sağa sola saçtı da ne oldu? Sonuç havayla cıva değil mi?” derler. Kerameti kendinden menkul o kalemşörleri, sayın başkanımın arabalarıyla yol kesip adam sopalayan yiğit şehzadelerine havale ediyorum. Uluların en ulusu, yücelerin en yücesi bir hakanı savunmak elbette Reziliazam’a düşmez, ancak iktisat yasalarını bilmeyen zevzek dayanışmacıların havlamalarına ifrit olduğumdan susamıyorum. Evet, başkanımın bilmem kaç milyar dolarlık borç yükü altına soktuğu büyükşehir belediyesini resmen iflasın eşiğine getirdiğini, borçlarının bir kısmını olsun çevirebilmek için özelleştirmeler yapıldığını öne süren it kopuk çıkabilir, makro ve mikro iktisada aklım ermez, ancak bu mevzu sanıldığı gibi kötü değildir. Bilakis Türk ekonomisinin gelecekteki devasa hamlelerinin başlangıç noktasıdır. Kaz kafalı ekonomistlere şöyle izah edeyim: Birisi zengin diğeri yamalı pantolonla dolaşacak kadar fakir iki kişi düşünelim. Hangisi çok çalışır? Yo, yatağı kastetmiyorum, tabii ki yoksul vatandaşların kalantorlarla rekabette başarılı olabildikleri yegâne alan yorgan altıdır. Açlıktan kemikleri birbirine yapışan gariban yurttaş, zeytin ekmekle karnını doyurma pahasına gün boyunca eşekler gibi didinirken, ötekine genel müdür maaşı da verseniz mesailere bağımlı kalmayı kabul etmez; özcesi yoksulluk çalışmaya, bir şeyler üretmeye yol açıyor. Şu hâlde, Türk milletinin muhtaç olduğu kudret, damarlarındaki A (RH) pozitif kanlardan ziyade fukaralıktadır. Padişahım bu yampirilikleri hepimizden iyi biliyor ve Türk halkının karıncalar gibi çalışmasını istiyor. Elde barkta zırnık kalmayınca ilkin vergiler artacak, bilahare tek tük görülen iflaslar genele yayılacak, derken necip milletimiz yetmiş sente muhtaç olacak ve bir lokma ekmek uğruna yollara düşecek, sonuçta cennet vatanımda aylak insan kalmayacak. Ne muhteşem bir plan! Bu ülkede Hz. Melih Gökçek misali milli serveti ziyan edecek ve devleti devasa borç yükü altına sokacak on tane daha vatansever belediye başkanı bulunsaydı, altı aya kalmadan moratoryum ilan ederdik. Keşke bu tür bir fiyasko gerçekleşseydi, çünkü gırtlağına kadar borca batmış Türk halkının köle misali günde yirmi saat çalışacağına ve Japon mucizesini sollayacağına tüm kalbimle inanıyorum. Tembel politikacıların büyük başkanımızı sevmemelerinin esbabımucibesi budur. Allah belalarını vere, tiz kelleleri vurula! Âmin!

Herkes ahkâm keserse işler yürümez. Neymiş, padişahım futboldan anlamıyormuş. Tamam, şehzadelerin de anlamadıklarını kabul ediyorum ama daha iyidir, asıl anlasaydılar Türk futbolu mahvolurdu. “Iskartaya çıkarılan futbolculara harcanan o meblağla ben transfer yapsaydım, rahatlıkla üç sene peş peşe şampiyon olur, Fenerle Cimbom’u kovaya çevirirdik,” dediğinizi duyar gibiyim. Benim şapşalak kardeşim! Ağzından çıkanı kulağın duymaz, sağda solda hot zot atar, padişahımla şehzadelerimize laf çarparsın. Ne yani, tüm kupaları Ankaraspor veya Ankaragücü toplasaydı daha mı iyi olurdu? Egoistlik etmeyelim, sadece küçük bir azınlığı değil, Türkiye genelini düşünelim. Padişahımın iddiasız takımları sayesinde Süper Lig’in on yedi takımı da mutlu oluyor, ancak sen bencillik yapıp yalnızca Ankaragücü’nü düşünüyorsun. Soruyorum: Bir insanın mutluluğu mu yoksa on yedi insanın mutluluğu mu iyidir? Ankaragücü kaybedecek, diğer ekipler kazanacak! Reçete diye buna derim.


Muhayyer padişah Melih Gökçek ihtiyaç duyulması hâlinde halifelik makamını da layıkıyla doldurabilir, haddizatında her türlü eleştiriyi göğüsleyebilen, toleranslı bir şahsiyettir. Misal, padişahlar muhaliflerinin boyunlarını vurdururlar, fakat asaletine kurban olduğum Melih başkanın buna benzer bir münasebetsizliğe kalkıştığına rastlamadım, yalnızca mahkemelere verip süründürmekle yetiniyor. Ne asil bir ruh ya Rabbi! Fatih Sultan Mehmet padişahlıktan emekli olmasına rağmen SGK’den maaş alamama talihsizliğini yaşadı, ondan türeyen nesillerin osuruktan başka silahı kalmadı; Fatih’in torunlarından biri olmama karşın Babıali’de naralar eşliğinde taarruza kalkmıyor ve sabırla bekliyorsam, kadirşinas halkımızın Hz. Melih Gökçek’in hakkını teslim edeceğine olan inancımdandır. Padişahım sen çok yaşa! Gerçi dualarım kabul edilmez ve rotanı öbür dünyaya çevirirsen de gözün arkada kalmasın, çünkü araçlarıyla yol kesip milleti kötekleyen şehzadelerin yerini almak için aportta bekliyorlar. Ya Rabbi! Melih Gökçek’e uzun ömür ver ama bana da sabır ver. Âmin! Gayri dayanamıyorum, yani muhaliflerini görmeye dayanamıyorum.

Not: Reziliazam'dan alıntıdır, her hakkı saklıdır. Başka platformlarda izinsiz yayımlanamaz.

Pazartesi, Haziran 22, 2015

Güvercinler Bu Sabah (22 Haziran 2015) İlk Yumurtayı Bıraktılar

Kerkenezlerden sonra güvercinler balkonuma yuva yaptılar, bu sabah ilk yumurtayı bıraktılar. Dün gece kerkenez balkon demirinde uyudu, güvercin yuvada yattı, yani kerkenez şimdilik güvercine de yumurtaya da saldırmadı ama ileride yavruları yiyebilir.

Kerkenezlerin Altı Yumurtası!

Kerhaneciler balkonumu mezbahaya çevirdiler.

Pazar, Haziran 21, 2015

Kuşlar Etrafımdan Ayrılmıyorlar

Kerkenezler balkonumda yuva yaptılar, altı yumurta bıraktılar, kuluçkaya yattılar, yavruları büyüttüler, derken şimdi de güvercinler balkonuma yuva yapıyorlar. Üç günden beri çalı çırpı topladılar, bugün öğleden sonra güvercinlerden biri yuvaya yattı, herhalde yakında yumurtlayacak. İşin garibi kerkenezler balkon demirine konuyorlar, yatan güvercine sataşmıyorlar ama yarın öbür gün yumurtayı yahut yavruları yiyebilirler. Ben işime bakacağım, güvercinleri ekmekle (Balkonun yanındaki pencereye bırakırım,) besleyeceğim. Bu işte bir gariplik var. Demek ki hayvanlar bana itimat ediyorlar. Vay anasını sayın seyirciler! Tabii bu yaz balkon bana haram oldu, halbuki ne hayallerim vardı. Sandalyeye kurulacaktım, birayı yudumlayacaktım, yıldızları seyredecektim. Totolar yattı!

Çarşamba, Haziran 17, 2015

Futbol Kamuoyunun Dikkatine!

Salakların yöneticilik yaptığı kulüpler desteklenir mi? Transfer girişimlerine bakıyorum, taraftara acıyorum. Yabancı bir takımda yedeğin yedeği olan bir golcü söylesem, kelepire alınır, bizim kral (?!) Burak'ı top diye oynar. Wolfsburglu Bendtner 27 yaşında, Danimarka milli takımın as oyuncusu, gelgelelim Bundesliga'da forma şansı bulamıyor. Şapşal yöneticilerimizle, dangalak menajerlerimizle bu kervan yürümez. Romanlarımı İngilizceye veya başka bir dile çevirtsinler, yayımlatsınlar, onlara düşük maliyetle süper bir ekip kurdurayım. Ajandama otuz iki yabancı futbolcunun ismini kaydetmişim. Dangalak yöneticilerimizle ahmak menajerlerimiz benle irtibat kursunlar. 

Turkey

I will be sixty in six months, I have never come across a solid product or a reliable person in Turkey (except for my late father). Goods, f...