Yazar, trader, horgeneral, Türk Silahsız Kuvvetleri Başkomutanı, Yokluk Fonu reisi, Hıyanet İşleri Başkanı, kuş pezevengi, düş hekimi, hayal taciri, borsa peygamberi, parayolları genel müdürü, parabulucu, kültür aristokratı, üstün korkaklık madalyası, beyaz zenci, haymatlos, tektuşconi, heccav, beisicumhur, meritokrasi, ekomünist, futbolog, sütkolik, arbitraj, satranç, snooker, müzik, briç, body building, kafes dövüşü. Yedi kitabımı da google.books'a yükledim.
Pazartesi, Şubat 26, 2018
Yasağım Sürüyor
Bugün Kızılay'da işim vardı, o vesileyle Sıhhiye Orduevi'nin nizamiyesinde askeri kimlik kartımı kontrol ettirdim, dijital ekranda aynı yazı belirdi: Sadece askeri sosyal tesislere girişi yasaktır.
Hayır, mesele o değil, şimdi bana para verseler TSK Spor Okulu'na, orduevine gitmem, sistemimi kurdum, hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum, fakat devlete ait tesisleri babasının tapulu malı yerine koyuyor, sahipleniyor, giriş için vize dağıtıyor. Sen kimsin de bu hakkı kendinde buluyorsun? Fikir adamıyla, yaratıcı bir kalemle uğraşmaya utanmıyor musun? Emekli albayı yolluyorsun, beni tehdit ediyorsun, açıkça suç işliyorsun, maalesef hak arayamıyorum. Bugünün yarını da var, salvolarımdan kurtulamayacaksın. Gelgit dolayısıyla sular çekildiğinde karıncalar balıkları yer, sular yükseldiğinde balıklar karıncaları yer. :) Yurt dışına kapağı attığım an fişi çekerim, şimdi ne yapabilirsen yap, billahi seni sinir krizine sokarım. :)
Mübadele sistemi ve teoloji eksenli doktrin üstüne kafa yoruyorum, felsefe ve ideoloji içerikli bir eser planlıyorum, millet abidik gubidik bahanelerle beni rahatsız etmek istiyor. O kadar kabadayısın madem, tek kolumu kullansam, beni dövebilir misin? Karşımda kaç saniye durabilirsin? Aylar önce MSB önüne, bilahare e-devlet üzerinden cumhurbaşkanına başvurmuştum, tarih sayılarını not almıştım. Kimse geri dönmeyince, belki yasak kaldırılmıştır sandım. Ne gezer? Adamlar dilekçemi dahi yanıtlamıyorlar, belli ki açığımı kolluyorlar, punduna düşürseler giydirecekler. Ellerinde koz yok, FETÖ'nün, cuntacıların, teröristlerin, CHP'nin en büyük düşmanı benim, bana kusur bulamıyorlar. :) Avrupa'ya gitse, anca hela temizleyebilecek adam burada dehalara amirlik taslıyor. :) Hukuki bir işlem yapılsa, hiç tereddüt etmem, derhal siyasi iltica için başvururum ki benim indimde milli piyango'nun büyük ikramiyesinden değerlidir. Bu gerçeği onlar da biliyorlar, kara kara düşünüyorlar, nasıl bir komplo hazırlasak diyorlar. :) Belki benim sosyal medyadan küfür, hakaret içerikli mesajlar yollamamı bekliyorlar. :) Ben keriz miyim? Türk hukuk sistemini, adli mekanizmanın işleyiş esaslarını bilmiyor muyum? Bana bakın, yazmama gerek yok, zati biliyorsunuz, fakat benim de bildiğimi bilin. Siz benim tırnağım olamazsınız, okyanusta damla neyse benim yanımda öyle kalıyorsunuz. Yetenek abidesiyim, bu gezegenin en iyi yazarlarından, beyinlerinden, düşünürlerinden biriyim, hiciv destanları yaratıyorum. Başka alanlarda da çok yetenekliyim, merak eden varsa eserlerimi okuyabilir. Şöyle bir dipnot düşeyim. Uluslararası arenada ses getirebilecek futbolcuydum, mesleğim o tür kariyeri engelledi. Sonra, 2008 yılında borsa tarihinin en büyük düşüşü yaşandı, tek bir yatırımcı İMKB'de kar edebildi. :) Tevellüt 1965, şu anda profesyonel sporcularla çoğu alanda yarışırım, hakiki bir hayvanım, kas yığınıyım, diyet yapabilsem, baklava dahil adale resitali sergileyeceğim. Siz kimle aşık atıyorsunuz? İki kusurum var: Bir, darbe düşmanıyım, asker sivil otoritenin emrine girsin, diyorum; iki, itikadım zayıf, yani namazı niyazı boşluyorum. Hey yavrum hey! Ben şu ülke için gözümü kırpmadan ölüme giderim, sizse ... Neyse, nokta noktayı akıllı okurlar doldurabilirler. Ben lafı uzatmayayım. Son sözümü Kafiristan'da söyleyeceğim, çünkü övgüyü sövgü belleyecek bir politikanız var, her şeyi kılıfına uyduruyorsunuz. Siz bugün varsınız, yarın buharsınız, halbuki ben bin yıl sonraya nişan alıyorum, geleceğe ezan okuyorum. ;)
Pazar, Şubat 25, 2018
Dua
Sporcular müsabaka öncesinde dua ediyorlar, "Allah'ım, beni mahcup etme, rakibimi yeneyim," diyorlar. Allah sanki allahlık da dolmayı yutacak. Bre zottirik, Yaradan kulları arasında ayrım yapar mı? Din adamları da aynı fırıldakçılığı yapıyorlar. Hristiyan ülkeler arasında savaş çıkıyor, papaz ülkesinin zaferi için dua ediyor. Nasreddin Hoca fıkrasına benziyor, maaşı veren öttürüyor.
Cumartesi, Şubat 24, 2018
Barcelonalı Dembele
Dembele süper futbolcu, gelgelelim henüz kendini gösteremedi. Uzun sakatlıklar da performansını etkiledi ama astronomik transfer bedelinden etkilendi. Çok genç bir forvet, hücrelerinden kabiliyet fışkırıyor, ne yazık ki topla buluştuğunda siki çarşafa dolanıyor. Ben de strese girdiğimde oynayamıyordum, hayalet gibi geziyordum. Hocanın sabretmesi, kenara almaması gerekir ki özgüven duygusu pekişsin, vazgeçilmezliğini anlasın. Üç, beş, yedi, ... maç sonra patlar, Messi ile sidik yarıştırır.
Çarşamba, Şubat 21, 2018
Matematiği sevdirmek için müdredat yeniden düzenlensin
Okullarda öğrencileri gerçek hayatta lazım olmayan formüllerle boğuyorlar, hele Matematik dersi hayli sıkıcı oluyor. Kosinüs, sinüs, tanjant, logaritma, karekök alınışı, iki bilinmeyenli denklem, derken çocuklar kafayı üşütüyorlar, karneleri kırıkla dolduruyorlar. Üniteler güncelleştirilse ve necip milletimin ihtiyacına cevap verse, nice dahi yetiştiririz. Mesela şöyle bir soru yöneltilse, en avanak talebe pürdikkat kesilir:
Coğrafyacı Faik Bey ayda 2 480 lira maaş alıyor. Her ay ev kirası ve aidat için 1 200 lira, yakıt için 250 lira, elektrik, su ve telefon faturaları için 110 lira ödüyor. Hocanın eşi ev hanımı, ilkokullu iki kızanı, liseli bir kızı var. Faik Bey'in asgari yaşam düzeyini yakalaması için aylığının kaç lira olması gerekir? Aradaki farkın kapanması kaç liralık rüşvetle mümkündür?
Coğrafyacı Faik Bey ayda 2 480 lira maaş alıyor. Her ay ev kirası ve aidat için 1 200 lira, yakıt için 250 lira, elektrik, su ve telefon faturaları için 110 lira ödüyor. Hocanın eşi ev hanımı, ilkokullu iki kızanı, liseli bir kızı var. Faik Bey'in asgari yaşam düzeyini yakalaması için aylığının kaç lira olması gerekir? Aradaki farkın kapanması kaç liralık rüşvetle mümkündür?
Sevdiğim İnsanların Cenazelerine Gitmiyorum
Son yıllarda sevdiğim insanlar bir bir ölüyorlar, ne yazık ki cenazelerine gitmiyorum, çünkü Giresunluların çoğundan nefret ediyorum, yüzlerini görmek istemiyorum. Hatice teyzem, Talat eniştem, derken dün de Asaf eniştem uğurlandı. Asaf eniştemin çok ekmeğini yedim, ilkokul çağımdan beri bana bir sürü iyilik yaptı, hakkını ödeyemem, maalesef Giresun fobim yüzünden son yolculuğuna gitmedim, teyzemi aradım, üzüntümü söyledim.
Giresun'a son gidişimin üstünden en az on sene geçti. Asaf eniştem Almanya'dan kesin dönüş yapmış, merkezdeki köyüne yerleşmişti. Klasik gurbetçilerimizden çok farklıydı, son derece zekiydi, ehlikeyifti, Almanya'da evi vardı, her sene birkaç ay orada kalıyordu. Neyse, beni yatıya davet etti, taksi tuttu, somon balığı aldı, krallara layık sofra hazırlattı, köpeği Bobi ve kedisi Mahmut ile tanıştırdı, özel bir ahırda bulunan tavşanlarını gösterdi. Mahmut'un iki eşi, bir alay piçi vardı, hem onlarla hem Bobi ile doyasıya oynadım. Hayvanların maşallahı vardı, teyzem hepsini el bebek gül bebek besliyordu.
Böyle bir eniştenin cenazesine gitmedim, bat dünya bat! Giresun'a atom bombası atılsa üzülmem.
Giresun'a son gidişimin üstünden en az on sene geçti. Asaf eniştem Almanya'dan kesin dönüş yapmış, merkezdeki köyüne yerleşmişti. Klasik gurbetçilerimizden çok farklıydı, son derece zekiydi, ehlikeyifti, Almanya'da evi vardı, her sene birkaç ay orada kalıyordu. Neyse, beni yatıya davet etti, taksi tuttu, somon balığı aldı, krallara layık sofra hazırlattı, köpeği Bobi ve kedisi Mahmut ile tanıştırdı, özel bir ahırda bulunan tavşanlarını gösterdi. Mahmut'un iki eşi, bir alay piçi vardı, hem onlarla hem Bobi ile doyasıya oynadım. Hayvanların maşallahı vardı, teyzem hepsini el bebek gül bebek besliyordu.
Böyle bir eniştenin cenazesine gitmedim, bat dünya bat! Giresun'a atom bombası atılsa üzülmem.
Beşiktaş
Sezon başlamadan önce twitter'da yazmıştım, oradan istifa ettiğim için burada tekrarlayayım: Beşiktaş bu sene şampiyon olamaz. Pislik Pepe astronomik bedelle oynuyor, bonuslar hariç yıllık 4 milyon euroyu cebe indiriyor. Real'de Ronaldo'nun hemşosu kontenjanından şans buluyordu, götünün kılları ağardı, jübile çağı geldi, bize demirledi. Öbür oyuncular elbet bozum olacaklar. Ayrıca forma adaletsizliği var, Oğuzhan, Caner, Queresma o ekipte oynayacak kalibrede değil, kadro şişkinliği da had safhada, yine de transferler yapılıyor, halbuki en az beş, altı oyuncu satılmalıydı. Uzun sözün kısası, bu yıl kartalın tüylerini yolacaklar.
İngiliz Takımı Futbola Fransız Kalmadı
Futbol Hatice değil netice oyunudur. Bir başka deyişle Hasan almaz, basan alır. Bu akşam bu görüş ispatlandı.
TRT-1 hem de HD yayınla Bayern Münih-Beşiktaş karşılaşmasını yayımlıyordu, aynı saatte uydunun uyduruk kanallarından biri SD yayınla Chelsea-Barcelona müsabakasını verdi. Görüntü kalitesizliğine rağmen Londra'daki oyunu izledim. Öte tarafta Bavyeralılar bizimkileri elek gibi deldi, inim inim inletti, Mozart'ın senfonisini dinletti, dibine kadar oydu, çocuğu koydu: 5-0
Sadede geleyim. Barça deplasmanda oynamasına karşın topa hakimdi, oynama yüzdesi yüzde yetmişin üstündeydi, ancak bal yapmayan arı gibiydi, boşa kürek çekti, doksan dakika boyunca iki pozisyon buldu. İlk devrede kornerden gelen ortayı moloz Piquet külek kafasıyla üstten auta yolladı, bir de Messi beraberlik golünü attı, gerisi havacıva! Oyun 1-1 bitti, fakat mavilerin ilk yarıda üç tehlikeli atağı vardı, Willian'ın iki şutu direkten döndü, Hazard net pozisyonu kalenin üstünden stratosfere gönderdi. İkinci devrede de Willian bir akında topu boştaki Kante yamyamına aktarabilseydi tabela değişebilirdi. Demek ki Chelsea şanslı olsaydı Katalonya temsilcisi hüsrana uğrayacaktı. Zevzek yorumcuların anırtılarına kanmayın, Conte şahane bir menajer, fakat Chelsea'nin forvet hattı çok zayıf, fasarya transferler yaraya merhem olmadı. Bu hafta sonu Manchester United-Chelsea maçı oynanacak, Mourinho ile İtalyan selefinin söz düellosu nedeniyle gerilimli bir atmosfer olabilir, bence Chelsea aynı taktikle mücadele ederse galibiyetle döner.
TRT-1 hem de HD yayınla Bayern Münih-Beşiktaş karşılaşmasını yayımlıyordu, aynı saatte uydunun uyduruk kanallarından biri SD yayınla Chelsea-Barcelona müsabakasını verdi. Görüntü kalitesizliğine rağmen Londra'daki oyunu izledim. Öte tarafta Bavyeralılar bizimkileri elek gibi deldi, inim inim inletti, Mozart'ın senfonisini dinletti, dibine kadar oydu, çocuğu koydu: 5-0
Sadede geleyim. Barça deplasmanda oynamasına karşın topa hakimdi, oynama yüzdesi yüzde yetmişin üstündeydi, ancak bal yapmayan arı gibiydi, boşa kürek çekti, doksan dakika boyunca iki pozisyon buldu. İlk devrede kornerden gelen ortayı moloz Piquet külek kafasıyla üstten auta yolladı, bir de Messi beraberlik golünü attı, gerisi havacıva! Oyun 1-1 bitti, fakat mavilerin ilk yarıda üç tehlikeli atağı vardı, Willian'ın iki şutu direkten döndü, Hazard net pozisyonu kalenin üstünden stratosfere gönderdi. İkinci devrede de Willian bir akında topu boştaki Kante yamyamına aktarabilseydi tabela değişebilirdi. Demek ki Chelsea şanslı olsaydı Katalonya temsilcisi hüsrana uğrayacaktı. Zevzek yorumcuların anırtılarına kanmayın, Conte şahane bir menajer, fakat Chelsea'nin forvet hattı çok zayıf, fasarya transferler yaraya merhem olmadı. Bu hafta sonu Manchester United-Chelsea maçı oynanacak, Mourinho ile İtalyan selefinin söz düellosu nedeniyle gerilimli bir atmosfer olabilir, bence Chelsea aynı taktikle mücadele ederse galibiyetle döner.
Salı, Şubat 20, 2018
Pazartesi, Şubat 19, 2018
The Good Soldier Svejk
After his departure the three agreed that Svejk was a patent imbecile and idiot according to all the natural laws invented by the luminaries of psychiatry.
The report was passed to the examining magistrate contained inter alia the following:
The undersigned medical experts certify the complete mental feebleness and congenital idiocy of Josef Svejk, who appeared before the aforesaid commission and expressed himself in terms such as: 'Long live our Emperor Franz Joseph 1', which utterance is sufficient to illuminate the state of mind of Josef Svejk as that of a patent imbecile.
The report was passed to the examining magistrate contained inter alia the following:
The undersigned medical experts certify the complete mental feebleness and congenital idiocy of Josef Svejk, who appeared before the aforesaid commission and expressed himself in terms such as: 'Long live our Emperor Franz Joseph 1', which utterance is sufficient to illuminate the state of mind of Josef Svejk as that of a patent imbecile.
Cumartesi, Şubat 17, 2018
En iyi radyoyu bedava alabilirsiniz
Televizyonunuzu uydu üzerinden izliyorsanız, radyo kanallarını da taratın, favori grubunuza ekleyin, keyifle dinleyin. Bana metro fm ile power fm yetiyor, bazen pal nostalji'yi tuşluyorum, kemençe havası için T.Kaçkar'a takılıyorum, fakat Turksat'ta 154 istasyona erişilebiliyor.
Müzikten bahsetmişken yazayım: Boney M şarkılarını ve İskoç gaydalarını tek geçiyorum, kemençe ve tuluma da bayılıyorum. İsyan kokulu özgün müziğin de tadına doyamıyorum, misal Ahmet Kaya'nın "Beni tarihle yargıla"sı veya "İşte Bizim Hikayemiz"i ile dünyadan kopuyorum, yalnız sözlerinden ziyade ezgilerinden hoşlanıyorum. Yerli seslerden Ayşenur Kolivar ile Edip Akbayram'ı çok beğeniyorum. En beğendiğim yabancı şarkı Boney M'in "Ma Baker"i, bizdense "Karlı Kayın Ormanı"nın enstrümantali, ancak karga sesli Zülfü Livaneli'nin seslendirdiği versiyonunu vasat buluyorum.
Müzikten bahsetmişken yazayım: Boney M şarkılarını ve İskoç gaydalarını tek geçiyorum, kemençe ve tuluma da bayılıyorum. İsyan kokulu özgün müziğin de tadına doyamıyorum, misal Ahmet Kaya'nın "Beni tarihle yargıla"sı veya "İşte Bizim Hikayemiz"i ile dünyadan kopuyorum, yalnız sözlerinden ziyade ezgilerinden hoşlanıyorum. Yerli seslerden Ayşenur Kolivar ile Edip Akbayram'ı çok beğeniyorum. En beğendiğim yabancı şarkı Boney M'in "Ma Baker"i, bizdense "Karlı Kayın Ormanı"nın enstrümantali, ancak karga sesli Zülfü Livaneli'nin seslendirdiği versiyonunu vasat buluyorum.
Perşembe, Şubat 15, 2018
Soyağacı Sorgulaması
E-devlet üzerinden soyağacı uygulaması yayımlandı. Bugün listeyi inceledim, deli saçmasına benzettim. Kafadan atılmış, uyduruk bir şecere hazırlanmış. Bilgiler o kadar hatalıydı ki kahkahayı koyverdim. Bir örnek vereyim: Babamın annesinin annesi, yani 1980'de helvasını yediğim ninemin annesi 1882'de doğmuş, ölmemiş, hâlâ yaşıyormuş. Çüş! Herifçioğlu alelacele karalamış, kontrol etmemiş. Vay düzenbaz!
Gerçekte iki dedem de Giresunlu değilmiş, savaş yıllarında sağa sola savrulmuşlar. Babamın babası ve annesi Trabzon-Tonya kökenliymiş, ikisi de akraba imiş, çocukluk çağlarındayken güzeller güzeli bir kadınla (e-devlet'e göre adı Maviş, dedemin annesi olmalı, fakat o yıllarda Maviş ismi yoktu, Osmanlı devriydi, muhtemelen mavi gözlüdür, öyle kaydedilmiştir, zaten benim ela gözümün kaynağı için mavi gözlü ata şart, Mendel baba öyle diyor,) birlikte Giresun merkez Sayca Köyü'ne gelmişler, kadının çok zengin olduğu sanılıyor, kısa sürede yitiklere karışmış, altın veya definesini bir yere sakladığı zannıyla evi ve çevresi didik didik aranmış, bir şey bulunamamış. E-devlet safahatına bakılırsa yedi göbek Giresunlu bir aileden geliyorlar, öteki dedem de öyle takdim ediliyor. Yok devenin nalı!
Babamın dedesi için "gaip" denilmiş, doğruluk payı yüksek, ben de öyle duydum, bu da akıbetine dair ipucu veriyor. Tonya'nın geçmişini deşmek lazım, yoksa faraziyelerle avunurum. Babam yaşasaydı, çok şey anlatırdı, vaktiyle merak etmedim, sormadım. Şimdi içim içimi yiyor, kimseden yardım alamıyorum. Annem üç maymunu oynuyor, zaten iki kelimesinden üçü yalan, lafa kırk takla attırıyor, cenabıtotemin affına sığınayım, "totem bir" dese bile inanmam. Halam hayatta, ser veriyor, sır vermiyor, güya dedelerinin aslını, neslini, nereden geldiğini filan bilmiyor, herhalde teneşirde öğrenir. Aslında Kazıklı Voyvoda onları bülbül gibi öttürürdü ama vakitsiz öldü. Ah Voyvoda, sağ olsaydın bayağı bilgilenirdim, senin ölümüne de üzüldüm ya, beni idam etseler yeridir.
Kısacası yalan yanlış bir katalog oluşturulmuş, hayali bir tarih yaratılmış. Ayıptır, günahtır, rezillikte çığır açmışlar, vatandaşı kündeye getirecekler. Şurada kırk kişiyiz, birbirimizi iyi biliriz. Bize de mi lolo?
Gerçekte iki dedem de Giresunlu değilmiş, savaş yıllarında sağa sola savrulmuşlar. Babamın babası ve annesi Trabzon-Tonya kökenliymiş, ikisi de akraba imiş, çocukluk çağlarındayken güzeller güzeli bir kadınla (e-devlet'e göre adı Maviş, dedemin annesi olmalı, fakat o yıllarda Maviş ismi yoktu, Osmanlı devriydi, muhtemelen mavi gözlüdür, öyle kaydedilmiştir, zaten benim ela gözümün kaynağı için mavi gözlü ata şart, Mendel baba öyle diyor,) birlikte Giresun merkez Sayca Köyü'ne gelmişler, kadının çok zengin olduğu sanılıyor, kısa sürede yitiklere karışmış, altın veya definesini bir yere sakladığı zannıyla evi ve çevresi didik didik aranmış, bir şey bulunamamış. E-devlet safahatına bakılırsa yedi göbek Giresunlu bir aileden geliyorlar, öteki dedem de öyle takdim ediliyor. Yok devenin nalı!
Babamın dedesi için "gaip" denilmiş, doğruluk payı yüksek, ben de öyle duydum, bu da akıbetine dair ipucu veriyor. Tonya'nın geçmişini deşmek lazım, yoksa faraziyelerle avunurum. Babam yaşasaydı, çok şey anlatırdı, vaktiyle merak etmedim, sormadım. Şimdi içim içimi yiyor, kimseden yardım alamıyorum. Annem üç maymunu oynuyor, zaten iki kelimesinden üçü yalan, lafa kırk takla attırıyor, cenabıtotemin affına sığınayım, "totem bir" dese bile inanmam. Halam hayatta, ser veriyor, sır vermiyor, güya dedelerinin aslını, neslini, nereden geldiğini filan bilmiyor, herhalde teneşirde öğrenir. Aslında Kazıklı Voyvoda onları bülbül gibi öttürürdü ama vakitsiz öldü. Ah Voyvoda, sağ olsaydın bayağı bilgilenirdim, senin ölümüne de üzüldüm ya, beni idam etseler yeridir.
Kısacası yalan yanlış bir katalog oluşturulmuş, hayali bir tarih yaratılmış. Ayıptır, günahtır, rezillikte çığır açmışlar, vatandaşı kündeye getirecekler. Şurada kırk kişiyiz, birbirimizi iyi biliriz. Bize de mi lolo?
Salı, Şubat 13, 2018
My Character
I always pride myself on being self-sufficient. I never need anyone to care about me. I can live completely alone and inside myself.
MHP'nin İdeolojik Yanlışı
Her ne kadar başbuğ Bahçeli'ye, İdi Amin abime ve bazı ülkücülere, Türkçülere, milliyetçilere sempati besliyorsam da şovenizmle alakalı inançlara mesafeliyim, esasen tüm ideolojilere, felsefelere muhalefet ediyorum; bence hepsinin olumlu ve olumsuz yanları var.
Milliyetçilik akımları dini retorikle aynı kefeye konulamaz, Turancının Müslüman olma şartı bana abes geliyor, keyfinin kahyası mısın? Adam ateist, putperest, Şamanist, Hristiyan, Musevi olamaz mı? Teolojik mevzu Allah'ın işi, kul yaratması fikriyatla ilişkilendirilebilir mi? Türk-İslam sentezini dayatıyorsun, bir nevi Yaradan namına emrediyorsun, açmaza düşüyorsun, mat oluyorsun. İbadetle ibateyi koşullandırma, siyasiyata odaklan, seçmenin saygısını kazan.
Not: Bu görüş tamamen benim icadımdır, hiçbir yerde okumadım, duymadım.
Milliyetçilik akımları dini retorikle aynı kefeye konulamaz, Turancının Müslüman olma şartı bana abes geliyor, keyfinin kahyası mısın? Adam ateist, putperest, Şamanist, Hristiyan, Musevi olamaz mı? Teolojik mevzu Allah'ın işi, kul yaratması fikriyatla ilişkilendirilebilir mi? Türk-İslam sentezini dayatıyorsun, bir nevi Yaradan namına emrediyorsun, açmaza düşüyorsun, mat oluyorsun. İbadetle ibateyi koşullandırma, siyasiyata odaklan, seçmenin saygısını kazan.
Not: Bu görüş tamamen benim icadımdır, hiçbir yerde okumadım, duymadım.
Cumartesi, Şubat 10, 2018
Fazla yükselmeyin, aşağıdakilere küçük görünürsünüz
İlkokul çağımdan beri okudum, kütüphanelere dadandım, binlerce eseri devirdim, cehaletimi fark ettim, Türkçeye çevrilmiş ürünlerle bilgilenilmeyeceğini kavradım, son yıllarda sadece İngilizceye odaklandım, artık gavurca yazacağım, sansürün hışmına uğrayanlar dahil didaktik matbuata gömüleceğim. Tabii kafiristana yerleşeceğim, fakat Coni'nin çıngırağı çekmesini bekleyeceğim. Kerata tüm zamanların en yaşlı kanaryası olacak, ramak kaldı.
Biri roman öteki deneme iki kitabı bitirdim, yayıncı bile aramadım, çünkü şu ülkede şaheserler yaratsanız da netice alamazsınız. Nasılsa dosya bende, önceki beş eserimi ve bunları her dilde yayımlatabilirim, yeter ki cehennemden kurtulayım. Türkiye'de demokrasi veya ifade özgürlüğü yok, zekaya saygı kalmamış, bilgi teşvik edilmiyor, kitleler uyuşturulmuş. Hukukun olmadığı bir diyarda daha açık yazamıyorum. Meramımı şöyle açıklayayım: Hitler Almanya'sını aratmayan saldırılara maruz kalıyorum, resmi mercilere başvurularıma yanıt alamıyorum. Akıllara seza absürtlüklerin hangisini anlatsam? Aktaramam, zaten suç sayılır. Size tüyo vereyim: Annem bana bugün, "Otobüste, metroda filan çok dikkatli ol, birisi cebine bir şey bırakabilir, komploya kurban gidebilirsin," dedi, güvenliğimden bayağı endişeleniyor, sabahleyin ve akşam saat onda telefonlarımızı karşılıklı çaldırıyoruz, sağ olduğumu anlıyor. O öğüdü verirken uyuşturucu, illegal örgüt dokümanı vesair dubaraları kastediyordu. Ölmüşüz de ağlayanımız yok. Tarihe not düşmek için durumumu sizle paylaştım.
Devalüe olmuş liradan değersiz insanlar edebiyat alemine girmemi engelliyorlar, kitapçılar kitaplarımı satmıyor, kütüphane sorumluları bana ambargo uyguluyor, bu engeller yetmiyor, açıkça tehdit ediliyorum. Tırnağım olamayacak tiplerle ileride hesaplaşacağım, kalemimin en güçlü silahtan daha etkili olduğunu göstereceğim. Ben hücrede bile mutlu olurum (ki şu günlerde cennette gibiyim,) onlar villalarda bunalıma girerler, çünkü beyin fonksiyonları işlevselliğini yitirmiş. Gelecekte bir gün gelecek, Şenol Onay kötüleri elek gibi delecek, bu komediyi herkes görecek.
Bir vatandaşa özel mesaj göndereyim: Uzayda kapladığın hacmin milyonlarca yıl sonra insanlığa faydalı olacak, fosilin kömürleşecek, petrole dönüşecek, egzos borusunda tüteceksin, yine havayı kirleteceksin, fakat bir motorun (şoroloları kastetmiyorum,) çalışmasına, taşıtın ilerlemesine vesile olacaksın. Bense fikir üretim kurumu kurdum, kısaca fük diyorum, cenabıtotemin inayetiyle fükümün tatlı mamullerini sana da yedireceğim.
Biri roman öteki deneme iki kitabı bitirdim, yayıncı bile aramadım, çünkü şu ülkede şaheserler yaratsanız da netice alamazsınız. Nasılsa dosya bende, önceki beş eserimi ve bunları her dilde yayımlatabilirim, yeter ki cehennemden kurtulayım. Türkiye'de demokrasi veya ifade özgürlüğü yok, zekaya saygı kalmamış, bilgi teşvik edilmiyor, kitleler uyuşturulmuş. Hukukun olmadığı bir diyarda daha açık yazamıyorum. Meramımı şöyle açıklayayım: Hitler Almanya'sını aratmayan saldırılara maruz kalıyorum, resmi mercilere başvurularıma yanıt alamıyorum. Akıllara seza absürtlüklerin hangisini anlatsam? Aktaramam, zaten suç sayılır. Size tüyo vereyim: Annem bana bugün, "Otobüste, metroda filan çok dikkatli ol, birisi cebine bir şey bırakabilir, komploya kurban gidebilirsin," dedi, güvenliğimden bayağı endişeleniyor, sabahleyin ve akşam saat onda telefonlarımızı karşılıklı çaldırıyoruz, sağ olduğumu anlıyor. O öğüdü verirken uyuşturucu, illegal örgüt dokümanı vesair dubaraları kastediyordu. Ölmüşüz de ağlayanımız yok. Tarihe not düşmek için durumumu sizle paylaştım.
Devalüe olmuş liradan değersiz insanlar edebiyat alemine girmemi engelliyorlar, kitapçılar kitaplarımı satmıyor, kütüphane sorumluları bana ambargo uyguluyor, bu engeller yetmiyor, açıkça tehdit ediliyorum. Tırnağım olamayacak tiplerle ileride hesaplaşacağım, kalemimin en güçlü silahtan daha etkili olduğunu göstereceğim. Ben hücrede bile mutlu olurum (ki şu günlerde cennette gibiyim,) onlar villalarda bunalıma girerler, çünkü beyin fonksiyonları işlevselliğini yitirmiş. Gelecekte bir gün gelecek, Şenol Onay kötüleri elek gibi delecek, bu komediyi herkes görecek.
Bir vatandaşa özel mesaj göndereyim: Uzayda kapladığın hacmin milyonlarca yıl sonra insanlığa faydalı olacak, fosilin kömürleşecek, petrole dönüşecek, egzos borusunda tüteceksin, yine havayı kirleteceksin, fakat bir motorun (şoroloları kastetmiyorum,) çalışmasına, taşıtın ilerlemesine vesile olacaksın. Bense fikir üretim kurumu kurdum, kısaca fük diyorum, cenabıtotemin inayetiyle fükümün tatlı mamullerini sana da yedireceğim.
Cuma, Şubat 09, 2018
MİT'i göreve davet ediyorum
Başlığımı istihbaratçıların dikkatini çekmek için attım, yanlış anlaşılmasın, MİT vazifesini savsaklıyor demiyorum, bir kişiye dair ihbarda bulunuyorum. Babayasa elvermiyor, kişisel kanaatimi amme huzurunda açıklayamıyorum. Laga luga yapmayayım, yekten mevzuya dalayım. Otuz senedir söylediklerim, kitaplarım dahil envaitürlü platformda yazdıklarım düşünülürse, şu konjonktürde ve AKP iktidarında en makbul portrelerden biri olmalıyım. Değilsem ve birileri benle uğraşıyorsa, bir yerde arıza var demektir, belki de direksiyon yalpalıyor. O zaman MİT'in (Emniyetçiler de olabilir,) bilirkişi olarak devreye girmesi gerekir, tekerlek mi patlak, rot balans ayarı mı yapılacak, teşhisi koysun, tamirciye talimat versin. Benim röntgenim çekilirse, bir tek beynamazlığıma kusur bulunabilir, onun dışında problem görülmez. Kırkyıllık Kani, olur mu Yani?
Bunu niye yazdım? Başkomutan, Brütüsleri ayıklasın, yoksa yarın başımıza çorap örebilirler. Bugün bana, yarın ona, aman savsaklamasın, neşteri vursun, irinli çıbanı patlatsın.
FETÖ, CHP, PKK, DHKP-C, aynı fabrikanın mamulü, birbirlerinden farkı yok, söyleyecek lafım çok, hapsi göze alacak cesaretim yok. Ayrıca doğruyu konuşmak için iki kişi gerekir: Doğru söyleyen ve doğru dinleyen.
Ufkunuzu açmak için bir anımı aktarayım, gerekirse maillerin fotokopilerini kopyalayabilirim. Ergenekon veya Balyoz'dan yatan emekli yüzbaşı Muzaffer rahmetli oldu. Adına site açılmıştı, jandarma teğmenken Tuzla Piyade Okulu'nda kurs gördüğümüzde onun ordudan ayrılış hikayesini duymuştum. Sitesinde detaylıca yazmış, duygulandım, gönderinin altına yorum yaptım. Sevinmiş, güzel cümlelerle mukabelede bulunmuş. Maille bildirim almıştım, "Komutanım, arzu ederseniz yaşamınızı romanlaştırabilirim," dedim, nazik bir ret yanıtı aldım. Sonra, bir mesajına yorum mu yazdım, mailini mi cevapladım, tam hatırlamıyorum, araştırsam 2 GB kotam erir, her neyse, bana mail geldi, "sitenin moderatörüyüm, şerefli komutandan uzak dur, reklam yapma," gibilerden hakaretamiz ifadeler vardı, şok oldum, utançtan kıpkırmızı kesildim, yanıtlamadım, herhalde hakkımda referans almıştı. Herifçioğlu aşağılıyor ve tehdit ediyordu. Kimdir, necidir, nereden bileyim? Öyle bir marabayla diyaloğa girmektense ölüm yeğdir. Bence Muzaffer yüzbaşının haberi yoktur. Demem o ki bazı tipler beni ezeli ve ebedi düşman belliyorlar. Yüzlerine gülsem, övsem, selamlasam, ..
hepsi suç, asla yaranamıyorum. Acaba niye? Uygar ülkelerden birine gitsek, onlar anca amele (Ah şu dobralığın gözü kör olsun!) olabilirler, bense el üstünde tutulurum. Bu nüansı ıskalamayalım, zihinsel kapasitelerimizi kantara vuralım.
Bunu niye yazdım? Başkomutan, Brütüsleri ayıklasın, yoksa yarın başımıza çorap örebilirler. Bugün bana, yarın ona, aman savsaklamasın, neşteri vursun, irinli çıbanı patlatsın.
FETÖ, CHP, PKK, DHKP-C, aynı fabrikanın mamulü, birbirlerinden farkı yok, söyleyecek lafım çok, hapsi göze alacak cesaretim yok. Ayrıca doğruyu konuşmak için iki kişi gerekir: Doğru söyleyen ve doğru dinleyen.
Ufkunuzu açmak için bir anımı aktarayım, gerekirse maillerin fotokopilerini kopyalayabilirim. Ergenekon veya Balyoz'dan yatan emekli yüzbaşı Muzaffer rahmetli oldu. Adına site açılmıştı, jandarma teğmenken Tuzla Piyade Okulu'nda kurs gördüğümüzde onun ordudan ayrılış hikayesini duymuştum. Sitesinde detaylıca yazmış, duygulandım, gönderinin altına yorum yaptım. Sevinmiş, güzel cümlelerle mukabelede bulunmuş. Maille bildirim almıştım, "Komutanım, arzu ederseniz yaşamınızı romanlaştırabilirim," dedim, nazik bir ret yanıtı aldım. Sonra, bir mesajına yorum mu yazdım, mailini mi cevapladım, tam hatırlamıyorum, araştırsam 2 GB kotam erir, her neyse, bana mail geldi, "sitenin moderatörüyüm, şerefli komutandan uzak dur, reklam yapma," gibilerden hakaretamiz ifadeler vardı, şok oldum, utançtan kıpkırmızı kesildim, yanıtlamadım, herhalde hakkımda referans almıştı. Herifçioğlu aşağılıyor ve tehdit ediyordu. Kimdir, necidir, nereden bileyim? Öyle bir marabayla diyaloğa girmektense ölüm yeğdir. Bence Muzaffer yüzbaşının haberi yoktur. Demem o ki bazı tipler beni ezeli ve ebedi düşman belliyorlar. Yüzlerine gülsem, övsem, selamlasam, ..
hepsi suç, asla yaranamıyorum. Acaba niye? Uygar ülkelerden birine gitsek, onlar anca amele (Ah şu dobralığın gözü kör olsun!) olabilirler, bense el üstünde tutulurum. Bu nüansı ıskalamayalım, zihinsel kapasitelerimizi kantara vuralım.
Perşembe, Şubat 08, 2018
Hayatımın En Güzel Günlerini Yaşıyorum
Askeri tesislere ve orduevlerine girişim yasaklanınca Kızılay'da bir spor salonuna kaydoldum, yüzbaşılığımda da orada antrenman yapmıştım, 3 aylık ücreti peşin ödedim, dolap kiraladım, duşlu şıkkı tercih ettim. Sürenin dolmasına 50 gün (para yandı ama sağlık ve mutluluktan önemli mi?) vardı, 40 günlük periyottan hoşlanmamıştım, çünkü maganda çokluğu ve besin yokluğu (dışarıda et yediğimde bayat tavuk, balık yüzünden zehirleniyorum,) dolayısıyla mekan değiştirdim, tam iki hafta önce evimin 150 metre yanında yeni açılan lüks bir salona kaydoldum. Türkiye çapında şubeleri olan bir firma, kampanya yaptı, bir de 50 yaş indirimi ekledi, bundan iyisi Şam'da kayısı! Coni o kadar yaşar mı, bilemem, fakat fırsatı kaçırmadım, 6 aylık üye oldum. Girişte avuç içinizi kapıya okutuyorsunuz, tertemiz aletlerle egzersiz yapıyorsunuz, duş mükemmel, soyunma dolapları hakeza, içerisi huri kaynıyor, ahlar vahlar çekiyorum, "formumun zirvesinde olduğum üsteğmenliğimde, yüzbaşılığımda şöyle bir yere gitseydim, manitaları sıraya dizseydim," diyorum. Metrodaki kütüklerden de kurtuldum, sabahın ilk ışıklarından gece yatana kadar İngilizce roman okuyorum, zihinsel performansım maksimum düzeye ulaştı, ara sıra televizyonda maç izliyorum, "ısıt ye" türü hazır gıdayla, yumurtayla filan besleniyorum, üç dakikalık yürüyüşle salona gidiyorum. Alışveriş sorunum yok, her yanım market, Ankara'da iki tane Migros 5M var, biri bana çok yakın, Çağdaş, BİM, A-101, Yunus hepsi burnumun dibinde, yani antrenman çıkışında yemeğimi, sütümü, meyvemi, ... alıyorum, vakit kaybetmiyorum, dönüşte kedilere salam, sosis dağıtıyorum. Nezih bir muhitteyim, mantılı binadayım, kombim var, yani sıcaklığın kumandası bende, muhteşem bir hayat, Sığacık"taki hayal kırıklığımı burada telafi ettim, çünkü üst kattaki komşumun tıkırtısı duyulmuyor, inziva hayatını nihayet yakaladım, İngilizcemi de hızla geliştiriyorum, sanki yük treninden indim, jete bindim, resmen uçuyorum. Okumak ve yazmaktan daha önemli ne olabilir? Takozlardan, baltalayıcı engellerden kurtuldum, çağlayan gibi akıyorum. Türkçe yazış faslım sonlandı, başka bir ülkede, yeni bir dilde kükreyeceğim, güç topluyorum, dehşetengiz projelerim var. Sol şeridi boşaltın, Hazreti Horgeneral sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz geliyor.
Abartıyorsam nefes almak nasip olmasın, en mutlu günlerimi yaşıyorum, bana ceza veren (ortada suç yok, bilakis takdir edilecek beyanlarım var ama salla gitsin, artık lafı edilmez, öyle ki şimdi makam arabası tahsis edilse, TSK Spor Okulu'na ve orduevine gidiş gelişim sağlansa ve üstüne bana maaş bağlansa bile reddederim, şu anki saltanatımı bozmam. Ayrıca başkomutan ile başbuğ varken kimse benim kılıma dokunamaz,) kuvvet komutanı orgenerale şükran borçluyum, onun sayesinde cennet sefası sürüyorum. Keşke daha önceden bu kıyakçılığı yapsaydı da bomba gibi vücudum olsaydı. Fıkraya benziyor ama gerçekleşti, bu ülkedeki son aylarım gözümde tütecek.
Cillop gibi avratları gördüm, aşka geldim, diyete başladım, gerekirse aç biilaç dolaşırım, onların yanında yağlı gövdeyle gezinmem. Baklava dilimlerimi sergileyeyim, giderayak birkaçına pandik atayım. Ne de olsa bekarım, fıstığın tadına bakarım. Aslında amsalak değilim, vaktiyle jigolo yaşamını tattım, fakat bu kadar güzel piliçleri bir arada görmemiştim. Yanım yörem ilik kaynıyor. Vay anam vay! Nedense bana yapılan her kötülük iyiliğe dönüşüyor. Acaba ermiş miyim? Birisi bana bir şarjör mermi sıksa, herhalde kurşun vücuduma girmez, girse de boş kovanı ağzımla tükürürüm.
Abartıyorsam nefes almak nasip olmasın, en mutlu günlerimi yaşıyorum, bana ceza veren (ortada suç yok, bilakis takdir edilecek beyanlarım var ama salla gitsin, artık lafı edilmez, öyle ki şimdi makam arabası tahsis edilse, TSK Spor Okulu'na ve orduevine gidiş gelişim sağlansa ve üstüne bana maaş bağlansa bile reddederim, şu anki saltanatımı bozmam. Ayrıca başkomutan ile başbuğ varken kimse benim kılıma dokunamaz,) kuvvet komutanı orgenerale şükran borçluyum, onun sayesinde cennet sefası sürüyorum. Keşke daha önceden bu kıyakçılığı yapsaydı da bomba gibi vücudum olsaydı. Fıkraya benziyor ama gerçekleşti, bu ülkedeki son aylarım gözümde tütecek.
Cillop gibi avratları gördüm, aşka geldim, diyete başladım, gerekirse aç biilaç dolaşırım, onların yanında yağlı gövdeyle gezinmem. Baklava dilimlerimi sergileyeyim, giderayak birkaçına pandik atayım. Ne de olsa bekarım, fıstığın tadına bakarım. Aslında amsalak değilim, vaktiyle jigolo yaşamını tattım, fakat bu kadar güzel piliçleri bir arada görmemiştim. Yanım yörem ilik kaynıyor. Vay anam vay! Nedense bana yapılan her kötülük iyiliğe dönüşüyor. Acaba ermiş miyim? Birisi bana bir şarjör mermi sıksa, herhalde kurşun vücuduma girmez, girse de boş kovanı ağzımla tükürürüm.
Çarşamba, Şubat 07, 2018
Salı, Şubat 06, 2018
Futbolcuların ve kulüplerin ödediği vergi
Futbol dünyasında kimin ne kadar vergi ödediği niçin açıklanmıyor? Devlet her sene takımların vergi borçlarının çoğunu affediyor, İstanbul takımlarında bu rakam astronomik boyuta ulaşıyor. Yazarın telif hakkına bile göz dikiliyor, eğlence için yapılan bir spor kayırılıyor. Yuh!
Halkbank Hisse Senedi
Halkbank bugün (5 Şubat 2018) yüzde 1.60 düştü, 9.83'den kapandı. Bileşik endeks ise günü 116 852 ile tamamladı. Bence 11 Nisan 2018'deki jüri kararı hisseyi darmaduman edecek, 6 lira test edilecek. ABD mahkemelerinin son iki yılda rekabeti ihlal dolayısıyla Google firmasına, egsoz ölçümündeki hile yüzünden Wolfswagen'e verdiği cezaları hatırlıyorum da tüylerim diken diken oluyor. Piyasa değeri 3 milyar dolar olan bir şirkete 20-30-40 milyar dolar ceza verilirse facia olur ki öbür şirketlere isnat edilen suçlara bakılırsa bu çapta bir hayasızlık beklenilebilir. İşin doğrusu bize kumpas kuruldu, ancak akibetten kaçamayız, dünyanın düzeni böyle kurulmuş, haklı olan değil güçlü olan davayı kazanıyor. Adamlar sivil halka atom bombası attılar, milyonlarca Kızılderiliyi katlettiler, yine de cezalandırılmadılar. Tıraşı keseyim, sadede geleyim: "Oylum oylum fidan boylum" türküsünü söyleyeceğiz.
Borsalarda uçuş bitti, sıçış başladı
Geçen hafta, 30 Ocak 2018'de burada "borsalarda büyük düşüş bekliyorum" başlıklı yazı yazdım, o zaman Dow Jones endeksi 26 500'ün, BİST 120 000'in üstündeydi, her gün rekor tazeleniyordu, o günden sonra dünya borsaları tepetakla gitti, hele Dow Jones amı götü dağıttı, paraşütsüz çakıldı. Her başarısızlığa bir bahane buluyorlar, inşallah beni manipülasyonla suçlamazlar. Bu filmin sonu hüsranla neticelenecek, para babaları babalara gelecek, ekonomik kriz vatandaşı elek gibi delecek.
Pazartesi, Şubat 05, 2018
Pazar, Şubat 04, 2018
Esed
Başkomutan Esed için "Bir milyon vatandaşını öldürdü, teröristtir," diyor, yerden göğe kadar haklı, bu gezegende kimse aksini iddia edemez, adam onurlu olsaydı, çoktan istifa ederdi. Yalnız bizim bu tür demeçlerden ve savaştan kaçmamız gerekir, yoksa Amerika'nın ve sömürgeci ortaklarının eline koz veririz, zaten Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek için bahane arıyorlar. Tehlikeli sularda yüzmeyelim, teröre odaklanalım, barış yanlısı siyaset yapalım, kopuklara sataşmayalım.
Esed Amerikan finosu, zinhar aldanmayın, APO soysuzunu ve ekibini Beka Vadisi ve diğer yörelerde kim korudu? Mahsun Korkmaz Akademisi ve daha bir sürü terör tesisi Suriye istihbaratının himayesinde faaliyet gösteriyordu. PKK'nın ABD işi tezgah olduğunu 30 senedir söylüyorum, 15 Temmuzdan sonra herkes Hanyayı Konya'yı anladı. İtle dalaşmaktansa çalılığı dolaşmak yeğdir. Rüzgar eken fırtına biçer. Esed yarattığı kan gölünde boğuluyor.
Konsantrasyonumuzu dağıtmayalım, terör batağını kurutalım, PKK ve FETÖ'nün kökünü (15 Temmuz davaları bir an önce sonlandırılsın,) kazıyalım, bir daha darbe olmaması için yasal önlemler alalım, CHP belasından kurtulalım, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Esed Amerikan finosu, zinhar aldanmayın, APO soysuzunu ve ekibini Beka Vadisi ve diğer yörelerde kim korudu? Mahsun Korkmaz Akademisi ve daha bir sürü terör tesisi Suriye istihbaratının himayesinde faaliyet gösteriyordu. PKK'nın ABD işi tezgah olduğunu 30 senedir söylüyorum, 15 Temmuzdan sonra herkes Hanyayı Konya'yı anladı. İtle dalaşmaktansa çalılığı dolaşmak yeğdir. Rüzgar eken fırtına biçer. Esed yarattığı kan gölünde boğuluyor.
Konsantrasyonumuzu dağıtmayalım, terör batağını kurutalım, PKK ve FETÖ'nün kökünü (15 Temmuz davaları bir an önce sonlandırılsın,) kazıyalım, bir daha darbe olmaması için yasal önlemler alalım, CHP belasından kurtulalım, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Gıda Borsası Kurulacakmış
Türkiye'de emtia piyasası yok, ayrıca yabancı borsalardan işlem yapılamıyor. Bu eksiklikleri yirmi senedir söylüyorum, yazıyorum, nihayet adım atılmış, ürün ihtisas borsası kurulacakmış. İsabet olur, enflasyonun düşüşünden, yatırım ortamının iyileştirilmesine kadar bir sürü alanda ekonomiyi güçlendirir.
Süleyman Soylu ve Berat Albayrak
İç işleri bakanı Süleyman Soylu ile enerji bakanı Berat Albayrak favori siyasetçilerim, ikisini de hayranlıkla izliyorum. Dedemle babaannem Trabzon-Tonya kökenli, hem Soylu hem Albayrak Trabzonlu, müthiş bir tesadüf, ister istemez gururlanıyorum. Başkomutan da (Rizeli) bizden, milli savunma bakanı Canikli Giresunlu, ne varsa Karadeniz uşağında var. :)
Cumartesi, Şubat 03, 2018
Başkomutana Helal Olsun!
Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuzdan sonra çehre değiştirdi, hayallerimin politikacısı oldu, ancak ben otuz sene önceki çizgimden sapmadım, aynı istikamette ilerliyorum, onun uyanışı yeni başladı veya sırtından bıçaklandığını anladığı için özüne döndü, gerçek yüzünü sergiledi. Öyle ya da böyle, kalbimi fethetti, demeçlerini dinlerken mest oluyorum, tereyağı gibi eriyorum. Dün CHP liderine, "Ey Kemal, yiğitsen açıkla, PKK terör örgütü müdür?" diye soru yöneltti, PKK ile CHP'nin kol kola yürüdüğünü iddia etti. Hey gidi başkomutan! Ben otuz sene önce bunları söyledim, bedel ödedim, sakıncalı subay kategorisine ayrıldım. İnşallah sana bir şey olmaz, kalbim seninle, emrin olursa haber uçur, kamikazelik dahil her icraata hazırım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli portresi başkomutan, gerisi yalan, yaşasın Recep Tayyip Erdoğan!
Not: Başkomutana siz yerine sen diye hitap etmek alçaklıktır, günlük yaşamda liseliye bile siz diyorum, fakat içli duygularımı ifade ederken mecburen böyle seslendim, yanlış anlaşılmasın.
Not: Başkomutana siz yerine sen diye hitap etmek alçaklıktır, günlük yaşamda liseliye bile siz diyorum, fakat içli duygularımı ifade ederken mecburen böyle seslendim, yanlış anlaşılmasın.
Cuma, Şubat 02, 2018
Araç Sayısı
Türkiye nüfusu seksen bir milyonu aştı, 2017 itibarıyla trafiğe kayıtlı araç sayısı yirmi iki milyon iki yüz bin oldu. Bence müthiş bir rakam, demek ki herkesin arabası var. Benim maaşım son zamla 1971 lira olmuş, destekle beraber 2 076 kağıda yükselmiş. Teliften bir kuruş almadım, hatta kapak tasarımını ben yaptığım halde karikatürcülere cebimden her çizim için 100'er lira ödedim, imza günlerine gidiş masrafı da benden oldu, Reziliazam ile Deliminatör'ün bana ayrılan kısmını İstanbul'daki arkadaşım getirdi, çünkü yayıncı kargo ücretinin benden tahsil edilmesi için talimat vermişti.
Bu durumda ancak çekçek alabilirim, bir de bisiklete binebilirim. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarındayız, benim geçim standardımda adalet var mı?
Vay anasını! Ta 14 yaşımdan beri yurt dışına kaçış hayaliyle yaşadım, aşık olduğum kızla bile evlenmedim, hedefime odaklandım, bugüne kadar başaramadım, Coni'nin helvasını yedikten sonra ölümüne taarruz edeceğim, illaki bir ülkeye kapağı atacağım, artık İngilizce yazacağım. On parmağımda yirmi marifetim var, beyinsel fonksiyonlarımı bırakın, fizyolojik açıdan da gıpta edilecek haldeyim, şu anda profesyonel sporcularla yarışırım, birçok alanda çoğunu sollarım, diyet yapabilsem dergilerin kapağındaki hormonlu gençleri aratmam, baklavaları dahi dizdim, üstelik ömrümde stereoids, anabolizan, protein tozu, vitamin hapı veya suplement almadım. Lafı şuraya getireceğim: Şimdi evlenmek istesem paçozlardan bile pas alamam. Yorumu size bırakayım; kapitalizm, cumhuriyet, demokrasi şarkılarınıza devam edin, çok heyecanlanıyorum.
Bu durumda ancak çekçek alabilirim, bir de bisiklete binebilirim. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarındayız, benim geçim standardımda adalet var mı?
Vay anasını! Ta 14 yaşımdan beri yurt dışına kaçış hayaliyle yaşadım, aşık olduğum kızla bile evlenmedim, hedefime odaklandım, bugüne kadar başaramadım, Coni'nin helvasını yedikten sonra ölümüne taarruz edeceğim, illaki bir ülkeye kapağı atacağım, artık İngilizce yazacağım. On parmağımda yirmi marifetim var, beyinsel fonksiyonlarımı bırakın, fizyolojik açıdan da gıpta edilecek haldeyim, şu anda profesyonel sporcularla yarışırım, birçok alanda çoğunu sollarım, diyet yapabilsem dergilerin kapağındaki hormonlu gençleri aratmam, baklavaları dahi dizdim, üstelik ömrümde stereoids, anabolizan, protein tozu, vitamin hapı veya suplement almadım. Lafı şuraya getireceğim: Şimdi evlenmek istesem paçozlardan bile pas alamam. Yorumu size bırakayım; kapitalizm, cumhuriyet, demokrasi şarkılarınıza devam edin, çok heyecanlanıyorum.
Perşembe, Şubat 01, 2018
Gary Cahill
Chelsea'nin kaptanı Gary Cahill (İngiltere milli takımının as oyuncusu, tandemde stoper veya libero oynuyor,) hakkında aylar önce twitter'da yazdım, kulübün resmi sayfasına, takım arkadaşlarına mesaj yolladım, hatta Cahill'in profilinde bile fikrimi açıkladım, CAHİLL ŞİKE YAPIYOR, MAÇLARI SATIYOR, RAKİP HÜCUMLARINDA KADEMEYE GİRMİYOR, OYUNUN İLK ÇEYREĞİNDE KASITLI OLARAK KIRMIZI KART GÖRÜYOR dedim. Aylar geçti, İngilizler bu akşamki Bournemouth faciasından sonra (0-3) mevzuya uyandılar, istatistikler yayımladılar. Chelsea bu sezon Cahill'in oynadığı 16 müsabakada 7 galibiyet, 5 mağlubiyet, 4 beraberlik almış. Onun kulübede bekletildiği 9 maçta 8 galibiyet, 1 beraberlik almış, mağlubiyet yüzü görmemiş. İngilizler bizi küçümsüyorlar, insan yerine koymuyorlar, halbuki bir Türk onların aylar sonra anlayabildiği dubarayı henüz ligin ilk haftalarında çakozladı.
Yalnız Cahill'in hakkını teslim edeyim, mert adammış, gönderimi silmedi, beni bloklamadı, oysa bir Türk bu ithamıma tahammül edemezdi, beni mahkemeye verirdi, en azından bloklardı, çünkü "bile bile şike yapıyorsun," yazmıştım. Bravo, toleranslı adammış, sabrına hayran kaldım, ilk mesajımın altına bu kanaatimi de ekledim, "helal olsun, delikanlının kralısın," dedim.
Aslında Abramoviç'in aradığı adam benim, onda para var, bende akıl, ayrıyeten Ruslara sempati besliyorum, bana Londra'da yerleşim vizesi alsın, Chelsea'ye Şampiyonlar Ligi dahil sayısız şampiyonluk kazandırırım, en ucuz kadrolarla maksimum randıman sağlarım, onu kupa manyağı yaparım, üstelik beş kuruş istemem, fakat illa ikramda ısrarcı olursa, Jack Russel cinsi bir köpek yavrusu hediye edebilir. Benle kontak kursa ve yüz yüze görüşse, gökte aradığı insanı yerde bulacak. Kitaplarım yabancı dillere çevrilseydi, belki vitrin bulabilirdim, şu durumda kopuk muamelesine talim edeceğim. Bat dünya bat!
Yalnız Cahill'in hakkını teslim edeyim, mert adammış, gönderimi silmedi, beni bloklamadı, oysa bir Türk bu ithamıma tahammül edemezdi, beni mahkemeye verirdi, en azından bloklardı, çünkü "bile bile şike yapıyorsun," yazmıştım. Bravo, toleranslı adammış, sabrına hayran kaldım, ilk mesajımın altına bu kanaatimi de ekledim, "helal olsun, delikanlının kralısın," dedim.
Aslında Abramoviç'in aradığı adam benim, onda para var, bende akıl, ayrıyeten Ruslara sempati besliyorum, bana Londra'da yerleşim vizesi alsın, Chelsea'ye Şampiyonlar Ligi dahil sayısız şampiyonluk kazandırırım, en ucuz kadrolarla maksimum randıman sağlarım, onu kupa manyağı yaparım, üstelik beş kuruş istemem, fakat illa ikramda ısrarcı olursa, Jack Russel cinsi bir köpek yavrusu hediye edebilir. Benle kontak kursa ve yüz yüze görüşse, gökte aradığı insanı yerde bulacak. Kitaplarım yabancı dillere çevrilseydi, belki vitrin bulabilirdim, şu durumda kopuk muamelesine talim edeceğim. Bat dünya bat!
Çarşamba, Ocak 31, 2018
Fiyasko
Örtülü bir devalüasyon yapıldı, belli olmasın diye uzun bir zaman dilimine yayıldı, iki seneyi aştı, pusula şaştı, döviz hala gazlıyor. Pekala, işe yaradı mı? Geçen yılın verileri açıklandı, 2017'de ihracat yüzde 10.2, ithalat ise yüzde 17.7 artmış. Dış ticaret açığındaki artış ise yüzde 36.8 imiş. Çüş! Bu ne lahana, bu ne perhiz?
CHP
CHP hakkında senelerdir konuştum, düz yazılar kitaplarımda (Reziliazam ile Deliminatör) çarşaf çarşaf yazdım, Türkiye'nin en büyük belasıdır, dedim, herkes bana güldü, saçmaladığımı düşündü, fakat 15 temmuzdan sonra takke düştü, kel göründü. Şimdilerde AKP ile MHP camiası benim fi tarihindeki iddialarımı tekrarlıyorlar, aslında hemen her konuda benimle aynı çizgiye geldiler, fakat kuşkularım var, çünkü samimi olunsaydı ben baştacı edilirdim, en azından kitaplarım kütüphanelere konulurdu.
Bırakın övgüyü, cezalandırıldım, 15 temmuz gecesi telefonla televizyona bağlanan ve ordunun darbeyi desteklemediğini söyleyen kişi askeri tesislere ve orduevlerine girişimi yasaklattı. İşin garibi onu o geceki sözleri dolayısıyla yere göğe sığdıramadım, gerçek hayatta ve twitter'da methiye düzdüm. Böyle bir kumpasın misli menendi görülmemiştir, sahte belge üretenler bile bu işin yanında solda sıfır kalıyor; çünkü ortada delil yok, tek suçum övmek, yüceltmek oldu. Mazallah olumsuz kelam etseydim, herhalde beni kurşunlatacaktı. Kaldı ki orduevleri babasının tapulu malı mı? Devlete ait sosyal tesisler üzerinde benden fazla hak iddia edebilir mi?
Haksızlığın giderilmesi için MSB önüne dilekçe verdim, başkomutana e-devlet üzerinden başvurdum, iç işleri bakanı, MSB bakanı ve başbakana twitter'dan bilgi verdim, haftalar geçti, kimse beni aramadı, açıkçası umudu kestim.
Şimdi soruyorum: Şüphelenmekte haksız mıyım? Türkiye'de kaygan bir zeminde siyaset yapılıyor, kıble kolayca değiştiriliyor, bugünün doğrusu yarının yanlışı oluyor. Bu karambolde ilkeli adam, madam yaşayabilir mi? Antiemperyalist sloganlara, darbe karşıtı söylemlere ve benzeri demeçlere inanılır mı?
Bırakın övgüyü, cezalandırıldım, 15 temmuz gecesi telefonla televizyona bağlanan ve ordunun darbeyi desteklemediğini söyleyen kişi askeri tesislere ve orduevlerine girişimi yasaklattı. İşin garibi onu o geceki sözleri dolayısıyla yere göğe sığdıramadım, gerçek hayatta ve twitter'da methiye düzdüm. Böyle bir kumpasın misli menendi görülmemiştir, sahte belge üretenler bile bu işin yanında solda sıfır kalıyor; çünkü ortada delil yok, tek suçum övmek, yüceltmek oldu. Mazallah olumsuz kelam etseydim, herhalde beni kurşunlatacaktı. Kaldı ki orduevleri babasının tapulu malı mı? Devlete ait sosyal tesisler üzerinde benden fazla hak iddia edebilir mi?
Haksızlığın giderilmesi için MSB önüne dilekçe verdim, başkomutana e-devlet üzerinden başvurdum, iç işleri bakanı, MSB bakanı ve başbakana twitter'dan bilgi verdim, haftalar geçti, kimse beni aramadı, açıkçası umudu kestim.
Şimdi soruyorum: Şüphelenmekte haksız mıyım? Türkiye'de kaygan bir zeminde siyaset yapılıyor, kıble kolayca değiştiriliyor, bugünün doğrusu yarının yanlışı oluyor. Bu karambolde ilkeli adam, madam yaşayabilir mi? Antiemperyalist sloganlara, darbe karşıtı söylemlere ve benzeri demeçlere inanılır mı?
Salı, Ocak 30, 2018
En iğrendiğim insan tipi
Fikir hırsızlığından, namıdiğer intihalden tiksiniyorum, yetkim olsa bu işe bulaşan herkesi kazığa oturturum. Aç kalırsın, karnını doyurmak için yiyecek çalarsın. Eyvallah, saygı duymasam bile anlarım, suçu toplumda ararım, fakat birine ait pasajı kendine mal eden dürzüye tahammül edemem, çünkü mecburiyetten değil keyfiyetten yapıyor. Herif tam bir alçak, el alemin gözünde paye edinmek için sahtekarlık yapıyor. Bu kadar çıkarperest olan insan toplum için zararlıdır, topluiğne başı büyüklüğünde menfaat uğruna anasını bile satar. Edebi eser arakçılarına bu nazarla bakın, kaç paralık adam olduklarını anlayın.
Bre soysuz, orjinal görüşün yoksa niçin soytarılık yapıyorsun? Başka birinden duymadığın, okumadığın bir şey yazacaksan, amenna, buyur, ancak kopya çekiyorsan, o zaman külahları değişiriz.
Bre soysuz, orjinal görüşün yoksa niçin soytarılık yapıyorsun? Başka birinden duymadığın, okumadığın bir şey yazacaksan, amenna, buyur, ancak kopya çekiyorsan, o zaman külahları değişiriz.
Borsalarda Büyük Düşüş Bekliyorum
Bu yıl (2018) borsalarda tufan kopar, Dow Jones, DAX, Nikkei, şu bu yerle bir olur. Bu çöküşe dua edin, inşallah dünya savaşı çıkmaz. Felaket tellallığı yaptım ama kaderi ben yazmadım. Çok dikkatli olun, mabadı deldirmeyin.
Pazartesi, Ocak 29, 2018
Darbelerin Toplumsal Tahribatı
Önceki darbeleri yaşamadım, fakat 12 Eylülde 15 yaşımdaydım, aklım eriyordu, Hatice ile neticeyi mukayese edebiliyordum. Şunu net olarak ifade edeyim, 12 Eylül Türkiye'yi temelinden yıktı, biz artık biz değiliz, bambaşka bir kabileye dönüştük. Bilim, sanat, edebiyat, spor, siyaset ayırmıyorum, son dönemdeki politikacıları (Başkomutan, başbuğ Bahçeli vs.) tenzih ediyorum, hacıyatmazlar her yeri işgal ettiler, medyada yetenekli bir kişi görülmüyor. Hangi dalı örnekleyeyim? Müziğe bakın, makbul bir şarkıcı, türkücü var mı? Cuntacılar zuhur etmeden önce tek tük olsa da nitelikli sese, besteye rastlanıyordu. Memleketi duman ettiler, vatanseverliği sana, bana bırakmadılar. Kuklacı aynı, 15 temmuzda farklı kukla denendi, bu sefer balta taşa vuruldu. AKP'yi ayakta alkışladım, fakat ders alındı mı? Ordunun siyaset ve ticaretten uzaklaştırılması için adım atıldı mı? Ne gezer? Hangi Türk, gelecekte darbe yapılmayacağını iddia edebilir? İç Hizmet Kanunu kutsal bir kitap mı? Erken kalkan asker darbe yapıyor, fikriyatınızı beğenmeyen orgeneral orduevleri ve askeri tesislere girişinizi yasaklıyor. Neymiş, İç Hizmet Kanunu'nda yeri varmış. Otuz senedir söylüyorum, askeriyenin hukuka tabi olması ve siyasi otoritenin emrine girmesi gerekir, uygar ülkelerde devran böyle dönüyor. Kenan Evren'in rütbelerini söktün, ere eşitledin, cenazesinde geberik bir diktatör muamelesi yaptın, fakat anayasasını değiştirmedin. Bu ne lahana, bu ne perhiz? Velhasıl samimiyetini göremedik, zülfüyare dokunmuyorsun, popülist tavırlar takınıyorsun, güya emperyalistlerden yakınıyorsun. Cuntacılığa karşı bir icraat yapıldı da ben mi inkar ettim? Çözüm basit, yeter ki elini taşın altına sok! OYAK ve Jandarma Asayiş Vakfı (Adı sizi yanıltmasın, ticari kuruluştur,) gibi oluşumlar hangi ülkede var? Akıllanalım, yasal tedbir alalım, komutanlara kışlada talim yaptıralım, siyaseti sivillere bırakalım. Tabular yıkılsın, ifade özgürlüğü getirilsin, düşünürler/yazarlar sudan sebeplerle cezalandırılmasın, bilgiye saygı duyulsun, Asakiri Mansurei Muhammediye misali yeni bir teşkilat kurulsun, Tayyip ağam günümüzün 2. Mahmut'u rolüne soyunsun.
Cumartesi, Ocak 27, 2018
Bitkisel Ürünler ve Gıda Takviyelerinin Ruhsatı
Türk Eczacılar Birliği başkanı Erdoğan Çolak basın toplantısı düzenlemiş, "Bitkisel ürünler ve takviye gıdaların ruhsatı Tarım Bakanlığınca veriliyor, yetkinin Sağlık Bakanlığına devredilmesini istiyoruz. Ayrıca veteriner ilaçlarının ruhsatını da Sağlık Bakanlığı versin," demiş. Bilmediğim nosyonda yorum yapamam, önerisi bana mantıklı geldi, sizle paylaştım.
Gerçek İyilik
Beşeri münasebetler çıkara dayalıdır veya yasal/ töresel zorunluluktan kaynaklanır. Kan bağı olan kişilerle olan ilişkileriniz dahi bu çerçevede şekillenir, kimse dostluk mavrası sıkmasın, kendini kandırmasın. Karşılık beklemeden yapılan tek iyilik hayvanlara, bitkilere yardım etmektir, gerisi fasafiso!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Stupidity is constantly increasing
For centuries, geniuses have been murdered and imprisoned, and as a result, their lineages have become extinct, and humanity has regressed i...