Cuma, Mart 09, 2018

Minik Kuşum, Büyük Dostum Coni, 9 Mart 2018, Ankara

Coni'nin Tedavisi

Bu akşam tam 11 tane 24 saat geçti, Coni'nin sağ ayağı düzelmedi, karnına çekiyor, tek bacak üstünde yaşıyor. İştahı iyi, ancak zıplama, uçuş sorunu yüzünden fazla yiyemiyor. Bu yüzden sabahları 3 saat kucağıma alıyorum, eşofmanımı kat kat kıvırıyorum, onu yerleştiriyorum, kitap okuyorum, belirli aralıklarla Antepfıstığı, elma, ekmek veriyorum. Akşamüzeri zaten bana geliyor, onu yormamak için kafesten alıyorum, sabahki ortama dönüyorum, fakat rahatsız olmasın diye lambayı yakmıyorum, kulaklıkla radyo dinliyorum. Coni uyuyunca onu yorganımın tepe noktasına yerleştiriyorum, bilgisayarı açıyorum, orada çalışıyorum. Uyku vaktine kadar Coni yatağımda yatıyor, hiç kıpırdamadığı için bacağı acımıyor, çünkü baskı olmuyor. Nasılsa ben günün ilk ışıklarıyla uyanıyorum, bu geceden itibaren Coni'yi geceleyin kafesine bırakmayacağım, yatağımın yanındaki karton kutunu üstündeki battaniyenin içinde uyutacağım. Spor salonuna gidişimle dönüşüm, duşu, alışverişi dahil bir saat sürüyor. Bu süre zarfında kafesine hapsediyorum, diğer 23 saat boyunca azami özen gösteriyorum, yeryüzünün en iyi baytarı oluyorum. Daha ne yapabilirim? Evladımı son nefesine kadar bekleyeceğim. Çok üzülüyorum ama matem için vaktim yok, ancak köpek, tavuk, keçi vs hayvan alış planıma şüpheyle bakıyorum, galiba bir daha pet almam, çünkü hayli duygusal yapım zihnimi sarsıyor, sokak kedisi, köpeği, kuşu, ... için dahi efkarlanıyorum. Mesela mahallemizin kedilerine hemen her gün tavuk köfte, salam filan veriyorum, hepsi yabani, fakat benle kanka oldular, benden başka herkesten kaçıyorlar, beni yüz metreden görüyorlar, önüme hopluyorlar, elbet mıncıklıyorum. Aramızda bağ oluştu, karakız hamile kalmış, nereye yavrulayacak, nasıl irtibat kuracağız? Hayvan işi bana göre değil, yıpranıyorum, konsantrasyonumu kaybediyorum.

Çarşamba, Mart 07, 2018

Dilekçeme Cevap Geldi

Milli Savunma Bakanlığı'na 13 Aralık 2017 tarihinde dilekçe verdim, askeri sosyal tesislere giriş yasağıma itiraz ettim. Cevap MSB'den değil de genelkurmay başkanlığından geldi. Kelalaka! Ben muvazzaf subaylığımda bile sivil otoritenin üstünlüğünü savundum, şimdiyse emekli oldum, sivil aleme karıştım, üstelik kalem erbabıyım, fikir adamıyım, askeriyeyle bağım kalmadı. Hiçbir rütbeli benim amirim, üstüm, astım olamaz, aramızda emir komuta ilişkisi kurulamaz. Bu yanıt MSB'nin ayıbıdır, sivilleşilmediğinin ispatıdır. Ben zabitlerle muhatap olmak istedim mi? Öyle bir niyetim olsaydı, nizamiyeleri karıştırmazdım. Çok ayıp, AKP'yi kınıyorum. Neyse, sosyal hizmetler şube müdürü albayın imzasını taşıyan yanıta geleyim. Dilekçeniz incelenmiştir, denilmiş, askeri tesislerden istifade koşulları belirlidir, uymayanların girişi kurul kararıyla yasaklanabilir, diye vurgulanmış, 8 Aralık 2017'de TSK sosyal tesislerine girişiniz 3 yıl süreyle yasaklanmıştır, yazılmış. Niçin, hangi davranışıma isnaden yaptırım lüzumu hissedilmiş babından teferruata girilmemiş. Ben istedim, oldu, gonuşma lan, türü bir dayılanış denilebilir. Hukuki dayanaktan yoksun, zati hukuk olsa bana bakanlıktan yanıt verilirdi, askerle ne alakam var? Ben kimle kontak kurmuşum, kimle diyaloğa giriyorum? TSK bu hale geldiyse, düşmanca dışlanıyorsam, mensubu olmak istemiyorum, aidiyet bağı hissetmiyorum. O zaman askeri kimlik kartımı, beylik tabancamı ve mermilerimi iade edeyim, bir daha generalle, şunla bunla irtibatımız olmasın, kimse bana ceza vermesin. Bu iş mümkünse, dünyanın en mutlu insanı olurum. Yakamdan düşün, benden uzak durun, kendi ayarınızdaki kişilerle, dişilerle muhatap olun. E-devlet üzerinden cumhurbaşkanına da 1 Ocak 2018'de yazdım, henüz yanıt alamadım. Şimdi anlaşılıyor, beni yanaşıkdüzen eğitiminde sanıyor. Gerçi bu ceza hayatımın en mutlu günlerini yaşamama vesile oldu, çünkü evimin 150 metre ötesinde huri kaynayan salona kaydoldum, kendi yemeğimi hazırlıyorum, bu sayede gece gündüz İngilizce okuyorum, korkunç bir tempoya ulaştım, dağarcığım hızla ilerliyor, fakat akıbete değil niyete bakarım. Bir kere ben adama hakaret etmedim, sövmedim, tam tersine 15 temmuz gecesindeki telefon bağlantısı dolayısıyla methiye düzdüm, kendi kendine heyheylenmiş, twitter mesajımı bahane ederek bana saldırmış. Emekli albay yolluyor, tehdit ediyor, yine de hak arayamıyorum. Niye? Adalet var diye... Şu andan itibaren AKP ile bağımı kopartıyorum, desteğimi kesiyorum. Evet, inkar etmiyorum, 15 temmuza direnilmeseydi, bir gün bile yaşayamazdım, hayatımı Recep Tayyip Erdoğan ve destekçilerine borçluyum ama çorbaya sinek düştü, beni hedef bellediler. Yüzde bir trilyon haklı olduğum davada beni desteklemiyorlar, aksine köstekliyorlar. Peygamber değilim ki okkalı tokadın ardından öbür yanağımı da uzatayım? Türkiye'de ifade özgürlüğü yok, ne yazsam aleyhimde delil diye kullanılır, mecbur susacağım, ancak nokta koymuyorum, nokta nokta ile sonlandırıyorum, zira bu şarkı burada bitmeyecek, bakalım gelecekte kim ne besteleyecek?

Babacı Coni, acısına rağmen akşamları bana geliyor

Türk milyarder sayısında müthiş artış

Dolar milyarderleri listesi açıklanmış. Geçen yıl (2017) Türk dolar milyarderi 31'den 40'a fırlamış. O süreçte örtülü devalüasyon yapıldı, konsorsiyumdakiler kayrıldı diyorum, sesimi duyuracak platform bulamıyorum. Twitter'da kaç kere vurguladım, "dış güçlerin ekonomik saldırısı" safsatasına kanmayın dedim, elbet ayvayı yedim, hukuk dışı tehdit ve tacize maruz kaldım, vergilerimle ayakta kalan yuvamdan (orduevi ve TSK Spor Okulu,) kovuldum, başvurularım yanıtlanmadı. İşin esbabımucibesi şimdi anlaşılıyor mu? Öküz altında buzağı arıyorlar, çünkü akıllı, bilgili, dürüst, namuslu adamı tanıyorlar, daha doğrusu malum odaklardan talimat alıyorlar. Onlar kim, zeka parıltısını takdir etmek kim? Fırsatını bulsalar beni şişleyecekler, zaman ve zemin uygun olursa onu da yaparlar. Yazık, şu halka acıyorum, çok parlak beyinler var ama şu karambolde kayboluyorlar, asimile ediliyorlar. Hükümetin söylemlerine zerre inanmıyorum, çünkü benim otuz senelik felsefemi savunuyorlar, neredeyse yüzde yüz benle mutabık kalıyorlar, siyasetten ekonomiye, dış politikadan tarihe, ... bakışımız tıpatıp benziyor. İki yüzlü davranıyorlar, aksi olsaydı ben şu konjonktürün en makbul portrelerinden biri olurdum, halbuki hedef alındım, makul bir kanıt bulunamadığı için tehdit edildim. Derdimi Marko Paşa'ya mı anlatacağım? Hak, hukuk yok, uygulamalar keyfi, günlük yaşanılıyor, dünün yanlışları bugünün doğruları sayılıyor. İfademe mim koyun, toplumsal cinnet geçiriyoruz, memleket açık hava tımarhanesine döndü.

Coni'nin Kafesindekiler

Kapıdan itibaren saat yelkovanı istikametinde sıralıyorum: Alttaki iki yemlikte kanarya yemi var, üsttekileri yazıyorum: Beyaz kapta haşlanmış yumurta (akı ve sarısı), banyoluk, elma, sulukta taze su, rendelenmiş Antepfıstığı (En sevdiği yiyecek, tam önünde duruyor,),kanarya kumu, üç saatte bir tazelediğim ekmek, yem. Evladımın sağ ayağındaki problem sürüyor, umutla bekliyorum. Bazen kafesin altında dinlendiği için gazeteleri birkaç saatte bir değiştiriyorum. Aslında yuva astım, içine keçe kılı, pamuk doldurdum, yani kuşçunun verdiği zımbırtıya takviye yaptım, kuştüyü yatak hazırladım, ne yazık ki Coni yatmadı. Ballıkta bal vermiyorum, çünkü sakat bacağına dolanabilir, zaten sağ gözüne katarakt indiği için tek gözle idare ediyor, bir de ona çarpmasın, tökezlemesin. Çocukluğundan beri bir gün olsun sektirmediğim marulu da kestim, şu durumda onu engeller, faydasından çok zararı olur.

Coni'nin Kafesi, 7 Mart 2018.

Salı, Mart 06, 2018

Favori Radyo Listemin İlk Sayfası

Carcar Spikerlerimiz

Türk spor spikerleri gereksiz konuşuyorlar, futbol, basketbol, güreş, ... fark etmiyor, çoğu saçmalıyor. Misal, boksta Bilgehan Demir var, ha bire abukluyor. Bre zevzek, karşılaşmayı biz de izliyoruz, sus da tadını çıkaralım. Radyodan yayın yapılsa neyse, bizi salak mı sanıyorlar?

Pazartesi, Mart 05, 2018

Pal Station

Turksat radyo istasyonlarını yeniden taratın, bir hafta önce Pal Station adlı bir radyo kuruldu. Bence Metro FM'e ciddi rakip olacak, mükemmel parçalar paylaşılıyor.

Pazar, Mart 04, 2018

Aslan Asker Şvayk'ın Türkçe Çevirisi ve Çevirmen Celal Üster

Aslan Asker Şvayk'ın Türkçede yayımlanan tüm versiyonlarını fi tarihinde okudum. Can Yayınları Celal Üster'in çevirisini bastığında ötekilerin kısaltma olduğunu anladım, çevirmene sempati besledim. Celal Üster İngilizce baskısını aktardığını ön sözde yazmıştı, bahsettiği 752 sayfalık yapıtı buldum, bugün bitirdim. Sözlük kullanmamak için Türkçe nüshasıyla aynı anda okuyorum, bu sayede Celal Üster'i suçüstü yakaladım, kamuoyunu kandırdığına şahit oldum. Bir kere bazı bölümleri atlamış, misal 2.5 sayfayı, 1.5 sayfayı tümden budamış, üstelik metinleri uydurmuş, yerli atasözlerini serpiştirmiş. İnanın, kafasına göre bir kitap yaratmış, İngilizcesinden çok farklıydı, bir yazar olarak sinirlendim. Sen kimsin, kaç paralık adamsın da satırları değiştiriyorsun? Ahlaksızlık tabiri hafif kalır, doğrusunu yazsam başım belaya girer. Ah şu meşe odunum yok mu, nelere kadir, kurdu kuzuya çeviriyor, evelallah çevirmeni de çevirir. Abimiz kafalı birine benziyor, test etmeden hüküm veremem. Yanıma gel Celal, kafatasın beş darbeye dayanırsa helal!

The Good Soldier Svejk

Coni komalık olsa da kafama konuyor. 4 Mart 2018

Coni'nin durumu kötüleşti, tünekte duramıyor, 4 Mart 2018

Cuma, Mart 02, 2018

Türk milleti var mı?

Milleti oluşturan unsurların en önemlisi, olmazsa olmazı dil birliğidir, sugötürmez bir gerçek, ancak Türk alfabesi 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan o zamana kadar hangi dil geçerliydi? Yeni lisanı kim hazırladı? Sipariş bir gömlek gibi giydirildi mi, yoksa Hunluların konuştuğu dil mi getirildi? Türk milleti var mı? Ayıkla pirincin taşını, sil gözünün yaşını!

Futbolu en çok seven millet: Almanlar

Kimse bana maval okumasın, İngilizlerin, İspanyolların, Arjantinlilerin, Brezilyalıların futbola düşkünlüğü inkar edilemez ama hiçbir kavim bu konuda Almanlarla boy ölçüşemez. Senelerdir Bundesliga'yı takip ediyorum, tribünlerde boş koltuğa rastlamadım. Bu akşam Monchengladbach-Werder Bremen müsabakası oynandı, yani 18 takımlı ligde 7nci ve 14ncü sıradaki iki ekip kapıştı, soğuğa ve kara rağmen taraftarlar stadyumu doldurmuştu. Pes dedim, gıpta ettim.

Medyadan Uzak Durun

Televizyonlar, gazeteler kitleleri zehirliyor, beyinleri uyuşturuyor; sağlıklı bir zihin yapısı için kendinizi medyadan soyutlayın. Konuyu her eserimde deştim, bugünden örnek vereyim. İddaa eki dolayısıyla Habertürk Gazetesi aldım, sayfaları hızlıca çevirdim (Spor dahil tümüne ayırdığım zaman bir dakikayı bulmaz,) şubat ayında ihracat rekoru kırıldı manşetine takıldım, haberin içeriğini okudum, Şubat 2018 ayı diğer şubatların içinde en fazla ihracat yapılan ay olmuş, geçen yıla göre yüzde 9.02 artmış, 13 milyar dolar 182 milyon dolara yükselmiş. İthalattan hiç bahsedilmiyordu, üşenmedim, araştırdım, Şubat 2018 ithalatı bir önceki seneye nazaran yüzde 19.94 artmış, 19 milyar dolara yanaşmış. Üçkağıdı görüyor musunuz? Yanlı verilerle vatandaşı ters köşeye yatırıyorlar. Salağız ya, devalüasyon yapıldığını görmezlikten geleceğiz, dış güçlerin ekonomik saldırısına maruz kaldık, yalanlarına inanacağız. Millet zokayı yutmadı, bu sefer name okuyorlar, devalüasyon hamlesiyle ekonomi şahlandı, demeye getiriyorlar. Eh, sadece şu yazım bile benim bu ülkede niçin barındırılmadığımın ispatıdır. Kafalı ve namuslu olmak zor iş vesselam!

Salı, Şubat 27, 2018

Coni Rahatsızlandı

Coni dün akşamüstü rahatsızlandı, sağ bacağı sakatlanmış veya burkulmuş, belki romatizmal bir illettir, bilemiyorum. Elle muayene ettim, kırık yok, ancak acı çekiyor, sol ayağının üstünde duruyor, daha doğrusu yatıyor. Geçen sene sağ gözüne katarakt indi, kör oldu, tek gözle idare ediyor, artık tek bacak riski hortladı. Dün akşamdan beri elimle besliyorum, taze ekmek, Antep fıstığı filan yediriyorum. İştahı yerinde, bana da alışkın, sorun çıkmıyor, fakat hayli yaşlandı, ne kadar dayanabilir? Vah zavallı, ben sağ dizimden ve sağ topuğumdan sakatlandığım vakit nasıl da kıvranmıştım. On üç sene beraber yaşadık, birlikteliğimizin her anından keyif aldım, şimdi üzüntülüyüm, acaba kanarya beslemekle hata mı ettim, gibisinden düşünüyorum. Çok acı bir durum, kelimelerle anlatılmaz. Ölümden sonra yaşam olduğuna inansam, hiç tereddüt etmem, arkasından giderim. Oğlum Coni, galiba ayrılık vakti yaklaştı. Gerçi beş dakikaya sağ çıkacağımın garantisi yok, bir de bakmışsın birazdan Adem babayla karşılıklı şarap içiyoruz, lakin normal şartlarda ben seni uğurlayacağım, keşke tersi olsaydı. Sen benim ilk ve son dostumsun, seni o kadar sevdim ki bu sevdanın misli zor görülür. Orospu çocukları 15 temmuz gecesi darbeye kalkıştılar, yabancı tv kanalları başarıya ulaştıklarına dair yanlı yayın yaptı, yüzde yüz öleceğime inandım. Normalde dağlara kaçardım, ancak seni terk etmedim, anca beraber, kanca beraber dedim.Bana elli milyar dolar verilse, Yeni Zelanda vatandaşlığı da eklense, seni bırakmam. Bende dostluk pazara kadar değil, mezara kadar! Oğlum benim... İyileşirsen, mahalledeki kedileri ciğer manyağı yapacağım.

Bestest of all batmen: The Good Soldier Svejk

Nesine.com'da Horgeneral rumuzuyla kuponlarımı paylaşıyorum

Nesine.com'a para yatırdım, iddaa'ya başladım. Rumuzum Horgeneral, salı ve cuma günkü bültenlerden kuponlar yapıyorum. Hicrete kadar bir kere olsun kazanırsam ve size de kazandırırsam çok mutlu olurum. Tabii köpeklere, kedilere, kuşlara ziyafet verirseniz sevincim katlanır. Ben aza tamah etmem, futbol bilgim emsalsiz olsa da mucize arayışım dolayısıyla avucumu yalayabilirim. Karınca kararınca takılacağım, kervana katılabilirsiniz. Hayde, kumar yolcusu kalmasın.

Pazartesi, Şubat 26, 2018

Yasağım Sürüyor

Bugün Kızılay'da işim vardı, o vesileyle Sıhhiye Orduevi'nin nizamiyesinde askeri kimlik kartımı kontrol ettirdim, dijital ekranda aynı yazı belirdi: Sadece askeri sosyal tesislere girişi yasaktır. Hayır, mesele o değil, şimdi bana para verseler TSK Spor Okulu'na, orduevine gitmem, sistemimi kurdum, hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum, fakat devlete ait tesisleri babasının tapulu malı yerine koyuyor, sahipleniyor, giriş için vize dağıtıyor. Sen kimsin de bu hakkı kendinde buluyorsun? Fikir adamıyla, yaratıcı bir kalemle uğraşmaya utanmıyor musun? Emekli albayı yolluyorsun, beni tehdit ediyorsun, açıkça suç işliyorsun, maalesef hak arayamıyorum. Bugünün yarını da var, salvolarımdan kurtulamayacaksın. Gelgit dolayısıyla sular çekildiğinde karıncalar balıkları yer, sular yükseldiğinde balıklar karıncaları yer. :) Yurt dışına kapağı attığım an fişi çekerim, şimdi ne yapabilirsen yap, billahi seni sinir krizine sokarım. :) Mübadele sistemi ve teoloji eksenli doktrin üstüne kafa yoruyorum, felsefe ve ideoloji içerikli bir eser planlıyorum, millet abidik gubidik bahanelerle beni rahatsız etmek istiyor. O kadar kabadayısın madem, tek kolumu kullansam, beni dövebilir misin? Karşımda kaç saniye durabilirsin? Aylar önce MSB önüne, bilahare e-devlet üzerinden cumhurbaşkanına başvurmuştum, tarih sayılarını not almıştım. Kimse geri dönmeyince, belki yasak kaldırılmıştır sandım. Ne gezer? Adamlar dilekçemi dahi yanıtlamıyorlar, belli ki açığımı kolluyorlar, punduna düşürseler giydirecekler. Ellerinde koz yok, FETÖ'nün, cuntacıların, teröristlerin, CHP'nin en büyük düşmanı benim, bana kusur bulamıyorlar. :) Avrupa'ya gitse, anca hela temizleyebilecek adam burada dehalara amirlik taslıyor. :) Hukuki bir işlem yapılsa, hiç tereddüt etmem, derhal siyasi iltica için başvururum ki benim indimde milli piyango'nun büyük ikramiyesinden değerlidir. Bu gerçeği onlar da biliyorlar, kara kara düşünüyorlar, nasıl bir komplo hazırlasak diyorlar. :) Belki benim sosyal medyadan küfür, hakaret içerikli mesajlar yollamamı bekliyorlar. :) Ben keriz miyim? Türk hukuk sistemini, adli mekanizmanın işleyiş esaslarını bilmiyor muyum? Bana bakın, yazmama gerek yok, zati biliyorsunuz, fakat benim de bildiğimi bilin. Siz benim tırnağım olamazsınız, okyanusta damla neyse benim yanımda öyle kalıyorsunuz. Yetenek abidesiyim, bu gezegenin en iyi yazarlarından, beyinlerinden, düşünürlerinden biriyim, hiciv destanları yaratıyorum. Başka alanlarda da çok yetenekliyim, merak eden varsa eserlerimi okuyabilir. Şöyle bir dipnot düşeyim. Uluslararası arenada ses getirebilecek futbolcuydum, mesleğim o tür kariyeri engelledi. Sonra, 2008 yılında borsa tarihinin en büyük düşüşü yaşandı, tek bir yatırımcı İMKB'de kar edebildi. :) Tevellüt 1965, şu anda profesyonel sporcularla çoğu alanda yarışırım, hakiki bir hayvanım, kas yığınıyım, diyet yapabilsem, baklava dahil adale resitali sergileyeceğim. Siz kimle aşık atıyorsunuz? İki kusurum var: Bir, darbe düşmanıyım, asker sivil otoritenin emrine girsin, diyorum; iki, itikadım zayıf, yani namazı niyazı boşluyorum. Hey yavrum hey! Ben şu ülke için gözümü kırpmadan ölüme giderim, sizse ... Neyse, nokta noktayı akıllı okurlar doldurabilirler. Ben lafı uzatmayayım. Son sözümü Kafiristan'da söyleyeceğim, çünkü övgüyü sövgü belleyecek bir politikanız var, her şeyi kılıfına uyduruyorsunuz. Siz bugün varsınız, yarın buharsınız, halbuki ben bin yıl sonraya nişan alıyorum, geleceğe ezan okuyorum. ;)

Pazar, Şubat 25, 2018

Dua

Sporcular müsabaka öncesinde dua ediyorlar, "Allah'ım, beni mahcup etme, rakibimi yeneyim," diyorlar. Allah sanki allahlık da dolmayı yutacak. Bre zottirik, Yaradan kulları arasında ayrım yapar mı? Din adamları da aynı fırıldakçılığı yapıyorlar. Hristiyan ülkeler arasında savaş çıkıyor, papaz ülkesinin zaferi için dua ediyor. Nasreddin Hoca fıkrasına benziyor, maaşı veren öttürüyor.

Cumartesi, Şubat 24, 2018

Barcelonalı Dembele

Dembele süper futbolcu, gelgelelim henüz kendini gösteremedi. Uzun sakatlıklar da performansını etkiledi ama astronomik transfer bedelinden etkilendi. Çok genç bir forvet,  hücrelerinden kabiliyet fışkırıyor, ne yazık ki topla buluştuğunda siki çarşafa dolanıyor. Ben de strese girdiğimde oynayamıyordum, hayalet gibi geziyordum. Hocanın sabretmesi, kenara almaması gerekir ki özgüven duygusu pekişsin, vazgeçilmezliğini anlasın. Üç, beş, yedi, ... maç sonra patlar, Messi ile sidik yarıştırır.

Çarşamba, Şubat 21, 2018

Matematiği sevdirmek için müdredat yeniden düzenlensin

Okullarda öğrencileri gerçek hayatta lazım olmayan formüllerle boğuyorlar, hele Matematik dersi hayli sıkıcı oluyor. Kosinüs, sinüs, tanjant, logaritma, karekök alınışı, iki bilinmeyenli denklem, derken çocuklar kafayı üşütüyorlar, karneleri kırıkla dolduruyorlar. Üniteler güncelleştirilse ve necip milletimin ihtiyacına cevap verse, nice dahi yetiştiririz. Mesela şöyle bir soru yöneltilse, en avanak talebe pürdikkat kesilir:

Coğrafyacı Faik Bey ayda 2 480 lira maaş alıyor. Her ay ev kirası ve aidat için 1 200 lira, yakıt için 250 lira, elektrik, su ve telefon faturaları için 110 lira ödüyor. Hocanın eşi ev hanımı, ilkokullu iki kızanı, liseli bir kızı var. Faik Bey'in asgari yaşam düzeyini yakalaması için aylığının kaç lira olması gerekir? Aradaki farkın kapanması kaç liralık rüşvetle mümkündür?

Sevdiğim İnsanların Cenazelerine Gitmiyorum

Son yıllarda sevdiğim insanlar bir bir ölüyorlar, ne yazık ki cenazelerine gitmiyorum, çünkü Giresunluların çoğundan nefret ediyorum, yüzlerini görmek istemiyorum. Hatice teyzem, Talat eniştem, derken dün de Asaf eniştem uğurlandı. Asaf eniştemin çok ekmeğini yedim, ilkokul çağımdan beri bana bir sürü iyilik yaptı, hakkını ödeyemem, maalesef Giresun fobim yüzünden son yolculuğuna gitmedim, teyzemi aradım, üzüntümü söyledim.

Giresun'a son gidişimin üstünden en az on sene geçti. Asaf eniştem Almanya'dan kesin dönüş yapmış, merkezdeki köyüne yerleşmişti. Klasik gurbetçilerimizden çok farklıydı, son derece zekiydi, ehlikeyifti, Almanya'da evi vardı, her sene birkaç ay orada kalıyordu. Neyse, beni yatıya davet etti, taksi tuttu, somon balığı aldı, krallara layık sofra hazırlattı, köpeği Bobi ve kedisi Mahmut ile tanıştırdı, özel bir ahırda bulunan tavşanlarını gösterdi. Mahmut'un iki eşi, bir alay piçi vardı, hem onlarla hem Bobi ile doyasıya oynadım. Hayvanların maşallahı vardı, teyzem hepsini el bebek gül bebek besliyordu.

Böyle bir eniştenin cenazesine gitmedim, bat dünya bat! Giresun'a atom bombası atılsa üzülmem.

Beşiktaş

Sezon başlamadan önce twitter'da yazmıştım, oradan istifa ettiğim için burada tekrarlayayım: Beşiktaş bu sene şampiyon olamaz. Pislik Pepe astronomik bedelle oynuyor, bonuslar hariç yıllık 4 milyon euroyu cebe indiriyor. Real'de Ronaldo'nun hemşosu kontenjanından şans buluyordu, götünün kılları ağardı, jübile çağı geldi, bize demirledi. Öbür oyuncular elbet bozum olacaklar. Ayrıca forma adaletsizliği var, Oğuzhan, Caner, Queresma o ekipte oynayacak kalibrede değil, kadro şişkinliği da had safhada, yine de transferler yapılıyor, halbuki en az beş, altı oyuncu satılmalıydı. Uzun sözün kısası, bu yıl kartalın tüylerini yolacaklar.

İngiliz Takımı Futbola Fransız Kalmadı

Futbol Hatice değil netice oyunudur. Bir başka deyişle Hasan almaz, basan alır. Bu akşam bu görüş ispatlandı.

TRT-1 hem de HD yayınla Bayern Münih-Beşiktaş karşılaşmasını yayımlıyordu, aynı saatte uydunun uyduruk kanallarından biri SD yayınla Chelsea-Barcelona müsabakasını verdi. Görüntü kalitesizliğine rağmen Londra'daki oyunu izledim. Öte tarafta Bavyeralılar bizimkileri elek gibi deldi, inim inim inletti, Mozart'ın senfonisini dinletti, dibine kadar oydu, çocuğu koydu: 5-0

Sadede geleyim. Barça deplasmanda oynamasına karşın topa hakimdi, oynama yüzdesi yüzde yetmişin üstündeydi, ancak bal yapmayan arı gibiydi, boşa kürek çekti, doksan dakika boyunca iki pozisyon buldu. İlk devrede kornerden gelen ortayı moloz Piquet külek kafasıyla üstten auta yolladı, bir de Messi beraberlik golünü attı, gerisi havacıva! Oyun 1-1 bitti, fakat mavilerin ilk yarıda üç tehlikeli atağı vardı, Willian'ın iki şutu direkten döndü, Hazard net pozisyonu kalenin üstünden stratosfere gönderdi. İkinci devrede de Willian bir akında topu boştaki Kante yamyamına aktarabilseydi tabela değişebilirdi. Demek ki Chelsea şanslı olsaydı Katalonya temsilcisi hüsrana uğrayacaktı. Zevzek yorumcuların anırtılarına kanmayın, Conte şahane bir menajer, fakat Chelsea'nin forvet hattı çok zayıf, fasarya transferler yaraya merhem olmadı. Bu hafta sonu Manchester United-Chelsea maçı oynanacak, Mourinho ile İtalyan selefinin söz düellosu nedeniyle gerilimli bir atmosfer olabilir, bence Chelsea aynı taktikle mücadele ederse galibiyetle döner.


Pazartesi, Şubat 19, 2018

The Good Soldier Svejk

After his departure the three agreed that Svejk was a patent imbecile and idiot according to all the natural laws invented by the luminaries of psychiatry.

The report was passed to the examining magistrate contained inter alia the following:

The undersigned medical experts certify the complete mental feebleness and congenital idiocy of Josef Svejk, who appeared before the aforesaid commission and expressed himself in terms such as: 'Long live our Emperor Franz Joseph 1', which utterance is sufficient to illuminate the state of mind of Josef Svejk as that of a patent imbecile.

Cumartesi, Şubat 17, 2018

Coni banyo sonrası öptürük veriyor, 17 Şubat 2018


En iyi radyoyu bedava alabilirsiniz

Televizyonunuzu uydu üzerinden izliyorsanız, radyo kanallarını da taratın, favori grubunuza ekleyin, keyifle dinleyin. Bana metro fm ile power fm yetiyor, bazen pal nostalji'yi tuşluyorum, kemençe havası için T.Kaçkar'a takılıyorum, fakat Turksat'ta 154 istasyona erişilebiliyor.

Müzikten bahsetmişken yazayım: Boney M şarkılarını ve İskoç gaydalarını tek geçiyorum, kemençe ve tuluma da bayılıyorum. İsyan kokulu özgün müziğin de tadına doyamıyorum, misal Ahmet Kaya'nın "Beni tarihle yargıla"sı veya "İşte Bizim Hikayemiz"i ile dünyadan kopuyorum, yalnız sözlerinden ziyade ezgilerinden hoşlanıyorum. Yerli seslerden Ayşenur Kolivar ile Edip Akbayram'ı çok beğeniyorum. En beğendiğim yabancı şarkı Boney M'in "Ma Baker"i, bizdense "Karlı Kayın Ormanı"nın enstrümantali, ancak karga sesli Zülfü Livaneli'nin seslendirdiği versiyonunu vasat buluyorum.

Perşembe, Şubat 15, 2018

Soyağacı Sorgulaması

E-devlet üzerinden soyağacı uygulaması yayımlandı. Bugün listeyi inceledim, deli saçmasına benzettim. Kafadan atılmış, uyduruk bir şecere hazırlanmış. Bilgiler o kadar hatalıydı ki kahkahayı koyverdim. Bir örnek vereyim: Babamın annesinin annesi, yani 1980'de helvasını yediğim ninemin annesi 1882'de doğmuş, ölmemiş, hâlâ yaşıyormuş. Çüş! Herifçioğlu alelacele karalamış, kontrol etmemiş. Vay düzenbaz!

Gerçekte iki dedem de Giresunlu değilmiş, savaş yıllarında sağa sola savrulmuşlar. Babamın babası ve annesi Trabzon-Tonya kökenliymiş, ikisi de akraba imiş, çocukluk çağlarındayken güzeller güzeli bir kadınla (e-devlet'e göre adı Maviş, dedemin annesi olmalı, fakat o yıllarda Maviş ismi yoktu, Osmanlı devriydi, muhtemelen mavi gözlüdür, öyle kaydedilmiştir, zaten benim ela gözümün kaynağı için mavi gözlü ata şart, Mendel baba öyle diyor,) birlikte Giresun merkez Sayca Köyü'ne gelmişler, kadının çok zengin olduğu sanılıyor, kısa sürede yitiklere karışmış, altın veya definesini bir yere sakladığı zannıyla evi ve çevresi didik didik aranmış, bir şey bulunamamış. E-devlet safahatına bakılırsa yedi göbek Giresunlu bir aileden geliyorlar, öteki dedem de öyle takdim ediliyor. Yok devenin nalı!

Babamın dedesi için "gaip" denilmiş, doğruluk payı yüksek, ben de öyle duydum, bu da akıbetine dair ipucu veriyor. Tonya'nın geçmişini deşmek lazım, yoksa faraziyelerle avunurum. Babam yaşasaydı, çok şey anlatırdı, vaktiyle merak etmedim, sormadım. Şimdi içim içimi yiyor, kimseden yardım alamıyorum. Annem üç maymunu oynuyor, zaten iki kelimesinden üçü yalan, lafa kırk takla attırıyor, cenabıtotemin affına sığınayım, "totem bir" dese bile inanmam. Halam hayatta, ser veriyor, sır vermiyor, güya dedelerinin aslını, neslini, nereden geldiğini filan bilmiyor, herhalde teneşirde öğrenir. Aslında Kazıklı Voyvoda onları bülbül gibi öttürürdü ama vakitsiz öldü. Ah Voyvoda, sağ olsaydın bayağı bilgilenirdim, senin ölümüne de üzüldüm ya, beni idam etseler yeridir.

Kısacası yalan yanlış bir katalog oluşturulmuş, hayali bir tarih yaratılmış. Ayıptır, günahtır, rezillikte çığır açmışlar, vatandaşı kündeye getirecekler. Şurada kırk kişiyiz, birbirimizi iyi biliriz. Bize de mi lolo?

Salı, Şubat 13, 2018

My Character

I always pride myself on being self-sufficient. I never need anyone to care about me. I can live completely alone and inside myself.

MHP'nin İdeolojik Yanlışı

Her ne kadar başbuğ Bahçeli'ye, İdi Amin abime ve bazı ülkücülere, Türkçülere, milliyetçilere sempati besliyorsam da şovenizmle alakalı inançlara mesafeliyim, esasen tüm ideolojilere, felsefelere muhalefet ediyorum; bence hepsinin olumlu ve olumsuz yanları var.

Milliyetçilik akımları dini retorikle aynı kefeye konulamaz, Turancının Müslüman olma şartı bana abes geliyor, keyfinin kahyası mısın? Adam ateist, putperest, Şamanist, Hristiyan, Musevi olamaz mı? Teolojik mevzu Allah'ın işi, kul yaratması fikriyatla ilişkilendirilebilir mi? Türk-İslam sentezini dayatıyorsun, bir nevi Yaradan namına emrediyorsun, açmaza düşüyorsun, mat oluyorsun. İbadetle ibateyi koşullandırma, siyasiyata odaklan, seçmenin saygısını kazan.

Not: Bu görüş tamamen benim icadımdır, hiçbir yerde okumadım, duymadım.

Cumartesi, Şubat 10, 2018

Fazla yükselmeyin, aşağıdakilere küçük görünürsünüz

İlkokul çağımdan beri okudum, kütüphanelere dadandım, binlerce eseri devirdim, cehaletimi fark ettim, Türkçeye çevrilmiş ürünlerle bilgilenilmeyeceğini kavradım, son yıllarda sadece İngilizceye odaklandım, artık gavurca yazacağım, sansürün hışmına uğrayanlar dahil didaktik matbuata gömüleceğim. Tabii kafiristana yerleşeceğim, fakat Coni'nin çıngırağı çekmesini bekleyeceğim. Kerata tüm zamanların en yaşlı kanaryası olacak, ramak kaldı.

Biri roman öteki deneme iki kitabı bitirdim, yayıncı bile aramadım, çünkü şu ülkede şaheserler yaratsanız da netice alamazsınız. Nasılsa dosya bende, önceki beş eserimi ve bunları her dilde yayımlatabilirim, yeter ki cehennemden kurtulayım. Türkiye'de demokrasi veya ifade özgürlüğü yok, zekaya saygı kalmamış, bilgi teşvik edilmiyor, kitleler uyuşturulmuş. Hukukun olmadığı bir diyarda daha açık yazamıyorum. Meramımı şöyle açıklayayım: Hitler Almanya'sını aratmayan saldırılara maruz kalıyorum, resmi mercilere başvurularıma yanıt alamıyorum. Akıllara seza absürtlüklerin hangisini anlatsam? Aktaramam, zaten suç sayılır. Size tüyo vereyim: Annem bana bugün, "Otobüste, metroda filan çok dikkatli ol, birisi cebine bir şey bırakabilir, komploya kurban gidebilirsin," dedi, güvenliğimden bayağı endişeleniyor, sabahleyin ve akşam saat onda telefonlarımızı karşılıklı çaldırıyoruz, sağ olduğumu anlıyor. O öğüdü verirken uyuşturucu, illegal örgüt dokümanı vesair dubaraları kastediyordu. Ölmüşüz de ağlayanımız yok. Tarihe not düşmek için durumumu sizle paylaştım.

Devalüe olmuş liradan değersiz insanlar edebiyat alemine girmemi engelliyorlar, kitapçılar kitaplarımı satmıyor, kütüphane sorumluları bana ambargo uyguluyor, bu engeller yetmiyor, açıkça tehdit ediliyorum. Tırnağım olamayacak tiplerle ileride hesaplaşacağım, kalemimin en güçlü silahtan daha etkili olduğunu göstereceğim. Ben hücrede bile mutlu olurum (ki şu günlerde cennette gibiyim,) onlar villalarda bunalıma girerler, çünkü beyin fonksiyonları işlevselliğini yitirmiş. Gelecekte bir gün gelecek, Şenol Onay kötüleri elek gibi delecek, bu komediyi herkes görecek.

Bir vatandaşa özel mesaj göndereyim: Uzayda kapladığın hacmin milyonlarca yıl sonra insanlığa faydalı olacak, fosilin kömürleşecek, petrole dönüşecek, egzos borusunda tüteceksin, yine havayı kirleteceksin, fakat bir motorun (şoroloları kastetmiyorum,) çalışmasına, taşıtın ilerlemesine vesile olacaksın. Bense fikir üretim kurumu kurdum, kısaca fük diyorum, cenabıtotemin inayetiyle fükümün tatlı mamullerini sana da yedireceğim.

Cuma, Şubat 09, 2018

MİT'i göreve davet ediyorum

Başlığımı istihbaratçıların dikkatini çekmek için attım, yanlış anlaşılmasın, MİT vazifesini savsaklıyor demiyorum, bir kişiye dair ihbarda bulunuyorum. Babayasa elvermiyor, kişisel kanaatimi amme huzurunda açıklayamıyorum. Laga luga yapmayayım, yekten mevzuya dalayım. Otuz senedir söylediklerim, kitaplarım dahil envaitürlü platformda yazdıklarım düşünülürse, şu konjonktürde ve AKP iktidarında en makbul portrelerden biri olmalıyım. Değilsem ve birileri benle uğraşıyorsa, bir yerde arıza var demektir, belki de direksiyon yalpalıyor. O zaman MİT'in (Emniyetçiler de olabilir,) bilirkişi olarak devreye girmesi gerekir, tekerlek mi patlak, rot balans ayarı mı yapılacak, teşhisi koysun, tamirciye talimat versin. Benim röntgenim çekilirse, bir tek beynamazlığıma kusur bulunabilir, onun dışında problem görülmez. Kırkyıllık Kani, olur mu Yani?

Bunu niye yazdım? Başkomutan, Brütüsleri ayıklasın, yoksa yarın başımıza çorap örebilirler. Bugün bana, yarın ona, aman savsaklamasın, neşteri vursun, irinli çıbanı patlatsın.

FETÖ, CHP, PKK, DHKP-C, aynı fabrikanın mamulü, birbirlerinden farkı yok, söyleyecek lafım çok, hapsi göze alacak cesaretim yok. Ayrıca doğruyu konuşmak için iki kişi gerekir: Doğru söyleyen ve doğru dinleyen.

Ufkunuzu açmak için bir anımı aktarayım, gerekirse maillerin fotokopilerini kopyalayabilirim. Ergenekon veya Balyoz'dan yatan emekli yüzbaşı Muzaffer rahmetli oldu. Adına site açılmıştı, jandarma teğmenken Tuzla Piyade Okulu'nda kurs gördüğümüzde onun ordudan ayrılış hikayesini duymuştum. Sitesinde detaylıca yazmış, duygulandım, gönderinin altına yorum yaptım. Sevinmiş, güzel cümlelerle mukabelede bulunmuş. Maille bildirim almıştım, "Komutanım, arzu ederseniz yaşamınızı romanlaştırabilirim," dedim, nazik bir ret yanıtı aldım. Sonra, bir mesajına yorum mu yazdım, mailini mi cevapladım, tam hatırlamıyorum, araştırsam 2 GB kotam erir, her neyse, bana mail geldi, "sitenin moderatörüyüm, şerefli komutandan uzak dur, reklam yapma," gibilerden hakaretamiz ifadeler vardı, şok oldum, utançtan kıpkırmızı kesildim, yanıtlamadım, herhalde hakkımda referans almıştı. Herifçioğlu aşağılıyor ve tehdit ediyordu. Kimdir, necidir, nereden bileyim? Öyle bir marabayla diyaloğa girmektense ölüm yeğdir. Bence Muzaffer yüzbaşının haberi yoktur. Demem o ki bazı tipler beni ezeli ve ebedi düşman belliyorlar. Yüzlerine gülsem, övsem, selamlasam, ..
 hepsi suç, asla yaranamıyorum. Acaba niye? Uygar ülkelerden birine gitsek, onlar anca amele (Ah şu dobralığın gözü kör olsun!) olabilirler, bense el üstünde tutulurum. Bu nüansı ıskalamayalım, zihinsel kapasitelerimizi kantara vuralım.

Religion

The fashion of closing markets during Friday prayers has resurfaced, women do not go to Friday prayers, in other words, both religious tyran...