Şabanlığımızı gösteren bir örnek vereyim. Amaçlı çocuklar dershane
kapılarında sürünüyorlar; ezelden beri söylüyorum, ya dershaneleri ya okulları
kapatsınlar. Benle hemfikir olmayacak ebeveynin alnını karışlarım, üstüne
üstlük inek gibi sağılıyorlar. Bakanlar takdire şayan bir çıkış yaptılar,
taşkın irini neşterleyeceğiz, dediler amma velakin çıkar odaklarının gazabına
uğradılar, Okyanus ötesinden şamarı yediler. Eloğlunun eli armut devşirmiyor,
yeşil takkesini silktirdi, euzubillahimineşşaytanirracim, dedi, eteğindeki taşı
döktü, ezelden beri bildiği hırsızlıkların, çaldırışların bir kısmını ifşa
etti. Açıktan açığa görüldü ki cemaatin sigortası attığında abajur yetmiyor,
ampul patlayabiliyor. Tamam, Tayyip ağam soruşturmalardan sonraki safhada
çirkefleşti, demokrasinin içine dışkıladı, o dilemmayı karıştırmayın,
dershaneciliğin benimsetilişine odaklanın. Diğer particiler yahut milyonlarca
seçmen AKP'yi bu kararından ötürü desteklediler mi kösteklediler mi? Yüzde
doksan dokuz onda dokuzluk bir kitlenin AKP'nin arkasında olması gerekirdi,
sadece dershanelerden nemalanan küçük bir zümre huysuzlanmalıydı ama öyle
olmadı. Muhalif partizanlar, goygoycular ve şakşakçılar ilkesizliği ilke
edinmişler. Hikâyeli gelişmeler dahi halkın aklıselimlik seviyesini ispatlıyor.
Paçanız sıkıyorsa kendinize zekâ ve kişilik testi yaptırın, boyunuzun ölçüsünü
alın. Hodri meydan!
Dershaneler
ilk etapta seyrekleşecekmiş, bilahare lağvedilecekmiş de falan feşmekân, sen bu
masalları külahıma anlat! Niyetin ciddiyse üniversiteye giriş sınavını
kaldırırsın, dershaneci de apayrı bir sektörde rızkını arar, mesela
baklavacılık, ekmekçilik, börekçilik, pastacılık, şekercilik, dokumacılık,
işportacılık, çantacılık, takunyacılık, tespihçilik, şilepçilik, parkecilik
yapar.
Fethullah
Gülen düne kadar efsaneleştiriliyordu, aklanıyordu, erdem timsali bir sembol
diye algılatılıyordu; şimdi tu kaka oldu, ne CIA ajanlığı kaldı ne esrarengiz
dikizciliği! Banknot kapıdan girince iman bacadan çıkıyor.
"Fethullah
Gülen onu dinletmiş, bunu izletmiş, ortanın sağını böldürtmüş," diyorlar.
Hizipçilik lafın dibidir, dedikodular beni bağlamaz, zati büyük olasılıkla beni
de takip etmiştir, hatta eline fırsat geçse bir kaşık suda boğabilir. Umurumda
değil, neticelenişe bakarım. Kamu namına bekçilik yapıyor, bundan iyisi Şam'da
kayısı! Nitekim servisçiliği çevikleştirmiş ve gıllıgışlı varyasyonları ifşa
etmiş, helal olsun! Molozluğuma rastlarsa beni de madaralaştırsın, elini şap
şap öpmezsem namerdim.
Kim ne derse desin, Fethullah Gülen bizi ayıltabildi; benim fakslarımı da
kaydettirsin, okuttursun, ıcığını cıcığını çıkarsın; biseksüellik, orospuluk
yapan birini tespit ederse afişe etsin. Cümle âlem yuhalasa bile ben
alkışlayacağım. Şu ana kadarki icraatları dolayısıyla kendisine saygı
duyuyorum, bahusus Ergenekon ve Balyoz'daki rolünü takdir ediyorum,
sığınmacıları dinçleştirebildi. Helal olsun!
Şerefli
insan yavşaklaşmaz. Sen gizli gizli şahsiyetsizlik yapacaksın, bir ispiyoncu
seni gammazladığında sızlanacaksın. Öyle yağma yok! Gıcıklığından utanıyorsan,
uslu duracaksın. Şuracığa yazıyorum. Ta üsteğmenliğimden bu yana takip edildim,
umursamıyorum, bir kere olsun kızdıysam şerefsizim, çünkü gizlim, saklım yoktu,
olmadı, olmayacak. Beni takip etmek yahut telefonlarımı dinlemek serbesttir, şu
safhadan sonra öyle de olması gerekir, çünkü yazarım, ammeye mal olmuş bir
portreyim.
Biz öylesine
salağız ki popüler zibidilerin dinlenişini destekleyeceğimize köstekliyoruz.
Ulan hırt! Sana ne? Ötürüklü bıçkınları dinlesinler, kirli çamaşırları varsa
diskalifiye etsinler, senin ambarına giren çıkan var mı?
Hukukçuların bildiği üzere illegal yöntemlerle elde edilen
bulgular delil olarak değerlendirilemiyor; yani fezleke olmadan kazıkçının
rezidansına girseniz, gizlice dinleseniz, kirli ilişkilerini teybe kaydetseniz,
fasa fiso! Pislikleri barizleştirdiler, mamafih bu maddeye isnaden
yiyiciliklerin üstü örtüldü; hamam bahşişi mealinden Ergenekoncularla şikeciler
aklandı. Mutlak yahut nispi butlan anlamam, barutla oynuyorlar, namuslu
insanların vicdanı sızlıyor, bir gün kaos çıkabilir.
Arnavut
kökenli bir ailenin çocuğu olan Hakan Şükür, namıdiğer Torinolu Şaban
dershanelerin kapatılmasıyla gönüllendi, AKP'den istifa etti ve grup
oturumlarına katılmadı. İyi de, kimse ona hangi dershanenin nasıl bir faydasını
gördüğünü, tahsil düzeyini filan sormuyor. Bu koç kaç dershanede ders başı
etmiş, niçin akademiye girmemiş ve zırcahilliği yeğlemiş?
Askeri darbelerin yolunu kesseniz de fark etmiyor, sivil cenahta da aynı
dümeni tezgâhlıyorlar. Yolsuzluk soruşturmasına başlanıldığı günden beri hukuk
çiğnendi, çünkü Tayyip ağam dukalık kurmuş, cancağzına yan bakılmasına tahammül
edemiyor, hukukçular yerine gugukçuları iş başına getiriyor. Böyle bir ülkede demokratlık
taslıyoruz. Yuh!
Kepazelikleri, sapıklıkları tek tek bölümlendirmeyeceğim, cümle âlem
biliyor. Beni dürüstlük timsali diye nitelendirecek nice kereste çıkar. Buna
rağmen bir savcı ifademi alsaydı, rahmetli babam beni korumazdı, bilakis
acımasızlaşabilirdi, “Vay teres! Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, herhâlde bir
dubara tertipledi ki mahkemelik oldu,” derdi, hatta adliyecinin sırtını
sıvazlardı, “Hâkim bey, bu deyyusun çıktığına kaktırayım, bin dereden su
getirdim, moruklaştım ama adam edemedim. Bir halt karıştırdıysa gözünün yaşına
bakmayın, bahçelikli bir köşkte derakap asıverin,” babından öğütlerdi. Bir
bitaraf babanın, bir de yanlı şambabanın sesi aksediyor; atalığın başkalığını
sınıflandırabiliyor musunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder