Yazar, trader, horgeneral, Türk Silahsız Kuvvetleri Başkomutanı, Yokluk Fonu reisi, Hıyanet İşleri Başkanı, kuş pezevengi, düş hekimi, hayal taciri, borsa peygamberi, parayolları genel müdürü, parabulucu, kültür aristokratı, üstün korkaklık madalyası, beyaz zenci, haymatlos, tektuşconi, heccav, beisicumhur, meritokrasi, ekomünist, futbolog, sütkolik, arbitraj, satranç, snooker, müzik, briç, body building, kafes dövüşü. Yedi kitabımı da google.books'a yükledim.
Salı, Şubat 06, 2018
Halkbank Hisse Senedi
Halkbank bugün (5 Şubat 2018) yüzde 1.60 düştü, 9.83'den kapandı. Bileşik endeks ise günü 116 852 ile tamamladı. Bence 11 Nisan 2018'deki jüri kararı hisseyi darmaduman edecek, 6 lira test edilecek. ABD mahkemelerinin son iki yılda rekabeti ihlal dolayısıyla Google firmasına, egsoz ölçümündeki hile yüzünden Wolfswagen'e verdiği cezaları hatırlıyorum da tüylerim diken diken oluyor. Piyasa değeri 3 milyar dolar olan bir şirkete 20-30-40 milyar dolar ceza verilirse facia olur ki öbür şirketlere isnat edilen suçlara bakılırsa bu çapta bir hayasızlık beklenilebilir. İşin doğrusu bize kumpas kuruldu, ancak akibetten kaçamayız, dünyanın düzeni böyle kurulmuş, haklı olan değil güçlü olan davayı kazanıyor. Adamlar sivil halka atom bombası attılar, milyonlarca Kızılderiliyi katlettiler, yine de cezalandırılmadılar. Tıraşı keseyim, sadede geleyim: "Oylum oylum fidan boylum" türküsünü söyleyeceğiz.
Borsalarda uçuş bitti, sıçış başladı
Geçen hafta, 30 Ocak 2018'de burada "borsalarda büyük düşüş bekliyorum" başlıklı yazı yazdım, o zaman Dow Jones endeksi 26 500'ün, BİST 120 000'in üstündeydi, her gün rekor tazeleniyordu, o günden sonra dünya borsaları tepetakla gitti, hele Dow Jones amı götü dağıttı, paraşütsüz çakıldı. Her başarısızlığa bir bahane buluyorlar, inşallah beni manipülasyonla suçlamazlar. Bu filmin sonu hüsranla neticelenecek, para babaları babalara gelecek, ekonomik kriz vatandaşı elek gibi delecek.
Pazartesi, Şubat 05, 2018
Pazar, Şubat 04, 2018
Esed
Başkomutan Esed için "Bir milyon vatandaşını öldürdü, teröristtir," diyor, yerden göğe kadar haklı, bu gezegende kimse aksini iddia edemez, adam onurlu olsaydı, çoktan istifa ederdi. Yalnız bizim bu tür demeçlerden ve savaştan kaçmamız gerekir, yoksa Amerika'nın ve sömürgeci ortaklarının eline koz veririz, zaten Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek için bahane arıyorlar. Tehlikeli sularda yüzmeyelim, teröre odaklanalım, barış yanlısı siyaset yapalım, kopuklara sataşmayalım.
Esed Amerikan finosu, zinhar aldanmayın, APO soysuzunu ve ekibini Beka Vadisi ve diğer yörelerde kim korudu? Mahsun Korkmaz Akademisi ve daha bir sürü terör tesisi Suriye istihbaratının himayesinde faaliyet gösteriyordu. PKK'nın ABD işi tezgah olduğunu 30 senedir söylüyorum, 15 Temmuzdan sonra herkes Hanyayı Konya'yı anladı. İtle dalaşmaktansa çalılığı dolaşmak yeğdir. Rüzgar eken fırtına biçer. Esed yarattığı kan gölünde boğuluyor.
Konsantrasyonumuzu dağıtmayalım, terör batağını kurutalım, PKK ve FETÖ'nün kökünü (15 Temmuz davaları bir an önce sonlandırılsın,) kazıyalım, bir daha darbe olmaması için yasal önlemler alalım, CHP belasından kurtulalım, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Esed Amerikan finosu, zinhar aldanmayın, APO soysuzunu ve ekibini Beka Vadisi ve diğer yörelerde kim korudu? Mahsun Korkmaz Akademisi ve daha bir sürü terör tesisi Suriye istihbaratının himayesinde faaliyet gösteriyordu. PKK'nın ABD işi tezgah olduğunu 30 senedir söylüyorum, 15 Temmuzdan sonra herkes Hanyayı Konya'yı anladı. İtle dalaşmaktansa çalılığı dolaşmak yeğdir. Rüzgar eken fırtına biçer. Esed yarattığı kan gölünde boğuluyor.
Konsantrasyonumuzu dağıtmayalım, terör batağını kurutalım, PKK ve FETÖ'nün kökünü (15 Temmuz davaları bir an önce sonlandırılsın,) kazıyalım, bir daha darbe olmaması için yasal önlemler alalım, CHP belasından kurtulalım, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Gıda Borsası Kurulacakmış
Türkiye'de emtia piyasası yok, ayrıca yabancı borsalardan işlem yapılamıyor. Bu eksiklikleri yirmi senedir söylüyorum, yazıyorum, nihayet adım atılmış, ürün ihtisas borsası kurulacakmış. İsabet olur, enflasyonun düşüşünden, yatırım ortamının iyileştirilmesine kadar bir sürü alanda ekonomiyi güçlendirir.
Süleyman Soylu ve Berat Albayrak
İç işleri bakanı Süleyman Soylu ile enerji bakanı Berat Albayrak favori siyasetçilerim, ikisini de hayranlıkla izliyorum. Dedemle babaannem Trabzon-Tonya kökenli, hem Soylu hem Albayrak Trabzonlu, müthiş bir tesadüf, ister istemez gururlanıyorum. Başkomutan da (Rizeli) bizden, milli savunma bakanı Canikli Giresunlu, ne varsa Karadeniz uşağında var. :)
Cumartesi, Şubat 03, 2018
Başkomutana Helal Olsun!
Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuzdan sonra çehre değiştirdi, hayallerimin politikacısı oldu, ancak ben otuz sene önceki çizgimden sapmadım, aynı istikamette ilerliyorum, onun uyanışı yeni başladı veya sırtından bıçaklandığını anladığı için özüne döndü, gerçek yüzünü sergiledi. Öyle ya da böyle, kalbimi fethetti, demeçlerini dinlerken mest oluyorum, tereyağı gibi eriyorum. Dün CHP liderine, "Ey Kemal, yiğitsen açıkla, PKK terör örgütü müdür?" diye soru yöneltti, PKK ile CHP'nin kol kola yürüdüğünü iddia etti. Hey gidi başkomutan! Ben otuz sene önce bunları söyledim, bedel ödedim, sakıncalı subay kategorisine ayrıldım. İnşallah sana bir şey olmaz, kalbim seninle, emrin olursa haber uçur, kamikazelik dahil her icraata hazırım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli portresi başkomutan, gerisi yalan, yaşasın Recep Tayyip Erdoğan!
Not: Başkomutana siz yerine sen diye hitap etmek alçaklıktır, günlük yaşamda liseliye bile siz diyorum, fakat içli duygularımı ifade ederken mecburen böyle seslendim, yanlış anlaşılmasın.
Not: Başkomutana siz yerine sen diye hitap etmek alçaklıktır, günlük yaşamda liseliye bile siz diyorum, fakat içli duygularımı ifade ederken mecburen böyle seslendim, yanlış anlaşılmasın.
Cuma, Şubat 02, 2018
Araç Sayısı
Türkiye nüfusu seksen bir milyonu aştı, 2017 itibarıyla trafiğe kayıtlı araç sayısı yirmi iki milyon iki yüz bin oldu. Bence müthiş bir rakam, demek ki herkesin arabası var. Benim maaşım son zamla 1971 lira olmuş, destekle beraber 2 076 kağıda yükselmiş. Teliften bir kuruş almadım, hatta kapak tasarımını ben yaptığım halde karikatürcülere cebimden her çizim için 100'er lira ödedim, imza günlerine gidiş masrafı da benden oldu, Reziliazam ile Deliminatör'ün bana ayrılan kısmını İstanbul'daki arkadaşım getirdi, çünkü yayıncı kargo ücretinin benden tahsil edilmesi için talimat vermişti.
Bu durumda ancak çekçek alabilirim, bir de bisiklete binebilirim. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarındayız, benim geçim standardımda adalet var mı?
Vay anasını! Ta 14 yaşımdan beri yurt dışına kaçış hayaliyle yaşadım, aşık olduğum kızla bile evlenmedim, hedefime odaklandım, bugüne kadar başaramadım, Coni'nin helvasını yedikten sonra ölümüne taarruz edeceğim, illaki bir ülkeye kapağı atacağım, artık İngilizce yazacağım. On parmağımda yirmi marifetim var, beyinsel fonksiyonlarımı bırakın, fizyolojik açıdan da gıpta edilecek haldeyim, şu anda profesyonel sporcularla yarışırım, birçok alanda çoğunu sollarım, diyet yapabilsem dergilerin kapağındaki hormonlu gençleri aratmam, baklavaları dahi dizdim, üstelik ömrümde stereoids, anabolizan, protein tozu, vitamin hapı veya suplement almadım. Lafı şuraya getireceğim: Şimdi evlenmek istesem paçozlardan bile pas alamam. Yorumu size bırakayım; kapitalizm, cumhuriyet, demokrasi şarkılarınıza devam edin, çok heyecanlanıyorum.
Bu durumda ancak çekçek alabilirim, bir de bisiklete binebilirim. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarındayız, benim geçim standardımda adalet var mı?
Vay anasını! Ta 14 yaşımdan beri yurt dışına kaçış hayaliyle yaşadım, aşık olduğum kızla bile evlenmedim, hedefime odaklandım, bugüne kadar başaramadım, Coni'nin helvasını yedikten sonra ölümüne taarruz edeceğim, illaki bir ülkeye kapağı atacağım, artık İngilizce yazacağım. On parmağımda yirmi marifetim var, beyinsel fonksiyonlarımı bırakın, fizyolojik açıdan da gıpta edilecek haldeyim, şu anda profesyonel sporcularla yarışırım, birçok alanda çoğunu sollarım, diyet yapabilsem dergilerin kapağındaki hormonlu gençleri aratmam, baklavaları dahi dizdim, üstelik ömrümde stereoids, anabolizan, protein tozu, vitamin hapı veya suplement almadım. Lafı şuraya getireceğim: Şimdi evlenmek istesem paçozlardan bile pas alamam. Yorumu size bırakayım; kapitalizm, cumhuriyet, demokrasi şarkılarınıza devam edin, çok heyecanlanıyorum.
Perşembe, Şubat 01, 2018
Gary Cahill
Chelsea'nin kaptanı Gary Cahill (İngiltere milli takımının as oyuncusu, tandemde stoper veya libero oynuyor,) hakkında aylar önce twitter'da yazdım, kulübün resmi sayfasına, takım arkadaşlarına mesaj yolladım, hatta Cahill'in profilinde bile fikrimi açıkladım, CAHİLL ŞİKE YAPIYOR, MAÇLARI SATIYOR, RAKİP HÜCUMLARINDA KADEMEYE GİRMİYOR, OYUNUN İLK ÇEYREĞİNDE KASITLI OLARAK KIRMIZI KART GÖRÜYOR dedim. Aylar geçti, İngilizler bu akşamki Bournemouth faciasından sonra (0-3) mevzuya uyandılar, istatistikler yayımladılar. Chelsea bu sezon Cahill'in oynadığı 16 müsabakada 7 galibiyet, 5 mağlubiyet, 4 beraberlik almış. Onun kulübede bekletildiği 9 maçta 8 galibiyet, 1 beraberlik almış, mağlubiyet yüzü görmemiş. İngilizler bizi küçümsüyorlar, insan yerine koymuyorlar, halbuki bir Türk onların aylar sonra anlayabildiği dubarayı henüz ligin ilk haftalarında çakozladı.
Yalnız Cahill'in hakkını teslim edeyim, mert adammış, gönderimi silmedi, beni bloklamadı, oysa bir Türk bu ithamıma tahammül edemezdi, beni mahkemeye verirdi, en azından bloklardı, çünkü "bile bile şike yapıyorsun," yazmıştım. Bravo, toleranslı adammış, sabrına hayran kaldım, ilk mesajımın altına bu kanaatimi de ekledim, "helal olsun, delikanlının kralısın," dedim.
Aslında Abramoviç'in aradığı adam benim, onda para var, bende akıl, ayrıyeten Ruslara sempati besliyorum, bana Londra'da yerleşim vizesi alsın, Chelsea'ye Şampiyonlar Ligi dahil sayısız şampiyonluk kazandırırım, en ucuz kadrolarla maksimum randıman sağlarım, onu kupa manyağı yaparım, üstelik beş kuruş istemem, fakat illa ikramda ısrarcı olursa, Jack Russel cinsi bir köpek yavrusu hediye edebilir. Benle kontak kursa ve yüz yüze görüşse, gökte aradığı insanı yerde bulacak. Kitaplarım yabancı dillere çevrilseydi, belki vitrin bulabilirdim, şu durumda kopuk muamelesine talim edeceğim. Bat dünya bat!
Yalnız Cahill'in hakkını teslim edeyim, mert adammış, gönderimi silmedi, beni bloklamadı, oysa bir Türk bu ithamıma tahammül edemezdi, beni mahkemeye verirdi, en azından bloklardı, çünkü "bile bile şike yapıyorsun," yazmıştım. Bravo, toleranslı adammış, sabrına hayran kaldım, ilk mesajımın altına bu kanaatimi de ekledim, "helal olsun, delikanlının kralısın," dedim.
Aslında Abramoviç'in aradığı adam benim, onda para var, bende akıl, ayrıyeten Ruslara sempati besliyorum, bana Londra'da yerleşim vizesi alsın, Chelsea'ye Şampiyonlar Ligi dahil sayısız şampiyonluk kazandırırım, en ucuz kadrolarla maksimum randıman sağlarım, onu kupa manyağı yaparım, üstelik beş kuruş istemem, fakat illa ikramda ısrarcı olursa, Jack Russel cinsi bir köpek yavrusu hediye edebilir. Benle kontak kursa ve yüz yüze görüşse, gökte aradığı insanı yerde bulacak. Kitaplarım yabancı dillere çevrilseydi, belki vitrin bulabilirdim, şu durumda kopuk muamelesine talim edeceğim. Bat dünya bat!
Çarşamba, Ocak 31, 2018
Fiyasko
Örtülü bir devalüasyon yapıldı, belli olmasın diye uzun bir zaman dilimine yayıldı, iki seneyi aştı, pusula şaştı, döviz hala gazlıyor. Pekala, işe yaradı mı? Geçen yılın verileri açıklandı, 2017'de ihracat yüzde 10.2, ithalat ise yüzde 17.7 artmış. Dış ticaret açığındaki artış ise yüzde 36.8 imiş. Çüş! Bu ne lahana, bu ne perhiz?
CHP
CHP hakkında senelerdir konuştum, düz yazılar kitaplarımda (Reziliazam ile Deliminatör) çarşaf çarşaf yazdım, Türkiye'nin en büyük belasıdır, dedim, herkes bana güldü, saçmaladığımı düşündü, fakat 15 temmuzdan sonra takke düştü, kel göründü. Şimdilerde AKP ile MHP camiası benim fi tarihindeki iddialarımı tekrarlıyorlar, aslında hemen her konuda benimle aynı çizgiye geldiler, fakat kuşkularım var, çünkü samimi olunsaydı ben baştacı edilirdim, en azından kitaplarım kütüphanelere konulurdu.
Bırakın övgüyü, cezalandırıldım, 15 temmuz gecesi telefonla televizyona bağlanan ve ordunun darbeyi desteklemediğini söyleyen kişi askeri tesislere ve orduevlerine girişimi yasaklattı. İşin garibi onu o geceki sözleri dolayısıyla yere göğe sığdıramadım, gerçek hayatta ve twitter'da methiye düzdüm. Böyle bir kumpasın misli menendi görülmemiştir, sahte belge üretenler bile bu işin yanında solda sıfır kalıyor; çünkü ortada delil yok, tek suçum övmek, yüceltmek oldu. Mazallah olumsuz kelam etseydim, herhalde beni kurşunlatacaktı. Kaldı ki orduevleri babasının tapulu malı mı? Devlete ait sosyal tesisler üzerinde benden fazla hak iddia edebilir mi?
Haksızlığın giderilmesi için MSB önüne dilekçe verdim, başkomutana e-devlet üzerinden başvurdum, iç işleri bakanı, MSB bakanı ve başbakana twitter'dan bilgi verdim, haftalar geçti, kimse beni aramadı, açıkçası umudu kestim.
Şimdi soruyorum: Şüphelenmekte haksız mıyım? Türkiye'de kaygan bir zeminde siyaset yapılıyor, kıble kolayca değiştiriliyor, bugünün doğrusu yarının yanlışı oluyor. Bu karambolde ilkeli adam, madam yaşayabilir mi? Antiemperyalist sloganlara, darbe karşıtı söylemlere ve benzeri demeçlere inanılır mı?
Bırakın övgüyü, cezalandırıldım, 15 temmuz gecesi telefonla televizyona bağlanan ve ordunun darbeyi desteklemediğini söyleyen kişi askeri tesislere ve orduevlerine girişimi yasaklattı. İşin garibi onu o geceki sözleri dolayısıyla yere göğe sığdıramadım, gerçek hayatta ve twitter'da methiye düzdüm. Böyle bir kumpasın misli menendi görülmemiştir, sahte belge üretenler bile bu işin yanında solda sıfır kalıyor; çünkü ortada delil yok, tek suçum övmek, yüceltmek oldu. Mazallah olumsuz kelam etseydim, herhalde beni kurşunlatacaktı. Kaldı ki orduevleri babasının tapulu malı mı? Devlete ait sosyal tesisler üzerinde benden fazla hak iddia edebilir mi?
Haksızlığın giderilmesi için MSB önüne dilekçe verdim, başkomutana e-devlet üzerinden başvurdum, iç işleri bakanı, MSB bakanı ve başbakana twitter'dan bilgi verdim, haftalar geçti, kimse beni aramadı, açıkçası umudu kestim.
Şimdi soruyorum: Şüphelenmekte haksız mıyım? Türkiye'de kaygan bir zeminde siyaset yapılıyor, kıble kolayca değiştiriliyor, bugünün doğrusu yarının yanlışı oluyor. Bu karambolde ilkeli adam, madam yaşayabilir mi? Antiemperyalist sloganlara, darbe karşıtı söylemlere ve benzeri demeçlere inanılır mı?
Salı, Ocak 30, 2018
En iğrendiğim insan tipi
Fikir hırsızlığından, namıdiğer intihalden tiksiniyorum, yetkim olsa bu işe bulaşan herkesi kazığa oturturum. Aç kalırsın, karnını doyurmak için yiyecek çalarsın. Eyvallah, saygı duymasam bile anlarım, suçu toplumda ararım, fakat birine ait pasajı kendine mal eden dürzüye tahammül edemem, çünkü mecburiyetten değil keyfiyetten yapıyor. Herif tam bir alçak, el alemin gözünde paye edinmek için sahtekarlık yapıyor. Bu kadar çıkarperest olan insan toplum için zararlıdır, topluiğne başı büyüklüğünde menfaat uğruna anasını bile satar. Edebi eser arakçılarına bu nazarla bakın, kaç paralık adam olduklarını anlayın.
Bre soysuz, orjinal görüşün yoksa niçin soytarılık yapıyorsun? Başka birinden duymadığın, okumadığın bir şey yazacaksan, amenna, buyur, ancak kopya çekiyorsan, o zaman külahları değişiriz.
Bre soysuz, orjinal görüşün yoksa niçin soytarılık yapıyorsun? Başka birinden duymadığın, okumadığın bir şey yazacaksan, amenna, buyur, ancak kopya çekiyorsan, o zaman külahları değişiriz.
Borsalarda Büyük Düşüş Bekliyorum
Bu yıl (2018) borsalarda tufan kopar, Dow Jones, DAX, Nikkei, şu bu yerle bir olur. Bu çöküşe dua edin, inşallah dünya savaşı çıkmaz. Felaket tellallığı yaptım ama kaderi ben yazmadım. Çok dikkatli olun, mabadı deldirmeyin.
Pazartesi, Ocak 29, 2018
Darbelerin Toplumsal Tahribatı
Önceki darbeleri yaşamadım, fakat 12 Eylülde 15 yaşımdaydım, aklım eriyordu, Hatice ile neticeyi mukayese edebiliyordum. Şunu net olarak ifade edeyim, 12 Eylül Türkiye'yi temelinden yıktı, biz artık biz değiliz, bambaşka bir kabileye dönüştük. Bilim, sanat, edebiyat, spor, siyaset ayırmıyorum, son dönemdeki politikacıları (Başkomutan, başbuğ Bahçeli vs.) tenzih ediyorum, hacıyatmazlar her yeri işgal ettiler, medyada yetenekli bir kişi görülmüyor. Hangi dalı örnekleyeyim? Müziğe bakın, makbul bir şarkıcı, türkücü var mı? Cuntacılar zuhur etmeden önce tek tük olsa da nitelikli sese, besteye rastlanıyordu. Memleketi duman ettiler, vatanseverliği sana, bana bırakmadılar. Kuklacı aynı, 15 temmuzda farklı kukla denendi, bu sefer balta taşa vuruldu. AKP'yi ayakta alkışladım, fakat ders alındı mı? Ordunun siyaset ve ticaretten uzaklaştırılması için adım atıldı mı? Ne gezer? Hangi Türk, gelecekte darbe yapılmayacağını iddia edebilir? İç Hizmet Kanunu kutsal bir kitap mı? Erken kalkan asker darbe yapıyor, fikriyatınızı beğenmeyen orgeneral orduevleri ve askeri tesislere girişinizi yasaklıyor. Neymiş, İç Hizmet Kanunu'nda yeri varmış. Otuz senedir söylüyorum, askeriyenin hukuka tabi olması ve siyasi otoritenin emrine girmesi gerekir, uygar ülkelerde devran böyle dönüyor. Kenan Evren'in rütbelerini söktün, ere eşitledin, cenazesinde geberik bir diktatör muamelesi yaptın, fakat anayasasını değiştirmedin. Bu ne lahana, bu ne perhiz? Velhasıl samimiyetini göremedik, zülfüyare dokunmuyorsun, popülist tavırlar takınıyorsun, güya emperyalistlerden yakınıyorsun. Cuntacılığa karşı bir icraat yapıldı da ben mi inkar ettim? Çözüm basit, yeter ki elini taşın altına sok! OYAK ve Jandarma Asayiş Vakfı (Adı sizi yanıltmasın, ticari kuruluştur,) gibi oluşumlar hangi ülkede var? Akıllanalım, yasal tedbir alalım, komutanlara kışlada talim yaptıralım, siyaseti sivillere bırakalım. Tabular yıkılsın, ifade özgürlüğü getirilsin, düşünürler/yazarlar sudan sebeplerle cezalandırılmasın, bilgiye saygı duyulsun, Asakiri Mansurei Muhammediye misali yeni bir teşkilat kurulsun, Tayyip ağam günümüzün 2. Mahmut'u rolüne soyunsun.
Cumartesi, Ocak 27, 2018
Bitkisel Ürünler ve Gıda Takviyelerinin Ruhsatı
Türk Eczacılar Birliği başkanı Erdoğan Çolak basın toplantısı düzenlemiş, "Bitkisel ürünler ve takviye gıdaların ruhsatı Tarım Bakanlığınca veriliyor, yetkinin Sağlık Bakanlığına devredilmesini istiyoruz. Ayrıca veteriner ilaçlarının ruhsatını da Sağlık Bakanlığı versin," demiş. Bilmediğim nosyonda yorum yapamam, önerisi bana mantıklı geldi, sizle paylaştım.
Gerçek İyilik
Beşeri münasebetler çıkara dayalıdır veya yasal/ töresel zorunluluktan kaynaklanır. Kan bağı olan kişilerle olan ilişkileriniz dahi bu çerçevede şekillenir, kimse dostluk mavrası sıkmasın, kendini kandırmasın. Karşılık beklemeden yapılan tek iyilik hayvanlara, bitkilere yardım etmektir, gerisi fasafiso!
Çarşamba, Ocak 24, 2018
Bana, "Dile Benden Ne Dilersen" Denilseydi
Masaldaki gibi şişedeki sihirli dev bana "Dile benden ne dilersen," deseydi, tek bir şey isterdim: Türkçem seviyesinde İngilizcem olsun, derdim, inanın 100 milyar dolara değişmem. Ecel aman verirse ve kafiristana bahusus Anglosakson ülkelerden birine yerleşebilirsem bu düzeye ulaşacağım, didaktik matbuata gömüleceğim, felsefe, tarih, siyaset, ekonomi, bilim, ... gibi alanlardaki bilgi açlığımı gidereceğim, ilaveten ölümsüz pasajlar yaratacağım. Harikulade yazım projelerim var, kaleme almak için sabırsızlanıyorum, fakat Türkçe yazmayacağım, önce Coni'yi Adem babanın mahallesine yollayacağım, bilahare sondaja başlayacağım, anayurttan babayurda hicret edeceğim. Çocukluğumdan beri maddiyatı iplemedim, bu tür hayatı hayalledim. Kırda veya sahilde yaşamak, okumak, yazmak, spor yapmak, hayvanlarla oynamaktan daha güzel ne olabilir?
Pazar, Ocak 21, 2018
Vize İşlemleri
Vize hakkındaki en doğru ve detaylı bilgileri dış işleri bakanlığının web sayfasından öğrenebilirsiniz. Ana sayfadaki "konsolosluk" başlığını tıklayın, bilgi denizinde boğulun. Cepten kopyala-yapıştır yapamadım, yoksa linki paylaşırdım.
Cumartesi, Ocak 20, 2018
Coni
Coni 15 Nisan 2005 tarihinde evimde doğdu, onu ve dört kardeşini yumurtadayken ışığa tuttuğum ve beşinin de dolu olduğunu gördüğüm akşamı dün gibi hatırlıyorum. Kanaryaların insana alıştırılması çok zordur, belki de dünyanın en ürkek canlısıdır. Coni akşamları kafesine gitmiyor, bana geliyor, demin fotoğrafını paylaştığım üzere omzumda, kolumda uyuyor, hatta kafasını gömüyor. Bu tür hayvanın bir insana bu kadar güvendiği nerede görülmüş? O fotoğraf Coni'nin cesaretinden ziyade benim güvenilirliğimi ispatlıyor, ister istemez gururlanıyorum. Çok yaşa oğlum! Yedi kitabımı da birlikte yazdık, son nefesime kadar seni bekleyeceğim, sonra kafiristana topuklayacağım.
Şu Güzellik Kaç İnsana Nasip Olmuştur?
Coni 15 Nisan 2005 tarihinde evimde doğdu. Kanaryalar dünyanın en ürkek canlılarından biridir, lakin Coni maymuna döndü, benden ayrılmıyor, akşamüzeri kafesine gitmiyor, omzumda, kolumda uyuyor. Bu görüntüyle gururlanmamak ne mümkün?
Perşembe, Ocak 18, 2018
Afrin'e Operasyon Uygun mu?
Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan ile başbuğ Devlet Bahçeli'yi canıgönülden seviyorum, ancak 15 Temmuz 2016'dan sonra Türkiye bambaşka bir rotaya girdi, bahusus Tayyip ağam emperyalistlerin bir numaralı hedefi oldu. Şu konjonktürde yeniden yapılanmalıyız, FETÖ ve PKK'nın kökünü kazımalıyız, ayrıyeten bir daha darbe olmaması için yasal düzenlemeler yapmalıyız. Maşallahımız var, son bir yılda terörle mücadelede atağa kalktık, genelkurmay başkanı Hulusi Akar en ücra birliklere gidiyor, örnek komutan profili sergiliyor. İç işleri bakanı Süleyman Soylu tam bir cengaver, bayramları dağdaki eratla geçiriyor. Helal olsun! Olumlu istikamette ilerliyoruz, fakat Amerika savaş için bahane arıyor, Orta Doğu'yu şekillendirecek, peyk devletler oluşturacak; komşularımızın iç işlerine karışırsak koz veririz, Sevr'i mumla ararız. Başkomutanın yedeği yok, mazallah hastalansa ve siyasi sahneden çekilse iç savaşa sürükleniriz. Aklımızı başımıza toplayalım, Tayyip ağamın etrafında kenetlenelim, savaşa zemin hazırlayacak hareketlerden kaçalım, 2019'da onu başkan seçelim, reformları hızlandıralım. Son pişmanlık fayda vermez, itidalimizi kaybetmeyelim.
Salı, Ocak 16, 2018
Halkbank
“Başkomutan 15 Temmuzda darbecileri püskürttü, canımı kurtardı, vefa borcumu göstereyim,” dedim, 47 gün önce tüm paramı Halkbank’a aktardım. Jüri isnat edilen suçların biri hariç hepsini onayladı, mahkeme cezayı belirleyecek, büyük olasılıkla kökleyecek, bankayı çökertecek. Neyse, dik durayım, Tayyip ağamı kurda kuşa yedirmeyeyim, babından düşünüyordum, nihai karar belirleninceye değin orada kalacaktım. Bugün, 16 Ocak 2018, vadeli mevduat hesabımın süresi bitti, dün şubedeki memure Ç.’e gittim, “Eski orandan devam ederiz,” dedi, "o zaman uzatın" diyecektim ki bir müşteriye imza attırdı, ağız değiştirdi, 0.5 puan düşük faiz önerdi. Hayda! Şaşırdığımı görünce “Sizin namınıza genel müdürlüğü ararım, pazarlık yaparım, teklifimi iletirim,” dedi. Başlangıçta anlaşmıştık, başka bankaya geçerken eft için komisyon almayacaktı, dolayısıyla “paramı çekeceğim, yarına hazırlayın,” yollu talimat vermeye gerek yoktu, bunu hatırlattım, “nasılsa masrafsız eft yapıyorsunuz, o halde sizi bekleyeyim,” dedim, ertesi sabah arayacağını söyledi, olay mahallini terk ettim. Bugün beni 10.35’de aradı, düşük oran önerdi, zaten geç kaldığı için sigortam atmıştı, çünkü Kızılay’a bir saatte gidebiliyorum, “Hayır, oraya geliyorum, eft ile virman yaptıracağım,” dedim, iki dakika sonra telefonumu yine çaldırdı, faizi 0.10 puan artırdı, “yüz yüze görüşürüz,” dedim, ahizeyi çatırdattım. Oraya vardığımda, “Bayan, yazarım, basılı kitaplarım var, internetten araştırabilirsiniz. Beni vatan, millet sloganı atan bir milliyetçi sandıysanız yanılıyorsunuz. Bu devletten zerre iyilik görmedim, kamu kurumlarını umursamıyorum, Halkbank’a veya öteki kuruluşlara günahımı vermem. Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan için buraya geldim, hayatımı ona borçluyum, uğrunda ölüme giderim, tüm mal varlığımı kendisine bağışlayabilirim. Uluslararası platformlarda prestij kaybetmesin, kolpoya düşmesin, diye hesap açtım, fakat lakayıt davrandınız, beni adam yerine koymadınız. Mevzi değiştireceğim, şu iban numarasına havale yapar mısınız?” dedim, “Evet, haklısınız, daha önce ücret almayız diye söz vermiştim ama altı, yedi ay bekleyeceğinizi sanmıştım. Bu durumda masrafa tabi bir işlem olur,” dedi. Çüş! Fırıldak Kubilay bile bu kadar yanardöner değildi, lafını on saniye sonra yalanlıyor. Birkaç kişiyle telefonlaştı, paramı ikindiüstü hazır edebileceğini söyledi. Valör kaybedeceğim için bu alternatifi reddettim, “internet hesabı açalım, yalnızca 4 lira ödersiniz,” dedi. Pekâlâ, dedim, ancak başaramadı, yardım masasıyla kontak kurdu, maalesef patinaj yaptı. Bu sefer son kozunu oynadı, “Pekala, elektronik ortamda transferi gerçekleştirelim, fakat 30 lira komisyon alırız,” dedi. Yuh! Mecburen kabullendim, zira ölümü göstermişti, sıtmaya razı oldum. Demem o ki kadın resmen Ali Cengiz oyunu yaptı, alavere dalavere ile beni bankadan soğuttu. Kuzu kuzu gelmişim, çıkar gütmüyorum, bana niye hödük muamelesi yapıyorsun? Bundan sonra Halkbank tabelasını gördüğümde kuduz köpekle karşılaşmış gibi topuklayacağım, en az iki kilometre katedeceğim.
Cumartesi, Ocak 13, 2018
Milli Görüş ile Pilli Görüş
Rahmetli peder şeriatçıydı ve kitap kurduydu, gece gündüz okuyordu, ancak İslami eserlere odaklanmıştı, yani havanda su dövüyordu, İmamı Gazali, Sahihi Buhari, Kütubu Sitte derken beni bunaltıyordu, yazları Kur'an Kursu'na gönderiyordu. Babam fakirdi, üniversite şöyle dursun, beni lisede okutacak gücü yoktu, bu yüzden leyli meccaniye şutladı; muska yazsa, cin çağırsa, küpünü doldurabilirdi, servet yapabilirdi, lakin tenezzül etmedi, iki lokma bir hırka yaşadı, kula kulluk etmedi, Allah'tan başkasına boyun eğmedi. Nice tarikatçı, hacı, hoca gördüm, onun kadar samimi Müslüman'a rastlamadım. Ömründe haram lokma yememiştir, en bilgili müftüyü katbekat sollamıştır, derin bir mümin idi ve Erbakan'dan başka siyasetçiye prim vermiyordu. O zamanki Milli Selamet Partisi sonradan ikiye bölündü, başkomutan Recep Tayyip Erdoğan Ak Parti'yi sürükledi, kervanın kalan kısmı Saadet Partisi çatısında toplandı. Saadet Partisi'nin saadetsiz delegeleri izledikleri yolu "Milli Görüş" diye tanımlıyorlar, fakat ben "Pilli Görüş" diyorum, çünkü bazı dönemlerde akü bitiyor, marş basmıyor, pil Pentagon'a gönderiliyor, şarj olduktan sonra yeniden takılıyor. Saadet Partisi 15 Temmuzdan sonra gerçek yüzünü sergiledi, CHP ile kol kola yürüdü, teröristlere müzahir kesimlerle istişarede bulundu, başkanlık için yapılan halkoyunda hayır kampanyası yürüttü. Yuh! Tonyalıoğlu Mustafa, namıdiğer Vaizin Emin'in oğlu yaşasaydı, genel başkanın yüzüne tükürürdü. Bunların dini, imanı para, yeşil banknotlara tapıyorlar, başka kaygı gütmüyorlar. İkbal düşkünü bir topluluktan bahsediyorum, ilke, prensip Hak getire!
Cuma, Ocak 12, 2018
Connie
Coni'nin vefatından sonra yurt dışına yerleşmek için azami çabayı göstereceğim, başarabilirsem, bir ülkeden kalıcı oturma izni koparabilirsem, yani vatandaş olabilirsem, adımı Connie yapacağım, böylece kuş beyinli evladımı yad edeceğim. Bu değişikliğin bir artısı daha var: Geçmişle bağlarım kopar, kötü anılar otomatikman silinir. Seçimlerde başkomutana oy vermek için en yakın yerdeki sandığa giderim, onun dışında Türk veya Türkiye adını anmam. Öyle bir nefret ki misli menendi görülmemiş, bu mikyasta bir çıban deşilmemiş.
Perşembe, Ocak 11, 2018
Yargı Çığrından Çıktı
Anayasa Mahkemesi tutuklu gazeteci Şahin Alpay ile Mehmet Altan'ın tahliyesine hükmetti, güya hak ihlali varmış. Bir hakimin iki kere ağırlaştırılmış müebbet cezası verdiği mahkumu öbür meslektaşı salıverebiliyor, bu film son yıllarda vizyondan inmiyor.
Türkiye zor bir dönemden geçiyor, 15 temmuz kahpeleri ve geçmişteki darbeciler el ele verdiler, siyasi ve ekonomik cepheden saldırıyorlar.
Türkiye ilk kez antiemperyalist, anticuntacı lidere kavuştu. Bugün sağ, sol, ileri, geri hesabı yapılmaz; dincisi, dinsizi, sağcısı, solcusu herkesin başkomutan Recep Tayyip Erdoğan etrafında kenetlenmesi gerekir. Devlet Bahçeli'yi 2000 yılından beri övüyorum, kitaplarımda methiye düzdüm, zaman haklılığımı ispatladı. İkisi de pırlanta, güvenilirlikleri su götürmez. AKP ile MHP, sanki kale, surlarında siperlenelim, hainlere set çekelim. Ölümden ötesi yok, er ya da geç cızlamı çekeceğiz. Ya olalım ya ölelim!
Not: Şu sıralar can güvenliğim yok, aracı vasıtasıyla tehdit aldım, diyaloğun gizli kalması söylendi, fakat dinlemedim, cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, iç işleri ve MSB bakanımıza twitter'dan mesaj gönderdim, ayrıca başkomutana e-devlet yoluyla başvurdum, orduevi vesair askeri tesislere girişim yasaklandığı için MSB önüne dilekçe yazdım. Türkçesi stresli günler geçiriyorum, ancak başkomutanın sağlığını daha fazla önemsiyorum, çünkü o olmasa beni anında yok ederler. Demem o ki kendimizi değil de memleketi düşünelim, kurtuluş savaşı verelim. Şunu da unutmayın. Dış güçleri ve yerli iş birlikçilerini AKP'li partizanlar değil de benim gibiler düşündürüyor, şaşırtıyor, endişelendiriyor, çünkü eserlerimde Tayyip ağamı eleştirdim, üstelik ömrüm boyunca alnım secdeye vurmadı. Ne mutlu başkomutana ki azılı muhalifini sadakatli kamikazeye dönüştürdü.
Türkiye zor bir dönemden geçiyor, 15 temmuz kahpeleri ve geçmişteki darbeciler el ele verdiler, siyasi ve ekonomik cepheden saldırıyorlar.
Türkiye ilk kez antiemperyalist, anticuntacı lidere kavuştu. Bugün sağ, sol, ileri, geri hesabı yapılmaz; dincisi, dinsizi, sağcısı, solcusu herkesin başkomutan Recep Tayyip Erdoğan etrafında kenetlenmesi gerekir. Devlet Bahçeli'yi 2000 yılından beri övüyorum, kitaplarımda methiye düzdüm, zaman haklılığımı ispatladı. İkisi de pırlanta, güvenilirlikleri su götürmez. AKP ile MHP, sanki kale, surlarında siperlenelim, hainlere set çekelim. Ölümden ötesi yok, er ya da geç cızlamı çekeceğiz. Ya olalım ya ölelim!
Not: Şu sıralar can güvenliğim yok, aracı vasıtasıyla tehdit aldım, diyaloğun gizli kalması söylendi, fakat dinlemedim, cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, iç işleri ve MSB bakanımıza twitter'dan mesaj gönderdim, ayrıca başkomutana e-devlet yoluyla başvurdum, orduevi vesair askeri tesislere girişim yasaklandığı için MSB önüne dilekçe yazdım. Türkçesi stresli günler geçiriyorum, ancak başkomutanın sağlığını daha fazla önemsiyorum, çünkü o olmasa beni anında yok ederler. Demem o ki kendimizi değil de memleketi düşünelim, kurtuluş savaşı verelim. Şunu da unutmayın. Dış güçleri ve yerli iş birlikçilerini AKP'li partizanlar değil de benim gibiler düşündürüyor, şaşırtıyor, endişelendiriyor, çünkü eserlerimde Tayyip ağamı eleştirdim, üstelik ömrüm boyunca alnım secdeye vurmadı. Ne mutlu başkomutana ki azılı muhalifini sadakatli kamikazeye dönüştürdü.
Başkomutanın dedesi Mustafa oğlu Kemal
Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli bugün belgeyle açıkladı: Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan'ın dedesi "Mustafa oğlu Kemal" Sarıkamış muharebelerinde şehit düşmüş. Dost düşman bilsin, ulu zatın ahfadına saygı duysun.
Salı, Ocak 09, 2018
Türkçem kadar İngilizce bilseydim ne olurdu?
Evet, başlıktaki sorumu ben yanıtlayayım: Türkçem kadar İngilizce bilseydim şu anda dünyanın en saygın kalemlerinden biri olurdum, telif kazançlarımı borsa ve arbitrajda katlardım, darphaneye dönerdim, küçük bir kulübede Jack Russell cinsi köpeğim, dört tavuğum, bir horozum ve bir de keçimle inzivaya çekilirdim. Kafalı bir gavur kadınla tanışırsam onu da hayat arkadaşım yapardım. Kayığın biraz büyüğü denebilecek bir tekne de alırdım, ara sıra denize açılırdım, kalan paramı hayvanlar için geliştirdiğim (detaylarını bile hazırladım,) projeye harcardım. Oku, yaz, spor yap, hayvanlarla oyna, televizyonda spor seyret, işte cennet!
Kafiristan deha dolu, beni tanısalar şok olacaklar, elbet çok sevecekler. Misal BBC WORLD NEWS kanalının sunucuları ve yorumcularına bakıyorum, sanki ikiz kardeşini gören birinin hissiyatına kapılıyorum. Ne akıllı, kültürlü, uygar adamlar, madamlar, izledikçe ah vah ediyorum. Lağım faresinden farksız herifler burada bana allamelik taslıyorlar, hot zot ediyorlar. Saf kan kıro, katıksız maganda, ancak toplumsal paye edinmiş, koltuğa kurulmuş, kendini matah biri sanıyor. Zottirik leyla! Sen benim hangi kitabımı okudun, ne anladın? Allah'ın şapşalı, ben düzenle barışık olsaydım, askerliği sevseydim, Kuleli ve Harbiye'de dereceye girerdim, üniversite sınavında dahi Türkiye birincisi olabilirdim. Egemen gücün öğretisi ve ezberci müdredatın etkisiyle beyin amcıklamasına uğramışsın, akıldan malul olmuşsun, tabii Hanya'yı Konya'yı kavrayamazsın. Altının kıymetini sarraf bilir. Devalüe olmuş lira kadar değersiz biri benim kıratımı ölçebilir mi? Vay zevzek, acınacak haldesin, yine de kurumlanıyorsun.
Türkiye'den güzel ülke olamaz, çünkü terkidiyar eylediğinizde dünyanın en mutlu kişisi oluyorsunuz. Bu hissi yaşatan başka devlet var mı? Geriye sayım başladı, Coni (15 Nisan 2005 doğumlu, dünya rekoruna gidiyor,) çıngırağı çekince bu şerefe nail olacağım, yaban ellerde abat olacağım. Aslında ben burada da mutluyum, zihinsel kapasitemle kendime yetiyorum, ancak becerilerimi sergileyemiyorum, sansür dahil binbir engelle, Ali Cengiz oyunuyla susturuluyorum. Kitapçılar kitaplarımı satmıyorlar, halbuki sıfır maliyet, dağıtımcı bedava veriyor, satılmayan ürün 6 ay sonra iade edilebiliyor. Hakeza kütüphaneler abidik gubidik karalamaları alıyor, beni pas geçiyor. Söyleyecek sözüm çok, ancak hapsi, ölümü göze alacak cesaretim yok.
Kafiristan deha dolu, beni tanısalar şok olacaklar, elbet çok sevecekler. Misal BBC WORLD NEWS kanalının sunucuları ve yorumcularına bakıyorum, sanki ikiz kardeşini gören birinin hissiyatına kapılıyorum. Ne akıllı, kültürlü, uygar adamlar, madamlar, izledikçe ah vah ediyorum. Lağım faresinden farksız herifler burada bana allamelik taslıyorlar, hot zot ediyorlar. Saf kan kıro, katıksız maganda, ancak toplumsal paye edinmiş, koltuğa kurulmuş, kendini matah biri sanıyor. Zottirik leyla! Sen benim hangi kitabımı okudun, ne anladın? Allah'ın şapşalı, ben düzenle barışık olsaydım, askerliği sevseydim, Kuleli ve Harbiye'de dereceye girerdim, üniversite sınavında dahi Türkiye birincisi olabilirdim. Egemen gücün öğretisi ve ezberci müdredatın etkisiyle beyin amcıklamasına uğramışsın, akıldan malul olmuşsun, tabii Hanya'yı Konya'yı kavrayamazsın. Altının kıymetini sarraf bilir. Devalüe olmuş lira kadar değersiz biri benim kıratımı ölçebilir mi? Vay zevzek, acınacak haldesin, yine de kurumlanıyorsun.
Türkiye'den güzel ülke olamaz, çünkü terkidiyar eylediğinizde dünyanın en mutlu kişisi oluyorsunuz. Bu hissi yaşatan başka devlet var mı? Geriye sayım başladı, Coni (15 Nisan 2005 doğumlu, dünya rekoruna gidiyor,) çıngırağı çekince bu şerefe nail olacağım, yaban ellerde abat olacağım. Aslında ben burada da mutluyum, zihinsel kapasitemle kendime yetiyorum, ancak becerilerimi sergileyemiyorum, sansür dahil binbir engelle, Ali Cengiz oyunuyla susturuluyorum. Kitapçılar kitaplarımı satmıyorlar, halbuki sıfır maliyet, dağıtımcı bedava veriyor, satılmayan ürün 6 ay sonra iade edilebiliyor. Hakeza kütüphaneler abidik gubidik karalamaları alıyor, beni pas geçiyor. Söyleyecek sözüm çok, ancak hapsi, ölümü göze alacak cesaretim yok.
Pazartesi, Ocak 08, 2018
Cenk Tosun
Cenk Tosun rekor bir bedel karşılığında Everton'a transfer oldu, göreceksiniz İngiltere'de sapır sapır dökülecek, aslında burada da bir numarası yoktu, Abdurrahman Çelebi deniliyordu. Bu hafta sonu Tottenham deplasmanında ilk kez oynar, ondan sonra kumda oynar, seneye annesinin ligine döner, fıs diye söner. Fasulyeden bir santrfor, kulis gücü olmasa ikinci, üçüncü ligde forma giyer, belki orada bile yedek kalır.
Orta ve uzun vadeli tahminlerimde hiç yanılmadım, borsa, futbol, şu bu hedefi ortasından vurdum. Tarih tekerrür edecek, bu sefer Türkler İngilizleri kazıklayacak.
Orta ve uzun vadeli tahminlerimde hiç yanılmadım, borsa, futbol, şu bu hedefi ortasından vurdum. Tarih tekerrür edecek, bu sefer Türkler İngilizleri kazıklayacak.
Melike Hatun Cami
İnşası devam ederken twitter'de yazmıştım, "Gençlik Parkı'nın karşısında harikulade bir cami yapılıyor, ömrümce alnım secdeye vurmadı, ancak orası beni cezbediyor, kıbleyi şaşırabilirim, üç rekat namaz kılabilirim," demiştim.
Bugün oraya uğradım, görkemli bahçesini gezdim, alt kattaki abdesthane ile tuvaletlere baktım, bayıldım. Tuvaletler ücretsiz, tertemiz, arkadaş, öyle yerde ibadet edilir. Kimin emeği geçtiyse sağ olsun, var olsun, ömrü uzun olsun!
Bugün oraya uğradım, görkemli bahçesini gezdim, alt kattaki abdesthane ile tuvaletlere baktım, bayıldım. Tuvaletler ücretsiz, tertemiz, arkadaş, öyle yerde ibadet edilir. Kimin emeği geçtiyse sağ olsun, var olsun, ömrü uzun olsun!
İran'daki Protestolar
Twitter takipçilerim İran'a meftun olduğumu bilirler, bu ülkeyi ve vatandaşlarını seviyorum, Orta Doğu'yu renklendiriyor.
İran'da rejim karşıtı grupların gösterilerini dış güçlerin karıştırıcılığına bağlıyorlar. Bence mümkün değil, çünkü o topraklar işgal edilmedi, düşman çizmesiyle çiğnenmedi. Köşebaşlarına yerli iş birlikçileri yerleştirmek için işgal şart, dolayısıyla İran'daki kaosu samimi muhalefet olarak görüyorum. Bence sorun teolojik kaynaklı, ifade özgürlüğü olmadığından daha fazla yazamam, mezarımı kazamam.
İran'da rejim karşıtı grupların gösterilerini dış güçlerin karıştırıcılığına bağlıyorlar. Bence mümkün değil, çünkü o topraklar işgal edilmedi, düşman çizmesiyle çiğnenmedi. Köşebaşlarına yerli iş birlikçileri yerleştirmek için işgal şart, dolayısıyla İran'daki kaosu samimi muhalefet olarak görüyorum. Bence sorun teolojik kaynaklı, ifade özgürlüğü olmadığından daha fazla yazamam, mezarımı kazamam.
Pazar, Ocak 07, 2018
A Haber
Spor haricindeki televizyon yayınlarını izlemiyorum, tek istisnası var: A Haber. Aylardan beri bu kanalı tuşluyorum, hap, aspirin, kapsül niyetine her gün en az beş on dakika kulak kabartıyorum. Korkunç şeyler anlatılıyor, kitaplarımda ne yazdıysam bir bir belgelendiriliyor. Fikrim iktidara geldi, ben hâlâ mahkûmum, Kunta Kinte'likten kurtulamadım. Bravo A Haber, çok yaşa başkomutan!
Çarşamba, Ocak 03, 2018
Salı, Ocak 02, 2018
En Büyük İdealim
Sihirli şişedeki dev, "Dile benden ne dilersin?" dese, 100 milyar usd değil de Yeni Zelanda (Avustralya, Güney Afrika veya İngilizce konuşulan modern ülkelerden biri de olabilir,) vatandaşı olmak isterim, o kadarı yeter, gerisi çorap söküğü gibi gelir, kitaplarım sükse yaratır, reklam gücüm olmadığı için popülarite yakalamasam, best seller olmasam bile saygın bir kalem olurum. Anglosakson ülkelerden birinde (uygar devlet olması kaydıyla diğer dillere de razıyım,) yerleşim hakkı kazanabilirsem, bu rüyam gerçekleşecek, bir daha Türk ve Türkiye adını ağzıma anmayacağım, derin bir filozof olacağım, cahillikten kurtulacağım. Türkçe eserlerin tümüne hatim indirseniz bile bilgisiz kalırsınız, bizde düşünce özgürlüğü yok, yaratıcı beyinlere vitrin sunulmuyor. Tüm zamanların en iyi Türk yazarıyım, bitirdiğim romanımı ve denememi yayımlatamayacağımı biliyorum, bu yüzden yayıncı aramadım, zaten beş eserimi engellediler, gayriresmi yasak koydular, kütüphanelere bile koymadılar. Genç kardeşlerim, üstün zekâlaysanız, omirilik soğanınız faalse, saksınız işlevini yitirmediyse, kesinlikle hicret edin, kafiristana göçün, didaktik matbuata dalın. Orada ölmek burada yaşamaktan iyidir. Onlarca şahit gösterebilirim: Kuleli Askeri Lisesi birinci sınıftan itibaren en büyük amacım yurt dışına kaçış oldu, maalesef başaramadım, fakat vizesiz ülke statüsü çıktı, şansım çoğaldı, moruk bebeğim Coni vefat edince (Bende dostluk pazara kadar değil, mezara kadar, servet teklif edilse bile onu terk etmem,) tüm olanaklarımı seferber edeceğim, iki paralık adamlardan arındırılmış bir diyarda demleneceğim, felsefe yapacağım, hicvin destanını yazacağım, deneme şaheserleri yaratacağım.
Jaguar
Bu akşam belgeselde izledim, şok oldum, görmesem inanmazdım. Jaguar, nehirdeki timsaha usulca yanaştı, ağaçtan üstüne atladı, kafasının arkasını ısırdı, dişleriyle karaya sürükledi ve öldürdü. Kedigillerin en keskin dişlisi jaguarmış, suda aslanların bile timsahla başa çıkamayacağını sanıyordum, meğer işin aslı başkaymış, bu hayvanlar katillerin katilleriymiş.
Pazartesi, Ocak 01, 2018
Kamuoyuna Duyuru
KAMUOYUNA DUYURU
Değerli dostlar, değersiz düşmanlar;
Aşağı yukarı üç yıl önce üçüncü facebook hesabım da kapatılınca sadece twitter’da kalem sallamaya başladım, o zamana kadar facebook sayfamdaki gönderilerim otomatikman twitter’a aktarılıyordu, ancak karakter sınırı dolayısıyla metnin tamamı görüntülenemiyordu.
Fazla tıraş cildi bozar, sadede geleyim: 20 Kasım 2017 Pazartesi günü öğleden sonraydı, zannederim saat 15.05 civarıydı, TSK Spor Okulu’nda antrenman yapıyordum, emekli albay A. cebimi aradı, “Neredesin? Acele görüşmemiz lazım, telefonda söyleyemem, çok gizli, ivedi, hayati öneme haiz bir mesele oluştu, saat 15.30’da işim var, bilahare çişim var, taksiye bin, evimin önünde in, birazdan yetişemezsen akşam onda, bekliyorum kordonda,” babından kişnedi. Elhak tavsadım, “Şimdi gelemem, programımı delemem, gizlilikten hoşlanmam, ahizeye anır yahut sen buraya teşrif et,” dedim, cırtlak elmayı yedim, diyaloğu bitirdim, aklımı yitirdim, çünkü işkillenmiştim. “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” misali bir tuhaflık vardı, kısacası felfelek sokmuştu.
Zottirik leyla coşmuştu bir kere, sanki çağıltılı dere, pürhiddet aradı, kelini taradı, sinirlerine gem vuramıyordu, yerinde duramıyordu, sinirliliği belliydi, bildiğiniz deliydi, ısrar etti, “Bir daha spor yapamayacaksın, korkunçlarötesi bir felaket,” dedi, “Kımkım etme, şurada öt, para vereceksen, istemiyorum, mevzu sır ise kendine sakla,” deyişime rağmen nal dedi mıh demedi, illa buluşalım teklifinde diretti. “Uza bakayım, sağdan git, para bulursun, merak etmiyorum,” dedim, telefonu yine çatırdattım.
Birkaç saniye geçti, cebimdeki kanarya ötüş melodisi yinelendi, gazaplı zapzingil bu sefer tüyo verdi, “Mahkemelik olacaksın, hazan yaprakları gibi solacaksın, seni üzecekler, ayaküstü düzecekler,” mealinden havladı. Herifçioğlu safi çene, basbayağı kene, kurtuluş yok, gelgelelim mavraya karnım tok, “Eski çamlar bardak oldu, başkomutan Erdoğan ve başbuğ Bahçeli ile aynı fikriyatı savunuyorum, beni dava edene şaşarım, her engeli aşarım, Zırt Tokai,” yanıtımla tümden keçileri kaçırdı, “yanıma gel, izahatta bulunayım,” dedi. “Kapından içeri girmem, sana güvenmiyorum, kumpas kurabilirsin, aşağıda görüşelim, caddede zevzeklenelim,” dedim, reddetti, “başkası duyar,” diye itiraz etti. Davetine siktir çektim, ancak keyfim kaçmıştı, sporu bitirdim, alelacele giyindim, Kızılay’a topukladım, amcam tacizini sürdürdü, isteksizce cevapladım, mevkimi sordu, koordinatımı hayra yordu, derken kanatlandı, tıpış tıpış geldi, gagasını açtı, kursağındaki zehri saçtı. Filanca kişi twitter’daki mesajlarımdan rahatsız olmuş, hırsından saçlarını yolmuş, tüm mal varlığıma el koyacakmış, kabak gibi oyacakmış, manevi tazminat davası açacakmış, delilleri saçacakmış, askeri tesislere girişimi sittinsene yasaklatacakmış, deveye hendek atlatacakmış, anlamında kelam etti, haddizatında ayıp etti. Abullabut arkadaş kraldan fazla kralcıydı, goygoyculuk yapıyordu, güya üst mercilere yaranıyordu, bir tek güvercin taklası atmamıştı. Çenebaz avukatlar arabuluculuk diye bir şirket kurdular, ben ezelden beri parabuluculuk yapıyorum. Hangisi değerli?
Süphanallah! Bahis konusu zat hakkında olumsuz söz söylememiştim, karalamamıştım, 15 Temmuz 2016 gecesinde bir televizyon kanalına telefonla bağlanmıştı, oradaki ifadelerine binaen methiye düzmüştüm, bir nevi destanlaştırmıştım. Gülsem mi ağlasam mı, bilemedim, fıkra mı trajedi mi, karar veremedim. Gıllıgışlı aracıya gerçeği özetledim, övgülerime dair kısa bir fasıl geçtim, “Belge gösteremez, fi tarihinde garaz bağlamış, kinini kusmuş, adliyede temizlik yapıldı, FETÖ’nün sallabaş hâkimleriyle kıvamsız savcıları meslekten atıldı, yargıya güveniyorum, başkomutan Tayyip Erdoğan sağ iken hiçbir yurttaş bana iftira atamaz veya çamura yatamaz, kılıma dokunamaz,” yollu hışımlandım.
Akla zarar bir keşmekeşlikti, twitter’da o elemanı yere göğe sığdıramadım, meşum darbe girişiminden sonra atandığı yeri iki defa aradım, habercisine not bıraktım, şükranlarımı sundum, hatta son görevine terfisi için propaganda bile yaptım. Kayıtlar silinmemiştir, ulaşılabilir, en azından benim cep operatörümden dökümü çıkartılabilir.
Manasız bir çengeldi, makam ve statüsüne güvenmiş, bana tuzak kurmuştu. “Tebligat, bildiri, çağrı, artık her ne zıknabutsa elime geçsin, sonra hak arayayım, icabında iltica edeyim,” gibi bir hedef belirledim. Bekleyişim meyvelenmedi, gelişme olmadı, 3 Aralık 2017 Pazar akşamı “mail kutusunu temizleyeyim, gereksiz postaları ayıklayayım,” dedim, zira bir buçuk senedir evden internet bağlantım yok, kanaryam Coni’nin vefatını takiben hicret edeceğim, pılı pırtı toparladım, ayağım takozda bekliyorum. Bana 5 Kasım 2017’da bir mail gelmişti, içeriği okunaksızdı, üçgenler, yıldızlar, dörtgenler türü figürler çoktu, hacker saldırısı sandım, ek’ini açmadım, Twitter mahkeme kararı falan deniliyordu. Kırkyıl düşünsem dava edileceğim aklıma gelmezdi, kalıcı olarak silecektim, A. Kardeşime forward ettim, virüs yokmuş, okumuş, malum aracının ilettiği haber detaylandırılmış, okuyabilirsin, korkma, dedi. Ek’i açınca afalladım, afralı tafralı şikâyetçinin kişilik hakları ihlal edildiği için Adliye Mahkemesi Twitter’a başvurmuş, bazı linklerin erişime kapatılmasını istemiş, ancak Twitter işlem yapmamış, cümlelerimi makul bulmuş, bana bilgi vermiş.
Ertesi gün bir iki vatandaşa danıştım, “Ey akıllı usta, ne düşünüyorsun bu hususta?” şeklinde soru yönelttim; biri karargâhtaki adli müşavirliği aramamı önerdi, mantığıma uygun geldi, fakat kimseye ulaşamadım, azametli miralay şafak sayan habercisine “yüzbaşıyı arasın,” demiş. Hışımlı yüzbaşıyı çevirdim, kendimi takdim ettiğimde telefonu kapattı, 40 dakikalık arayışım semeresiz kaldı, hatlar arasında pinpon topu gibi dolaştım. Elleziyüvesvisü fisüdirinnas, minelcinneti vennas!
İçimden, “Eyvah! Ayvayı yedim, o apoletlerle benim zenci olduğumu dahi ispatlar, hukuku ikiye katlar,” dedim, kara kara düşündüm, “niyet ile akıbeti sorgulamayayım, konsantrasyonumu bozmayayım, benden uzak dursun, ne adını anayım ne selamını alayım,” maksadıyla mevzubahis iletileri, artı ismini zikrettiğim tweetleri buharlaştırdım ve hem o mail adresine malumat verdim hem twitter’da efkârıumumiyeyi bilgilendirdim.
“Yakamdan düşer, derin bir nefes alırım, oh çekerim, fikir üretim fabrikamdaki mamul imalatını hızlandırırım,” düşüncesindeydim, diğer olasılıkları elimine etmiştim, yanlış adım ihtimalini aklıma bile getirmiyordum. Maalesef halt yemişim, meğerse kontratağa kalkmış, ofsayt pozisyona karşın hakem düdük çalmayınca ceza sahasına girmiş, iki beki çalımlamış, sert bir şutla kaleciyi avlamış.
13 Aralık 2017, Çarşamba günü TSK Spor Okulu nizamiyesindeki elektronik sayaca askeri kimlik kartımı soktum; ekranda, “Sadece askeri sosyal tesislere girişi yasaktır” yazılı bir uyarı belirdi, bittabi Horgeneral kardeşiniz delirdi, soluğu Milli Savunma Bakanlığı’nda aldı, bakanlık önüne gayrimilli bir dilekçe saldı; cumhurbaşkanı, başbakan, milli savunma bakanı ve iç işleri bakanına tek tek tweet attı, pusuya yattı. Billahi haksızlığın dik âlâsı, hayatımın en büyük travmasını 15 Temmuz gecesi yaşadım, bu hadise de hayal kırıklıklarımın bir numaralısı oldu.
Sallapati yorum değil de empati yapın. Peru’nun ücra bir kasabasına gidişiniz yasaklansa, pasaportunuza dipnot düşülse, huylanmaz mısınız?
Apaçık bir tehdit, basbayağı parmak sallıyor, “Ayağını denk al, oylum oylum fidan boylum türküsünü söyleteceğim,” diyor. Cin midir, peri midir, amacı nedir, niçin benle uğraşıyor? Birikimli bir yazarın mimlenmesi reva mıdır? Anladıysam İsrailli olayım. Ölmüş eşek kurttan korkmaz, ateş olsa cirmi kadar yer yakar, bileğinin gücüyle bana fiske vuramaz. Asla bireylerle derdim olmadı, her daim bilime, felsefeye, ideolojiye, ekonomiye, tarihe, ilgi duydum, didaktik yapıtları yuttum, tayinli muhteremi çoktan unuttum, ne ki ammeye ihbarlamak boynumun borcuydu.
Bundan otuz sene evvel söylediğim tezler şimdilerde AKP ve MHP’nin siyasi nakaratı oldu, misal cuntaya karşıydım, antiemperyalisttim, ordunun siyaset ve ticaretten arındırılması gerekir eksenli görüşümle şimşekleri çekiyordum, sırf bu özelliklerim yüzünden sakıncalı subay kategorisine ayrıldım, bedel ödedim, basit bir subaylık bana çok görüldü, atılmak üzereyken can havliyle kaçtım, kulak kireçlenmesi raporuyla malulen emekliye ayrıldım, bir baltaya sap olamadım, nesebim kurudu, bereket internet icat edilmişti, borsaya daldım, avantamı aldım, kalantorları tokatladım, rızkımı çıkardım, yoksa mezbeleliklerde sürünecektim. Devran değişti, söylemlerim avamın ağzına sakız oldu, ben hâlâ günah keçisiyim, tu kaka ediliyorum. Bu öfke normal midir? Sövmek suç, eyvallah; övmek de kötü muamele kabul edilebilir mi? Adam resmen, “Gözünün üstünde kaşın var,” diyor, sataşmak için bahane arıyor. Nitelikleri benle kıyaslanamaz, solda sıfır kalır, onun mikroskopla gördüğünün bin mislini duvarın arkasından görebilirim. Avrupa’ya gitsek anca işçi olabilir, bense baş tacı edilirim, ancak kimin umurunda? Altının kıymetini sarraf bilir, kıratımızı yiğitçe ölçecek bilirkişi var mı?
Kanaryalar padişahı Coni 15 Nisan 2005 doğumlu, pipisi boğumlu, hayli yaşlandı, her an mortoyu çekebilir, onun helvasını yedikten sonra hicret edeceğim, illaki kâfiristana yerleşeceğim, akabinde kitaplarım İngilizce ve öteki dillerde neşrolunacak, Hanya ile Konya görülecek. Geçenlerde altıncı ve yedinci eserlerimi bitirdim, Türkçeye nokta koydum, ancak her ikisine de yayıncı bulamadım, aslında arayışa geçmedim, zaten hiciv romanlarım, sürükleyici denemelerim kitapçıların raflarına konulmuyor, kütüphanelere alınmıyor, yani bana karşı ciddi bir ambargo uygulanıyor, şaheserler üretsem de kitlelere ulaşamıyorum, telif de nanay! Marks diyeli, zincirlerimden başka kaybedecek neyim var? Dikili ağacım yok, çiçek saksısına koyacak kadar toprak tapulamadım, tam da bu yüzden koskoca vatanı korumak bana düştü, sinekler balıma üşüştü, ömrümce kelle koltukta savaştım, nice badireleri aştım.
Mübarek yargıçlar nezdinde adalet sistemini de eleştireyim, aba altından sopa göstereyim. Sosyal medyada bana ana avrat dümdüz kaydıran şoparları basın savcılığına şikâyet ettim, avucumu yaladım, kimliklerini deşifre edemedim. Ötekinin canı can da benimki patlıcan mı? Asılsız ithamlara dayanarak celalleniyorsun, belirli linklere erişimin engellenmesi için Twitter yönetimi ile irtibata geçiyorsun, bana nağme yapıyorsun. İddianame iddianağmeye dönüştürülmesin, anayasa ile babayasa karıştırılmasın.
Emekli yüzbaşıyım, onun hem astıyım hem küçüğüyüm, hasbelkader dilim sürçse veya maksadımı aşan satır karalasam, haşa sümme haşa terbiyesizlik etsem, benim seviyeme inmesi yaraşır mı? O rütbe ve makamın vakurluğu bu mudur? Abartıyorsam nefes almak nasip olmasın, zaten sayısız delil sunabilirim, hayatım boyunca en çok övdüğüm beş-altı kişiden biridir, çünkü 15 temmuz gecesi darbe önlenmeseydi kesinkes ölecektim. Bu olayı öğrenmeden önce ona atılacak kurşuna gövdemi siper ederdim, bu derece tapıyordum. Niye? Telefonda darbe girişiminin aleyhinde konuştu diye... Kin tutmam, ancak ona karşı öfkeliyim, bin kez özür dilese dahi selam vermem, çünkü sabit fikirli, dünyaya dar çerçeveden bakıyor, karşıt fikirleri düşman belliyor.
Orduevleri ordu mensupları için yapılıyor, muvazzaflığımızdaki kesintilerle finanse ediliyor. Benim oraya girişimi mahkeme kararı olmadan nasıl yasaklayabiliyorlar? Milli Savunma Bakanı'nın onayı alınmış mı? Ben haydut muyum, terörist miyim? Orduevlerinde yüzlerce, belki binlerce öğrenci kalıyor, bandrol ücretini ödeyen siviller dahi yararlanıyorlar, askeri kamplar, spor tesisleri diye listeyi uzatmayayım. Yanlış bir uygulama yapılıyor, düzeltilmesi gerekir.
Gadre uğradım, keyfiyeti protesto edeceğim, başkomutan ve avenesi gasbedilen hakkımı geri verene kadar twitter’da yazmayacağım, hülasa iadeiitibar ya da suskunluk şıklarına sadık kalacağım.
Değerli dostlar, değersiz düşmanlar;
Aşağı yukarı üç yıl önce üçüncü facebook hesabım da kapatılınca sadece twitter’da kalem sallamaya başladım, o zamana kadar facebook sayfamdaki gönderilerim otomatikman twitter’a aktarılıyordu, ancak karakter sınırı dolayısıyla metnin tamamı görüntülenemiyordu.
Fazla tıraş cildi bozar, sadede geleyim: 20 Kasım 2017 Pazartesi günü öğleden sonraydı, zannederim saat 15.05 civarıydı, TSK Spor Okulu’nda antrenman yapıyordum, emekli albay A. cebimi aradı, “Neredesin? Acele görüşmemiz lazım, telefonda söyleyemem, çok gizli, ivedi, hayati öneme haiz bir mesele oluştu, saat 15.30’da işim var, bilahare çişim var, taksiye bin, evimin önünde in, birazdan yetişemezsen akşam onda, bekliyorum kordonda,” babından kişnedi. Elhak tavsadım, “Şimdi gelemem, programımı delemem, gizlilikten hoşlanmam, ahizeye anır yahut sen buraya teşrif et,” dedim, cırtlak elmayı yedim, diyaloğu bitirdim, aklımı yitirdim, çünkü işkillenmiştim. “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” misali bir tuhaflık vardı, kısacası felfelek sokmuştu.
Zottirik leyla coşmuştu bir kere, sanki çağıltılı dere, pürhiddet aradı, kelini taradı, sinirlerine gem vuramıyordu, yerinde duramıyordu, sinirliliği belliydi, bildiğiniz deliydi, ısrar etti, “Bir daha spor yapamayacaksın, korkunçlarötesi bir felaket,” dedi, “Kımkım etme, şurada öt, para vereceksen, istemiyorum, mevzu sır ise kendine sakla,” deyişime rağmen nal dedi mıh demedi, illa buluşalım teklifinde diretti. “Uza bakayım, sağdan git, para bulursun, merak etmiyorum,” dedim, telefonu yine çatırdattım.
Birkaç saniye geçti, cebimdeki kanarya ötüş melodisi yinelendi, gazaplı zapzingil bu sefer tüyo verdi, “Mahkemelik olacaksın, hazan yaprakları gibi solacaksın, seni üzecekler, ayaküstü düzecekler,” mealinden havladı. Herifçioğlu safi çene, basbayağı kene, kurtuluş yok, gelgelelim mavraya karnım tok, “Eski çamlar bardak oldu, başkomutan Erdoğan ve başbuğ Bahçeli ile aynı fikriyatı savunuyorum, beni dava edene şaşarım, her engeli aşarım, Zırt Tokai,” yanıtımla tümden keçileri kaçırdı, “yanıma gel, izahatta bulunayım,” dedi. “Kapından içeri girmem, sana güvenmiyorum, kumpas kurabilirsin, aşağıda görüşelim, caddede zevzeklenelim,” dedim, reddetti, “başkası duyar,” diye itiraz etti. Davetine siktir çektim, ancak keyfim kaçmıştı, sporu bitirdim, alelacele giyindim, Kızılay’a topukladım, amcam tacizini sürdürdü, isteksizce cevapladım, mevkimi sordu, koordinatımı hayra yordu, derken kanatlandı, tıpış tıpış geldi, gagasını açtı, kursağındaki zehri saçtı. Filanca kişi twitter’daki mesajlarımdan rahatsız olmuş, hırsından saçlarını yolmuş, tüm mal varlığıma el koyacakmış, kabak gibi oyacakmış, manevi tazminat davası açacakmış, delilleri saçacakmış, askeri tesislere girişimi sittinsene yasaklatacakmış, deveye hendek atlatacakmış, anlamında kelam etti, haddizatında ayıp etti. Abullabut arkadaş kraldan fazla kralcıydı, goygoyculuk yapıyordu, güya üst mercilere yaranıyordu, bir tek güvercin taklası atmamıştı. Çenebaz avukatlar arabuluculuk diye bir şirket kurdular, ben ezelden beri parabuluculuk yapıyorum. Hangisi değerli?
Süphanallah! Bahis konusu zat hakkında olumsuz söz söylememiştim, karalamamıştım, 15 Temmuz 2016 gecesinde bir televizyon kanalına telefonla bağlanmıştı, oradaki ifadelerine binaen methiye düzmüştüm, bir nevi destanlaştırmıştım. Gülsem mi ağlasam mı, bilemedim, fıkra mı trajedi mi, karar veremedim. Gıllıgışlı aracıya gerçeği özetledim, övgülerime dair kısa bir fasıl geçtim, “Belge gösteremez, fi tarihinde garaz bağlamış, kinini kusmuş, adliyede temizlik yapıldı, FETÖ’nün sallabaş hâkimleriyle kıvamsız savcıları meslekten atıldı, yargıya güveniyorum, başkomutan Tayyip Erdoğan sağ iken hiçbir yurttaş bana iftira atamaz veya çamura yatamaz, kılıma dokunamaz,” yollu hışımlandım.
Akla zarar bir keşmekeşlikti, twitter’da o elemanı yere göğe sığdıramadım, meşum darbe girişiminden sonra atandığı yeri iki defa aradım, habercisine not bıraktım, şükranlarımı sundum, hatta son görevine terfisi için propaganda bile yaptım. Kayıtlar silinmemiştir, ulaşılabilir, en azından benim cep operatörümden dökümü çıkartılabilir.
Manasız bir çengeldi, makam ve statüsüne güvenmiş, bana tuzak kurmuştu. “Tebligat, bildiri, çağrı, artık her ne zıknabutsa elime geçsin, sonra hak arayayım, icabında iltica edeyim,” gibi bir hedef belirledim. Bekleyişim meyvelenmedi, gelişme olmadı, 3 Aralık 2017 Pazar akşamı “mail kutusunu temizleyeyim, gereksiz postaları ayıklayayım,” dedim, zira bir buçuk senedir evden internet bağlantım yok, kanaryam Coni’nin vefatını takiben hicret edeceğim, pılı pırtı toparladım, ayağım takozda bekliyorum. Bana 5 Kasım 2017’da bir mail gelmişti, içeriği okunaksızdı, üçgenler, yıldızlar, dörtgenler türü figürler çoktu, hacker saldırısı sandım, ek’ini açmadım, Twitter mahkeme kararı falan deniliyordu. Kırkyıl düşünsem dava edileceğim aklıma gelmezdi, kalıcı olarak silecektim, A. Kardeşime forward ettim, virüs yokmuş, okumuş, malum aracının ilettiği haber detaylandırılmış, okuyabilirsin, korkma, dedi. Ek’i açınca afalladım, afralı tafralı şikâyetçinin kişilik hakları ihlal edildiği için Adliye Mahkemesi Twitter’a başvurmuş, bazı linklerin erişime kapatılmasını istemiş, ancak Twitter işlem yapmamış, cümlelerimi makul bulmuş, bana bilgi vermiş.
Ertesi gün bir iki vatandaşa danıştım, “Ey akıllı usta, ne düşünüyorsun bu hususta?” şeklinde soru yönelttim; biri karargâhtaki adli müşavirliği aramamı önerdi, mantığıma uygun geldi, fakat kimseye ulaşamadım, azametli miralay şafak sayan habercisine “yüzbaşıyı arasın,” demiş. Hışımlı yüzbaşıyı çevirdim, kendimi takdim ettiğimde telefonu kapattı, 40 dakikalık arayışım semeresiz kaldı, hatlar arasında pinpon topu gibi dolaştım. Elleziyüvesvisü fisüdirinnas, minelcinneti vennas!
İçimden, “Eyvah! Ayvayı yedim, o apoletlerle benim zenci olduğumu dahi ispatlar, hukuku ikiye katlar,” dedim, kara kara düşündüm, “niyet ile akıbeti sorgulamayayım, konsantrasyonumu bozmayayım, benden uzak dursun, ne adını anayım ne selamını alayım,” maksadıyla mevzubahis iletileri, artı ismini zikrettiğim tweetleri buharlaştırdım ve hem o mail adresine malumat verdim hem twitter’da efkârıumumiyeyi bilgilendirdim.
“Yakamdan düşer, derin bir nefes alırım, oh çekerim, fikir üretim fabrikamdaki mamul imalatını hızlandırırım,” düşüncesindeydim, diğer olasılıkları elimine etmiştim, yanlış adım ihtimalini aklıma bile getirmiyordum. Maalesef halt yemişim, meğerse kontratağa kalkmış, ofsayt pozisyona karşın hakem düdük çalmayınca ceza sahasına girmiş, iki beki çalımlamış, sert bir şutla kaleciyi avlamış.
13 Aralık 2017, Çarşamba günü TSK Spor Okulu nizamiyesindeki elektronik sayaca askeri kimlik kartımı soktum; ekranda, “Sadece askeri sosyal tesislere girişi yasaktır” yazılı bir uyarı belirdi, bittabi Horgeneral kardeşiniz delirdi, soluğu Milli Savunma Bakanlığı’nda aldı, bakanlık önüne gayrimilli bir dilekçe saldı; cumhurbaşkanı, başbakan, milli savunma bakanı ve iç işleri bakanına tek tek tweet attı, pusuya yattı. Billahi haksızlığın dik âlâsı, hayatımın en büyük travmasını 15 Temmuz gecesi yaşadım, bu hadise de hayal kırıklıklarımın bir numaralısı oldu.
Sallapati yorum değil de empati yapın. Peru’nun ücra bir kasabasına gidişiniz yasaklansa, pasaportunuza dipnot düşülse, huylanmaz mısınız?
Apaçık bir tehdit, basbayağı parmak sallıyor, “Ayağını denk al, oylum oylum fidan boylum türküsünü söyleteceğim,” diyor. Cin midir, peri midir, amacı nedir, niçin benle uğraşıyor? Birikimli bir yazarın mimlenmesi reva mıdır? Anladıysam İsrailli olayım. Ölmüş eşek kurttan korkmaz, ateş olsa cirmi kadar yer yakar, bileğinin gücüyle bana fiske vuramaz. Asla bireylerle derdim olmadı, her daim bilime, felsefeye, ideolojiye, ekonomiye, tarihe, ilgi duydum, didaktik yapıtları yuttum, tayinli muhteremi çoktan unuttum, ne ki ammeye ihbarlamak boynumun borcuydu.
Bundan otuz sene evvel söylediğim tezler şimdilerde AKP ve MHP’nin siyasi nakaratı oldu, misal cuntaya karşıydım, antiemperyalisttim, ordunun siyaset ve ticaretten arındırılması gerekir eksenli görüşümle şimşekleri çekiyordum, sırf bu özelliklerim yüzünden sakıncalı subay kategorisine ayrıldım, bedel ödedim, basit bir subaylık bana çok görüldü, atılmak üzereyken can havliyle kaçtım, kulak kireçlenmesi raporuyla malulen emekliye ayrıldım, bir baltaya sap olamadım, nesebim kurudu, bereket internet icat edilmişti, borsaya daldım, avantamı aldım, kalantorları tokatladım, rızkımı çıkardım, yoksa mezbeleliklerde sürünecektim. Devran değişti, söylemlerim avamın ağzına sakız oldu, ben hâlâ günah keçisiyim, tu kaka ediliyorum. Bu öfke normal midir? Sövmek suç, eyvallah; övmek de kötü muamele kabul edilebilir mi? Adam resmen, “Gözünün üstünde kaşın var,” diyor, sataşmak için bahane arıyor. Nitelikleri benle kıyaslanamaz, solda sıfır kalır, onun mikroskopla gördüğünün bin mislini duvarın arkasından görebilirim. Avrupa’ya gitsek anca işçi olabilir, bense baş tacı edilirim, ancak kimin umurunda? Altının kıymetini sarraf bilir, kıratımızı yiğitçe ölçecek bilirkişi var mı?
Kanaryalar padişahı Coni 15 Nisan 2005 doğumlu, pipisi boğumlu, hayli yaşlandı, her an mortoyu çekebilir, onun helvasını yedikten sonra hicret edeceğim, illaki kâfiristana yerleşeceğim, akabinde kitaplarım İngilizce ve öteki dillerde neşrolunacak, Hanya ile Konya görülecek. Geçenlerde altıncı ve yedinci eserlerimi bitirdim, Türkçeye nokta koydum, ancak her ikisine de yayıncı bulamadım, aslında arayışa geçmedim, zaten hiciv romanlarım, sürükleyici denemelerim kitapçıların raflarına konulmuyor, kütüphanelere alınmıyor, yani bana karşı ciddi bir ambargo uygulanıyor, şaheserler üretsem de kitlelere ulaşamıyorum, telif de nanay! Marks diyeli, zincirlerimden başka kaybedecek neyim var? Dikili ağacım yok, çiçek saksısına koyacak kadar toprak tapulamadım, tam da bu yüzden koskoca vatanı korumak bana düştü, sinekler balıma üşüştü, ömrümce kelle koltukta savaştım, nice badireleri aştım.
Mübarek yargıçlar nezdinde adalet sistemini de eleştireyim, aba altından sopa göstereyim. Sosyal medyada bana ana avrat dümdüz kaydıran şoparları basın savcılığına şikâyet ettim, avucumu yaladım, kimliklerini deşifre edemedim. Ötekinin canı can da benimki patlıcan mı? Asılsız ithamlara dayanarak celalleniyorsun, belirli linklere erişimin engellenmesi için Twitter yönetimi ile irtibata geçiyorsun, bana nağme yapıyorsun. İddianame iddianağmeye dönüştürülmesin, anayasa ile babayasa karıştırılmasın.
Emekli yüzbaşıyım, onun hem astıyım hem küçüğüyüm, hasbelkader dilim sürçse veya maksadımı aşan satır karalasam, haşa sümme haşa terbiyesizlik etsem, benim seviyeme inmesi yaraşır mı? O rütbe ve makamın vakurluğu bu mudur? Abartıyorsam nefes almak nasip olmasın, zaten sayısız delil sunabilirim, hayatım boyunca en çok övdüğüm beş-altı kişiden biridir, çünkü 15 temmuz gecesi darbe önlenmeseydi kesinkes ölecektim. Bu olayı öğrenmeden önce ona atılacak kurşuna gövdemi siper ederdim, bu derece tapıyordum. Niye? Telefonda darbe girişiminin aleyhinde konuştu diye... Kin tutmam, ancak ona karşı öfkeliyim, bin kez özür dilese dahi selam vermem, çünkü sabit fikirli, dünyaya dar çerçeveden bakıyor, karşıt fikirleri düşman belliyor.
Orduevleri ordu mensupları için yapılıyor, muvazzaflığımızdaki kesintilerle finanse ediliyor. Benim oraya girişimi mahkeme kararı olmadan nasıl yasaklayabiliyorlar? Milli Savunma Bakanı'nın onayı alınmış mı? Ben haydut muyum, terörist miyim? Orduevlerinde yüzlerce, belki binlerce öğrenci kalıyor, bandrol ücretini ödeyen siviller dahi yararlanıyorlar, askeri kamplar, spor tesisleri diye listeyi uzatmayayım. Yanlış bir uygulama yapılıyor, düzeltilmesi gerekir.
Gadre uğradım, keyfiyeti protesto edeceğim, başkomutan ve avenesi gasbedilen hakkımı geri verene kadar twitter’da yazmayacağım, hülasa iadeiitibar ya da suskunluk şıklarına sadık kalacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Religion
The fashion of closing markets during Friday prayers has resurfaced, women do not go to Friday prayers, in other words, both religious tyran...