Birkaç ay önce de benzer bir hadise yaşadım, dünkünü aktarayım. Buraya 1 Ağustos 2016 tarihinde geldim, beş ay sonra dördüncü yılım dolacak, o günden beri mahallemizin kedilerine salam, sosis, ... veriyorum, son iki aydır ton balıklı yaş mamaya geçtim, çünkü bayılıyorlar, kıtlıktan çıkmış gibi yiyorlar. Mahallemizde köpek yok, olsaydı iflas ederdim, zira çok yiyorlar. Kuşlara da bakıyorum, her gün cinmısır veriyorum, geldiğimden beri balkonumda kuluçkaya yatıyorlar, cücük peydahlıyorlar. Coni gidince balkonumdaki yuvayı temizledim, çünkü bu ay yurt dışına hicret için seferlere başlayacağım, şimdi pasaportumu bekliyorum, dün akşam PTT'den mesaj geldi, teslimat için geleceklermiş. Burası bu ülkede görülebilecek en nezih yerlerden biri, memur takımı, bu memleketin en gelişmiş bölgelerinden biri diyebilirim. İlk kez patırtı, gürültü olmadan bir evde yaşadım, üst katın gümbürtülerini duymadım, Coni ile birlikte ömrümün en güzel yıllarını yaşadım. Bereket kendi yağımla kavruluyorum, vatandaşla kontak kurmuyorum, yoksa yanmıştım, çünkü çoğu çıldırmış, toplum dejenere olmuş. Sadede geleyim, dünkü anımı aktarayım, yorumu size bırakayım. Mamayı bitirmeleri için başlarında bekliyorum, çünkü yan taraftaki ilkokulun çocukları kedileri rahatsız ediyorlar, kovalıyorlar, hepsi yabani, benden başka insana yanaşmıyorlar, benden de ayrılmıyorlar, eve dönerken binanın girişine kadar eşlik ediyorlar, tabii elliyorum, mıncıklıyorum. Dün mama faslı bitmişti, spora gidiyordum, ümmetim de peşime takıldı, yere sırtüstü yatanların karınlarını okşuyorum, bir yandan da ilerliyorum, derken 8-9 yaşlarında erkek çocuk kedilere hamle yaptı, onlar da kaçıştılar, çocuğa "kedileri kovalama, korkuyorlar, ben seni kovalıyor muyum, sataşma," dedim ama dinlemedi, üstlerine koşturdu. Hoppala! Bir daha ikaz ettim, yine tınlamadı, bizimkiler çalılıklara tüydüler. Bu sefer, "ne terbiyesiz çocuksun, ben senin büyüğünüm, niye dinlemiyorsun?" dedim, meğersem annesi iki erkek çocukla arkadan geliyormuş, top gibi gürledi, bana çıkıştı, çocuğa ne diyorsunuz dedi. Al başına belayı, kedileri kovalıyor, uyarımı dinlemiyor dedim ama vıdı vıdı etti, doğru dürüst konuşamaz mısınız dedi. Bayan, yedi kitabı olan yazarım, ifade bahsini bilirim, sizin Türkçenizden iyi İngilizce bilirim, ancak konunun bunla ilgisi yok, çocuğunuza terbiye verin, bir kere hayvanları taciz etmesin, ikincisi büyüklere saygılı olsun dedim, yine carladı, o zaman "uzatmayın, sizle muhatap olmak istemiyorum," dedim, mecburen sustu, çocuklarıyla yoluna devam etti. Ben böyle yapsaydım, rahmetli babam beni körü körüne savunmazdı, iyice haşlardı, öteki adamdan özür dilerdi, bana nutuk atardı, "oğlum, deli veya sarhoş olsa dahi büyüklere karşı gelme, olay mahallini terk et, asla diklenme," derdi. Zamane veletleri öyle mi? Neredeyse benle kavga edecekler. Ebeveynleri bin beter, burada allameicihan olan kişi, dişi Avrupa'da anca hela temizliyor yahut işsizlik maaşı alıyor. Niye? Toplum 12 eylül darbesinden sonra dejenere oldu. Kitaplarımda çarşaf çarşaf yazdım. Bıktım, illallah dedim, ıssız adaya yerleşsem bile bu ahali beni rahatsız eder. Türkiye hudutlarını terk etmem gerekir, inşallah bir devlet bana kalıcı yerleşim hakkı verir de ölene dek okurum, yazarım. Bir daha bu coğrafyaya dönmemek en büyük hayalim, cenabıtoteme adak adadım, o günleri görebilirsem sözümü tutacağım.